1 Mayıs, Emekçilerin Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü müdür Gerçekten?

[ A+ ] /[ A- ]

Sarkis HATSPANIAN
Koxuz.net

Bugün, «T.C.» adlı leylim ley devletin değişik şehirlerinde ellerinde «Dünyanın Bütün Emekçileri Birleşin», «1 MAYIS, EMEK, BARIŞ, EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK VE ADALET İÇİN BİRLİK, DAYANIŞMA VE MÜCADELE GÜNÜDÜR» türünden yazılı pankartlar ve afişler tutan yığınların büyük alanlara aktığı ve biri birine sıra vermeden günün önemini vurgulayan konuşmalar yapılacağı gündür.

Ancak, bugün düzenlenmesi planlanan açık veya kapalı salon toplantılarından tutun, miting ve yürüyüşlerden hemen hiçbirinde, kendini ilerici, demokrat, devrimci adlandıran örgüt, sendika veya kurumlar adına yapılacak olan konuşmalardan korkarım hiç birinde, bu topraklarda işçi sınıfının İLK partileriyle, sendikaların ve hangi halktan olurlarsa olsunlar, işçilerin, emekçilerin haklarını savunmak, onların insanca bir yaşam için verecekleri mücadeleyi koordine etmek amacıyla kurulan İLK örgütlenmelerin, Elen ve Ermeniler tarafından kurulmuş oldukları hakkında ne yazık ki tek söz dahi edilmeyecek !…

İstanbul, İzmir, Selanik, Adapazarı, Zonguldak, Ankara, Samsun gibi şehirlerdeki fabrikalar, tarlalar ve madenlerde çalışanların ilk amele birliklerini kuran, işverenlerle işçiler arasında yapılan yazılı ilk iş sözleşmelerin Ermeni hukukçular tarafından hazırlandığı, bilahare iş güvencesi, daha ileri zamanlarda daha başka hakların elde edilmesi amacıyla yapılan ilk grevlerin de yine Elen ve Ermeni işçilerin başını çektiği bir grup örgütlü insanlar hakkında da susulacaktır eminim !

Elen ve Ermeni halklarının mağduru olduğu akılalmaz barbarlıklarla acıların bile hiç hatırlanmayacağı, o halkların binyıllardır üzerinde yaşayıp, hemen her metrekaresinde yarattıkları zengin uygarlık örneklerinden geçilmeyen kendi öz topraklarında kanlı soykırımlara uğratıldıklarından, anavatanlarından zorla sürüldüklerinden de hiç bahsedilmeyecek tabii !…

Bu böyle olduğu halde, hemen her yerde işçilerin-emekçilerin kardeşliğinden dem vurulacak, halkların kardeşliğine vurgu yapan enva-i türden ve dilden sloganlar atılacak, hatta hemen her sözün hurralarla eşlik edileceği söylemlerde sadece özgürlük, eşitlik, barışa parmak basılmasıyla da yetinilmeyip, o değerlerin propaganda edilip-yükseltildiği sözlerle bestelenen şarkılar, türküler de duyulacak mutlaka !

Peki bu leylim ley devletin vatandaşı sayılan ve ara sıra, bazı bazı da olsa «1915-1923 arası Elen ve Ermeni halklarına yapılmış soykırımları, adaletsizce gerçekleştirilen 1924 Mübadelesi, Varlık Vergisi, 20 Kur’a Askerlik, 6-7 Eylül 1955, 1963 ve 1974 Kıbrıs olayları, ve bunun gibi daha nice barbarlık, zulüm, ihanet ve kanlı katliamlar-soykırımlara» karşı seslerini yükselterek «hesabını soracağız» diyenleri, daha dün denecek kadar yakın bir tarihte, 19.Ocak.2007’de şehit edilmiş değerli insanımız Hrant DİNK’in kahpece katli sonrasında «Hepimiz Ermeniyiz» diye sokaklara sığmayan bir insan selinin gerçekten gönüllü katılımcılarından farzetsek de, geçtiğimiz yıl planlı olarak ve özellikle bir 24.nisan günü katledilen kardeşimiz Sevak Şahan BIÇAKÇI’nın mezarının ilk baharında, toprak anamızın henüz baharın ilk otunu bile neredeyse yeni yeni doğurduğu, İNSANSAL ve TOPLUMSAL HAFIZADAN yoksun yığınların, Elen ve Ermeni halklarının işçi ve emekçi evlatlarının çok değerli çabalarını takdir edip, dökülen terlerini saygıyla anacağı yerde, aklının ucundan bile geçirmeyip, hiç hatırlamayacağı bugün, yani içeriği bu çok önemli değerlerden boşaltılmış bu 1 MAYIS, emekçilerin BİRLİK, DAYANIŞMA VE MÜCADELE GÜNÜ olarak adlandırılabilir mi gerçekten ?

Değerli insan Demir KÜÇÜKAYDIN bundan sadece günler önce yazıp-yayınladığı bir makalesinde, sanki bu 1 Mayıs’ın nasıl geç(iştiril)eceğini önceden biliyormuşçasına; «Sol veya Sosyalist örgütler, artık kendilerinin bile “görücüye çıkmak” diye tanımladıkları, 1 Mayıs gösterileri için toplantılar, kimin nerede nasıl yürüyeceğine, nasıl güçlü ve etkili görüneceklerine ilişkin ince hesaplar ve pazarlıklar yaptıkları toplantıları sürdürüyorlar. Ama 24 Nisan bunların içinde hiçbir yer tutmuyor. Belki bir iki küçük sol örgütün ve birkaç bireyin bir uğraşı olarak kalıyor. Aslında Türkiyeli sosyalistlerin ve İşçilerin, 1 Mayıs’ın da tıpkı 23 Nisan gibi, 24 Nisan’ı unutturmanın, gizlemenin, gündemden düşürmenin ve bizzat 1 Mayıs’ın kendisini anlamsızlaştırmanın bir aracı haline dönüştüğünü görüp, 1 Mayıs’ı 24 Nisan’da yapmaları ve 1 Mayıs’ı gerçek 1 Mayıs’ın özünde bulunan mesaja tekrar kavuşturmaları beklenirdi» diye yazmış ve hemen ardından bu çok anlamlı analizini sırtlayarak, İNSAN adlı çok sert ve sarp yamaçlarla dolu dağın, ulaşılması imkansız denecek kadar zor bembeyaz doruğuna doğru çıkışa başladığı yürüyüşünü «Artık 1 Mayıs’ı 1 Mayıs’ta kutlamak, kendi zıddına dönmüş, Türkiye’deki demokrasi, hak ve eşitlik mücadelesine hizmet etmekten çıkmış bulunuyor. 1 Mayıs artık açıkça 24 Nisan’ı örtmenin, gündemden düşürmenin, bilinçlerden uzak tutmanın bir aracına dönüşmüşken; 24 Nisan egemenler ve anti demokratik güçler için 1 Mayıs’tan bin kere daha patlayıcı bir özelliğe sahipken; 1 Mayıs’ı 1 Mayıs’ta kutlamakta ısrar etmek, bu politikanın basit bir aracı olmaktan başka bir sonuç vermez. 1 Mayıs’ı 24 Nisan’da yapmalı. En azından demokratlar, sosyalistler, “24 Nisan Ermeni Katliamı en azından vicdanlarda mahkum edilmedikçe, bu topraklarda bir matem ve utanç günü olarak anılmadıkça, 1 mayıs’ı 1 Mayıs’ta kutlamak bizlere haram olsun” diyerek 1 Mayıs’a gerçek politik anlamını, işlevini; enternasyonalist, demokratik ve eşitlikçi anlamını tekrar kazandırabilirler. Bu vesileyle tüm Türkiye’nin sosyalistlerini bu konuyu tartışmaya, gündeme almaya ve böyle davranmaya davet ediyorum» sözleriyle sürdürmüş ve «Şu an belki çok geç. Ama hala yapılabilecek bir şeyler olabilir. Örneğin bu 1 Mayıs’ta 1 Mayıs’ın bütün sloganları, 24 Nisan katliamı üzerine yapılabilir. Örneğin, “Bugün 1 Mayıs değil 24 Nisan!” diye bir slogan bu 1 Mayıs’a damgasını vurabilir. Ve gelecek yıllardan itibaren 1 Mayıs gösterileri 24 Nisan’larda yapılabilir» önerisiyle noktalamıştı.

Sayın KÜÇÜKAYDIN’ın bana «Doğru söze ne denir ?» söylemini hatırlattığı bu eşsiz satırlarından sonra birşey söylemeye kalkmanın ABESLE İŞTİGAL anlamını taşıyacağını çok iyi bildiğim halde, üç gün önce edindiğim yazılı bir iletide merkezi İstanbul’da bulunan NOR ZARTONK adlı bir Ermeni gençlik örgütünün 1 Mayıs öncesi yayınladığı «Eşitlik, Özgürlük, Kardeşlik için 1 Mayıs’a; Nor Zartonk olarak 2008′den itibaren her sene olduğu gibi “EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, KARDEŞLİK / ՀԱՒԱՍԱՐՈՒԹԻՒՆ, ԱԶԱՏՈՒԹԻՒՆ, ԵՂԲԱՅՐՈՒԹԻՒՆ” şiarıyla, bu yıl da 1 Mayıs Salı günü, Taksim 1 Mayıs Alanı’na yürüyoruz !» çağrısını okuyunca, elimde olmadan 1976 yılında Taksim Meydanı’nda ilk defa kutlanan 1 Mayıs gösterisine bir grup Ermeni ilerici-yurtsever gençliği olarak elimizde Ermenice «Կեցցէ՛ 1 Մայիս, Yaşasın 1 Mayıs» pankartıyla katıldığımız o güzelim günün her anını hatırlayıp-yaşayarak, Facebook sayfamda “1 MAYIS öncesi «T.C.»’de kendini devrimci adlandıranlar hakkında fikir edinebilmek için bir önerim var: 1,5 milyon insanımızın soykırıma uğradığı tarihi simgeleyen 24 nisan günü onlar Taksim’de topu topu 5 bin kadar insan toplayabildiklerini bildirdiler. Bakalım 1 mayıs günü Taksim meydanında ne kadar toplanacaklar, hep beraber oturup sayalım da ondan sonra şapkamızı önümüze koyup, ‘işçi-köylü-emekçi’ diyen tüm bu insanlar için ‘ERMENİ HALKINA BİÇİLEN DEĞER ASLINDA NE KADARDIR ?’ sorusu etrafında düşünelim. Öyle bir değer onlar için gerçekten varsa tabii !” diye yazmaktan kendimi men etmek istemedim.

Bugün, hangi halktan olurlarsa olsunlar «İş, barış, özgürlük, adalet ve halkların kardeşliği için» 1 Mayıs gösterilerine katılan tüm o insanların, 1 Mayıs’ı bu topraklarda 1909’dan beri hep kutlayan, ilk işçi sınıfı partileriyle, emekçi insanların hakkını savunmak için sendikal ilk mücadele örgütlerini kuran halklara fazlasıyla layık oldukları saygıyı göstermelerini ve bulundukları tüm alanları Elen halkının anadilinde «Ζήτω 1 μάη», Ermeni halkının dilinde «Կեցցէ՛ 1 Մայիս» sloganlarıyla yerden-göğe inletmelerini ister, onlardan böylesine onurlu bir davranışta bulunmalarını beklerdim. O zaman belki, hem mazlum halklarımıza kendileri tarafından verilen asıl değeri görmemiz sağlanmış olurdu, hem de NOR ZARTONK gençlerinin büyük bir inançla anadilimiz Ermeniceyle haykıracağı “ՀԱՒԱՍԱՐՈՒԹԻՒՆ, ԱԶԱՏՈՒԹԻՒՆ, ԵՂԲԱՅՐՈՒԹԻՒՆ / EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK, KARDEŞLİK” şiarı, önce eşitlik, sonra özgürlük, ancak ondan sonra arzulanan kardeşlik sıralamasıyla dillendirilen bu söyleme hakettiği anlam yüklenirdi !

Gençlerimizin, 1 Mayıs çağrılarını tam da bu özlemle «Կեցցէ՛ 1 Մայիս, Yaşasın 1 Mayıs, Bijî 1 Gulan, Ζήτω 1 μάη, орэпсэу жъоныгъокlым и 1, Skudas 1 Maisi, يحيا» gibi farklı dillerde ifade ederken de, aynen 104 yıl öncesinde olduğu gibi 1908 Meşrutiyet Mitinglerine katılarak “özgürlük, eşitlik ve adalet” isteyen Elen ve Ermeni soydaşlarınca taşınan umutların neredeyse bire bir aynısını yüreklerinin derinliklerinde taşırken de, ifade edemedikleri halde bilinçaltlarında varolan, aynı alanda yan yana, omuz omuza durdukları tüm o insanlardan tek beklentileri de, 1908’de atalarının desteğiyle iktidar olabilmiş, insanlık tarihinin belki de en büyük vefasızlık örneğini sergileyerek Ermenilere reva gördüğü, akılalmaz bir ihaneti gerçek kılan gücün yaptığı vahşetin korkunç sonuçlarının ortadan kaldırılması temelinde, insanlığa karşı işlenen ve zaman aşımı olmayan soykırım suçunun cezalandırılması yönünde atılması istenen somut adımlarla, dürüst çabalar ve en az onlar kadar önem taşıyan tertemiz rüyaları, namuslu duruşlara sahip olabilmeyi İNSANİ ERDEM sayanların topraklarımızda giderek çoğalmasıdır.

Bu rüyanın gerçekleşebilmesi için ne yapılması gerektiğini lafı ağzında hiç gevelemeden formüle eden Demir Küçükaydın adlı büyük aydının önerdiği tartışılmaz doğruları yaşama geçirmek ise, insallaşmayı kendine amaç edinen herkesin anasından emdiği süt kadar helal bu onurlu adımı atma bilincine ulaşarak, uygarlığı, içindeki karanlığa değişebilmesine bağlıdır sadece !