Ortadoğu Hıristiyanlarının temel sorusu

[ A+ ] /[ A- ]

Coptic Christians at funeral of Pope Shenouda III in Cairo

Vahakn KEŞİŞYAN
Agos

Ortadoğu Hıristiyanlarının kafasını kurcalayan ve huzurunu bozan çok önemli bir soru var: Batı neden bize yardım etmiyor? Onlar da bizim gibi Hıristiyan değil mi? (Daha gerçekçi olanlar “Biz de onlar gibi Hıristiyan değil miyiz?” diye soruyor.) Bu soru, ya da sorunun cevabı, tarih ve siyaset dolu. Son günlerde daha çok gündemde olsa da, aslında yüzyıllardır sorulmakta ve hiçbir zaman cevap bulamamakta.

Evet, Batı, Ortadoğu Hıristiyanlarına bazen yardım etmiş ama bu yardımlardan hiçbir zaman Ortadoğu Hıristiyanları faydalanmamış, çünkü hep o eski soruya takılmışlar: “NEDEN?” Ancak doğru soru, ‘bazen’le ilgili olmalı. Hıristiyan Batı, Ortadoğu’daki Hıristiyanlara NE ZAMAN yardım eder? Savaştan kurtarmak için mi? IŞİD tehdidi söz konusu olduğunda mı? Öncelikli olan, Ortadoğu’ya müdahale etmek mi, Hıristiyanları korumak mı?

“Biz de onlar gibi Hıristiyan değil miyiz?” sorusunun cevabı, aslında “Hayır”. Belki de Samuel Huntington doğru söylüyordu, ‘Medeniyetler Çatışması’ adlı kitabında. Bu kitapta küçük bir harita var; Batı’yı Doğu’dan ayıran çizginin haritası. Ortadoğu Hıristiyanları için kabul etmesi zor olsa da, bu haritada, Batı ile onlar arasında bir ilişki yok. Beyrut’tan Paris’e, Irak’tan İsveç’e uzanan gizli yer altı geçitleri de yok. Rusya-Batı çatışması ne kadar büyükse, Ortadoğu Hıristiyanları ile Batı o kadar uzak birbirine. Bunun ilk nedeni, tabii ki, mezhep farkı. Ortadoğu’daki Hıristiyanların çoğu Ortodoks, Batı ise Katolik ve Protestan. Ortadoğu Katolikleri ve Protestanları, bir köprü olarak tanımlanabilirler. Köprü üzerine köprü… Batılı devletler, Ortadoğu’da var olmak için bir köprü olarak kullanmışlar Hıristiyanları. Ve zaman içinde, kendilerine daha yakın olan Katolik ve Protestan cemaatlerini ortaya çıkarmışlar. Ortadoğu Hıristiyanları ise, azınlık olma ve zaman içinde daha da azalma korkusundan, güçlü devletlerle ilişkide olmanın kendilerine güvenlik sağlamasını ummuşlar. Ama bu proje hiçbir zaman başarılı olamamış, ve Ortadoğu Hıristiyanları her zaman Batı ile Doğu arasında asılı kalmış.

Ortadoğu Hıristiyanlarından başka, bir de Batı’ya yerleşen Ortadoğu Hıristiyanları var, köprü olarak. Köprü üzerine köprü üzerine köprü… Bunlar aslında başarılı olanları. Yani tarihe bakarsak, Batı ülkeleri Ortadoğu Hıristiyanlarına ne vermiş? Evet, ekonomik güç; evet, çoğunluğa karşı güvenlik; evet, dünya ile bağ, ama bunlardan en önemlisi, bir Batılıya dönüşme sözü. Batı ile Ortadoğu Hıristiyanları arasındaki yazılmamış anlaşmanın en temelinde yer alır bu söz. Yoksa ne işe yaracaktı, yüzyıllar boyunca elçilerle tanışmalar, balolar, işbirlikleri, dernekler, ve burada sayılmayacak kadar çok yapı ve ilişki? Elbette sonunda Batılılaşma arzusu, ve bu konuda verilmiş bir söz. Batı ülkelerine yerleşen Ortadoğu Hıristiyanları, bu sözden faydalanmış olanlar; geride kalanlar ise, başarısız bir projenin hatıraları. Ve şimdi, geçen hafta, ABD’ye yerleşmiş olan bir grubun yarattığı ‘In Defense of Christians’ adlı derneğin düzenlediği konferansa, Ortadoğu Hıristiyanlarının patrikleri konuşmacı olarak katıldı. Patrikler, bir akşam da, Obama’yla görüşüp IŞİD’i tartışmışlar.

Konferans hakkında bin bir şey yazıldı; orada kim bilir neler konuşuldu, ne umutlar kuruldu ve ne yeni anlaşmalar yapıldı. Obama’yla yapılan görüşmeden sonra bir Lübnan televizyonuna konuşan Maruni Patriği Mar Bişara Al Rayi, “Sayın Başkan’la, Ortadoğu Hıristiyanların güvenliğini tartıştık” dedi. Ama lütfen kimse, ABD’nin IŞİD’i Hıristiyanların güvenliğini korumak için vuracak diye düşünmesin. Umurlarında bile değil. Ama işte, imajı korumak ve tarihi belirli bir şekilde yazmak için, Obama patriklerle görüştü. Bu görüşmenin bir faydası oldu mu? Batı’daki Ortadoğu Hıristiyanları için, konferansın başarısı açısından bir faydası olmuştur. Buradaki Hıristiyanlar için ise, ne faydası olacak? Amerika gelip IŞİD’i vuracak, böylece güvenliği sağlamış mı olacak? “Batı neden bize yardım etmiyor?” sorusuna cevap teşkil etmiyor, Amerika’nın IŞİD’i vurma kararı. Daha çok, “IŞİD’i vururken neden bizi kullanıyor?” sorusu var altta.

Ve bu soruyu sormak Amerika’ya karşı olmak falan değil, bir var olma meselesi.