Türk Dili ve Ermeniler

[ A+ ] /[ A- ]

Kevork GALLOŞYAN
Haber10

Diğer bütün diller gibi Türkçe de gelişim sürecinde farklı kültür ve dillerden etkilenerek uzun bir yoldan geçti. Özellikle Türkler’in Anadolu’ya gelip bu coğrafyanın kadim halklarıyla kültürel ve sosyal ilişkiye geçmesi dil üzerinde de farklı bir etki yarattı. Bu etki, ortak bir kültürün oluşumuna paralel olarak her etnik grubun kendi sosyal hayatında da değişiklik ve yeniliklere yol açtı.

Osmanlı Devleti’nin kurulmasından sonra diğer dillere ve eğitime yatkın olan Ermeni gençler hem diplomatik ilişkilerde tercümanlık yaparak Osmanlı’ya büyük katkılar sağladılar hem de dilbilim alanında önemli çalışmalar yaptılar. Osmanlıca resmî dil olduğu için sarayda da kullanılıyordu. Farsça ve Arapça ağırlıklı kelimelerin çoğunlukta olduğu Osmanlıca, 20. yüzyılın başında Osmanlı Devleti’nin çöküşüyle birlikte tarih sahnesinden uzaklaştı ve yerini yeni Türkçe’ye bıraktı. Bu geçiş, dil alanında yapılan reformlarla sağlandı. Bu reformlardan biri de Latin alfabesinin kabul edilmesiydi. Bu inkılap ile sadece harfler değiştirilmedi aynı zamanda dilin yapısında da ciddi değişiklik ve çalışmalara gidildi. Bu dönemde Ermeni dilbilimci ve öğretmen Hagop Martayan Türk Dil Kurumu’nun sekreterliğinde görevlendirildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal’e “Atatürk” adını veren Hagop Martayan’a Mustafa Kemal de Türk diline yaptığı katkıdan Hagop’a “Dilaçar” soyadını verdi.

Yeni ulus inşa sürecinin de etkisyle “Ermeni” isminden ve Ermenilikle alakalı her şeyden rahatsız olan zihniyet ne yazık ki Hagop Martayan’ın ismini “A. Dilaçar” şeklinde yazar ve Ermeni olduğu vurgulandığında Türk Dil Kurumu’nda çok da önemli işler yapmamış, sıradan bir eleman olarak göstermeye çalışılırdı. Diğer taraftan bu değişikliklerden dolayı geçmişteki kültür mirasından mahrum kalan toplum eleştirilerini “bu kötülüğü de bize yine bir Ermeni yaptı” şeklinde yapmaktadır. Benzer zihniyet mesela Dolmabahçe Sarayı’nı Ermeni Balyan ailesinin inşa ettiğini gizlemek için İtalyan Baliani ailesinin eseri olarak tanıtırdı.

Genelde her alanda mevcut olan bu hastalıklı yaklaşımları bir tarafa bırakıp şunu kaydetmek gerekir ki; Ermeniler hem Osmanlı’da hem de Türkiye Cumhuriyeti’nde dilbilimcilik alanında çok sayıda ve değerli dilbilimciler çıkarmışlardır. Mesela Türkçe’nin ilk etimolojik sözlük yazarı Ermeni Bedros Keresteciyan’dır. Dünya edebiyatının Osmanlıca-Türkçe’ye çevirilmesinde de yine İngilizce, Fransızca, Almanca vb. dillerine hakim olan Ermeni tercümanların katkısı büyüktür. Bunun yanında Osmanlı döneminde Ermeni harfli Türkçe basın ve edebiyatta Türkçe yayınlar oldukça zengindir. Ermeni şairler, halk ozanları birçok Türkçe eserler bırakıp Türk edebiyatına da büyük katkı sağlamıştır. Örneğin; Osmanlı Devleti’nde en üst düzey devlet görevlisi olarak hizmet vererek “Paşa” unvanını almış, Osmanlı Ermenisi yazar, gazeteci, devlet adamı Hovsep Vartanyan 1851 yılında Akabi Hikâyesi’ni Ermeni harfleriyle Türkçe olarak yazmış, Türkçe ve Ermenice yayımladığı Mecmua-i Havadis gazetesi ile de Türk gazeteciliğinde önemli bir yer edinmiştir. Akabi Hikâyesi ilk Türkçe yazılmış romandır.

Bunun yanında Ermeniler’in Türk dünyasına ait bir topluluk olmadığı düşünüldüğünde Ermeni toplumu içinde Türkçe bilenlerin sayısının bir hayli yüksek olduğu da görülecektir. Ermeni diasporası, (90’lı yıllarda oluşan yeni diaspora hariç) 1915 katliamlarından kurtulmuş ve dünyanın dört köşesine dağılmış eski Osmanlı vatandaşı Ermeniler’den meydana geldiği için ABD’de, Arjantin’de, Uruguay’da, Avrupa’daki ülkelerde şimdi dahi çok güzel Türkçe konuşan Ermenilere rastlayabilirsiniz. Tabi yeni nesi arasında Türkçe’ye olan ilgi azalmış olsa da yine büyüklerden duydukları bazı Türkçe ifadeler ve kelimeler akıllarında kalmaktadır.

Ermenistan’da ise son yıllarda Türkoloji okuyanların yahut Türkçe öğrenmek isteyenlerin sayısı artmış durumdadır. Bunun yanında 1988-94 Ermenistan- Azerbaycan Savaşı’ndan sonra başlayan karşılıklı göçler ile Azerbaycan’ın başkenti Bakü’den veya başka şehirlerden Ermenistan’a göç eden ve şimdi Ermenistan’da yaşıyan Ermenilerin çoğu da Azeri Türkçesi bilmektedir. Hatta Ermenistan’da son cumhurhurbaşkanı seçim kampanyasında ilginç bir olay da yaşandı. Köylerden birinde seçmenlerle yaptığı görüşme esnasında köylü yaşlı adamlardan biri Cumhurbaşkanına Azerice bir atasözü söyledi ardından da Ermenice’ye çevirmeye hazırlanırken Cumhurbaşkanı gülerek: “ O dili ben de iyi anlıyorum, tercümeye gerek yok” demiştir.

Ermenistan’dayken sohbet ettiğim berber, Türkolog olduğumu öğrendiğinde: “Türkçe biliyor musun?” diye sordu ve Azeri Türkçesi ile konuşmaya başladı. Berber Bakü’den göç etmiş Ermenilerindendi. Ben de bildiğim Türkçe’nin daha farklı olduğunu söylediğimde iki farklı Türkçe olmasına şaşırmıştı. Bazı ifadeler, hatta Türkçe küfürler yaygın olarak Ermenistan’da kullanılıyor. Çoğu zaman kullananlar Türkçe olduğunu bilmeden kullanıyorlar ve daha sonra Türkçe’deki anlamı öğrenince şaşırıyorlar. Tabi bu ifadeler ve kelimeler Ermenice’nin edebi dilinde değil genelde sokak ağzında yer almaktadır.

18. yüzyılda yaşamış dünyaca ünlü Ermeni ozan Sayat-Nova (Hatutyun Sayadyan) Ermenice, Gürcüce eserlerle birlikte Azeri Türkçesiyle yazılmış çok değerli eserler de bırakmıştır. Hatta onun Azerice Türkçesiyle yazdığı eserler Ermenice ve Gürcüce yazdıklarından daha fazladır.

1950 yılında yukarıda bahsettiğimiz Hagop Martayan’ın (Agop Dilaçar) da Azeri Türkçesi adlı bir çalışması yayınlanmıştır.

Türkiye’de yaşayan Ermeniler Türkçe’ye zaten anadilleri gibi hakimdirler. Ve çoğu Ermeni Ermenice dahi bilmezken çok iyi Türkçe bilmektedir. Tabi bu olumlu ve sağlıklı bir durum değildir. İnsan önce anadilini kusursuz bir şekilde öğrenmelidir. Dil ve kültür baskılarının da diğer birçok olumsuzluklarla beraber eskide kalacağını umut ediyoruz.

Yeni Ermeni nesil ise atalarının yeteneklerini devam ettirerek hem ana dillerine kusursuz bir şekilde hakim olurlar hem de sonradan öğrendikleri komşu dillerle toplumlar arasında yeni köprüler inşa etmeye çalışırlar. Böylece haklarında oluşan yalan yanlış kanaatleride de değiştirirler.

Türkiye’deki genç Türk akademisyenler de bu toprakların zengin yazı kültürüne sahip kadim halkı Ermeniler’i araştırmak üzere Ermenice öğrenip eski kaynaklara ulaşabildiklerinde Ermeniler hakkında birçok soru işareti ortadan kalkar ve komşularını daha da iyi tanımaya başlarlar. Tabi her şey sadece dil bilmekle bitmez, önemli olan iyi niyettir. Bu süreçte toplumlar arasındaki diyalogda dil de çok önemli bir araçtır.