Ali Saip Ursavaş: Şeyh Said’i Astıran Urfa ‘Kahramanı’

[ A+ ] /[ A- ]

Toplum ve Kuram Dergisi, Portreler Dizisi

Ali_Saip_BeyTürkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde ortaya çıkan -biri toplumsal düzeyde diğeri devlet kadroları nezdinde gerçekleşen- iki temel homojenleştirme hamlesinden bahsedilebilir. Bunlardan birincisi Sünni Türk kimliğine biat etmeyen halkların Anadolu topraklarından uzaklaştırılması, siyaseten pasifize edilmesi ve ortadan kaldırılması hamlesidir. Asimile edilemeyeceği düşünülen Ermeniler ve Rumlar Anadolu’dan tasfiye edilirken, Kürtlerin siyasi ve kültürel varlıkları yok sayılarak, Kürdi gayretler içerisinde olanların tasfiye edilmesi ve Kürtlerin külliyen asimile edilmesi yoluna gidilmiştir.

İkinci homojenleştirme hamlesi ise devletin resmî olarak tasarladığı seküler, merkeziyetçi, Batıcı, etnisist bir Türk kimliğini topluma zerk etme projesine muhalefet edebilecek ve Mustafa Kemal’in düşlediği projeye alternatif siyaset üretebilecek devlet kadroları içerisinde yapıldı. Ali Saip Ursavaş bu iki homojenleştirme hamlesi içerisinde de yer aldığı için ve ayrıca Kürtlerin Fransız güçlerini bölgeden tasfiye edişini örgütlemesi hasebiyle Türk devletinin aile albümüne dâhil edilmesi gereken bir figürdür.

Ali Saip, 1887 yılında Kerkük’te doğdu. Harp Okulu’nu bitiren Ali Saip’in aslen Rewanduzlu bir Kürt olduğu çok sayıda kaynakta belirtilmektedir. Savaş sürecinde ‘Namık’ takma adını kullanan Ali Saip’in ordu içerisindeki rütbesi yüzbaşıydı. Fransa kontrolünde olan Adana (Kozan) Sis bölgesinde görev yapan Ursavaş’ın, Kuva-yı Milliye güçleri ile değil, Fransızların yararına çalışmalarda bulunduğu aktarılmaktadır.1 Direniş hareketinden yerel birimlerle görüştüğü tespit edildikten sonra, Fransızlar tarafından Urfa bölgesine gönderilen Ursavaş, bölgede esas direnişi örgütleyen Osman Tufan’a göre, sonraki süreçte kendisini affettirmeye çalışmıştır. Ali Saip’in Urfa’ya gönderildiği süreçte Kürt elitlerinin siyasi tercihlerinde, hızlı değişen siyasi süreçleri ve fırsatları okuma farklılıkları nedeniyle bir tutum çatallanması söz konusuydu. Bir yanda, Osmanlı parçalanmaktayken İngilizlerin bölge siyaseti ile uyumlu bir şekilde Kürt özerkliğini ve bağımsızlığını talep eden lakin İngilizlerin pratik bir adım atmamış olmasından dolayı İstanbul’daki Osmanlı idaresiyle ilişkilerini koparmayan Kürt Teali Cemiyeti etrafında bir araya gelmiş olan Seyit Abdulkadir ve Bedirhan aileleri bulunmaktaydı. Diğer yanda ise Ermeni Soykırımı’na ortak olmaktan ileri gelen siyasi düğümü çözemeyen ve Mustafa Kemal’e bağlı kadroların, İslamiyet söylemi ile Ermeni karşıtlığı üzerinden yaptıkları örgütleme çalışmaları yüzünden İngilizlerin mütereddit Mezopotamya siyasetinin karşısında konumlanan yerel Kürt aşiretler bulunmaktaydı.2 Anadolu’da direniş hareketinin örgütlenmesi sürecinde Kürtlerin harekete karşı bir hamleye girişmemesi ve önemli ölçüde hareketi desteklemesi, kısıtlı imkânlarla sürdürülen direniş hareketinin savaş yorgunu emperyalist güçlerin kontrolünden çıkarılmasında çok önemli bir rol oynamıştır. Kürtlerin desteğini devşirmek için bölgede var olan en önemli kadrolardan birisi de Urfa’ya yollanan Kuvay-ı Milliye Komutanı Ali Saip’ti.

Ali Saip’in Urfa’da imza attığı ilk önemli iş, Urfa’da örgütlediği Kürt aşiretlerinin Osmanlı Devleti’ne bağlı olduğuna ve Kürt bağımsızlığı yanlısı olmadığına ilişkin bir bildiri yayınlamak ve bunu bölgenin kaderi konusunda kararların verildiği Paris Barış Konferansı’na bildirmek oldu.3 Bildiride bazı aşiretlerin ve bölgenin din âlimlerinin imzası bulunmaktaydı. İzleyen süreçte Ali Saip’in en önemli hamlesi Kürt aşiretlerini, Fransız güçlerini Urfa dışına çıkarmak amacıyla askeri ve siyasi olarak örgütlemek oldu. Ali Saip, 8 Ocak 1920’de Urfa’daki Kürt aşiretlerinin Fransızlara karşı birleşmesi için çağrıda bulunduğu bildiride “İslam’ı himaye eden, dünyada müstakil olarak yalnız Türkler ve Kürtler mevcuttur. Bugün İslamiyet ve vatan tehlikededir” diyecek ve Kürt aşiretlerinin desteğiyle 11 Nisan 1920’de Fransız askerleri Urfa’yı terk edecekti.4 Bu çalışmalarından dolayı Mustafa Kemal tarafından kendisine Urfa savaşçısı tabirinin kısaltması olarak ‘Ursavaş’ soyadı verildi ve ilk mecliste Urfa vekili olarak yerini aldı.

Bölgede önemli faaliyetler yürüten Ali Saip, yeni kurulacak olan Türk devletinin ‘Kürt politikasının’ yürütücülerinden olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra, İslam kardeşliği söyleminin Kemalist kadrolar tarafından Kürtlerin desteğini almak adına dönemsel olarak kullanıldığı ve Kürtlere verilen özerklik sözlerinin yerine getirilmeyeceği ortaya çıkacaktı.5 Şeyh Said ve Ağrı direnişleri, bu farkına varışın ortaya çıkardığı direniş pratikleridir. Kürt direnişine katılım gösterenlerin ve bölgede Kemalist kadronun egemenlik paylaşmama siyasetine muhalefet edebilecek Kürtlerin tasfiye edilmesi ve sindirilmesi sürecinde Ali Saip yeniden sahne alacaktı.

Yargılama sürecinin tamamen siyasi saikler için araçsallaştırıldığı Şark İstiklal Mahkemesi’nin üyesi (yargıcı) Ali Saip, bir yandan Kürt direnişini kıracak adımlar atarak, diğer yandan da Şeyh Said Ayaklanması’nın nedenini İslam temelli bir örgütlenme olarak kodlayıp Terakkiperver Hürriyet Fırkası ve muhalif gazeteciler ile ilişkilendirerek, Mustafa Kemal muhaliflerini tasfiye etme projesine hukuki meşruiyet kazandırmakla görevlendirildi. Birçoğu hiç bilmedikleri bir dilde yargılanan zanlılara savunma hakkının çok kısıtlı bir biçimde tanındığı Şark İstiklal Mahkemesi sürecinde 570’i isyan suçundan olmak üzere toplamda 882 kişi yargılandı.6 Diyarbakır’da kurulan Şark İstiklal Mahkemesi’nde yargılanan kişiler yalnızca Kürt direnişine silahlı olarak katılanlar değil, aynı zamanda Kürtlerin temel hak talepleri konusunda Kemalist çizginin reddiyeci tavrı ile uyuşmayacağı bilinen Kürt siyasetçiler, askerler, sivil bürokratlar, aşiret liderleri ve din adamlarıydı. Ali Saip ek olarak, isyan ile alakası olmayan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası teşkilatında bulunan kişilerin de etkisizleştirilmesinde öncül rol oynamıştır.

İstiklal Mahkemeleri yargılamaları ardından Adana’ya dönen Ali Saip, Kemalist kadrolar içerisinde yer almasından güç alarak Adana’nın Kozan ilçesinde despotik bir yönetim uyguladı. İddialara göre, 1926 yılında Kozan’da Ermeni Mırıkyan’ın konağı kendisine hediye edildi. Ayşehoca köyünde 3.800 dönümlük araziyi şaibeli yollarla kendi hesabına geçirmesinin yanı sıra, Hemite Kalesi yakınlarında Ermeni Cintoros’a ait olan 5.000 dönümlük araziyi de ele geçirdi. Buna ek olarak, Çerkes göçmenlere tahsis edilen verimli toprakları da kendi tapusuna alması sonrasında yerel halkın tepki göstermesiyle başlayan çatışmalar sonrasında içinden çıkılamaz hâle gelen durum sonrasında Kozan bir vilayet olmaktan çıkarıldı.7 Çerkesler, Ali Saip’in sahte evraklar ve zor kullanarak gasp ettiği topraklar hakkında yasal süreci 1950 yılında başlattılar. Sonuç alınamaması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidildi.8 Ayrıca, Yaşar Kemal’in ünlü romanı ‘İnce Memed’in kurgusu içerisinde yer alan Arif Saim Bey karakteri ile Ali Saip’in icraatları arasındaki paralelliklerin yoğunluğu, Yaşar Kemal’in bu karakteri tarihsel gerçeklik üzerinden yarattığı düşüncesini desteklemektedir.

Ali Saip, 1935 yılında Mustafa Kemal’e yönelik bir suikast girişiminde adı geçmesi sonrasında Mustafa Kemal’in güvenilir kadrolarından olma vasfını yitirdi, izleyen yıllarda da yaşamını yitirdi.

NOTLAR:
1- Şerife Yorulmaz, ‘Çukurova’da Kuva-yı Milliye Yapılanmasının Temel Özellikleri’, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 35-36, Mayıs-Kasım, 2005, s. 357-58.
2- Bilal Şimşir, Kürtçülük: 1787-1923, (İstanbul: Bilgi Yayınevi, 2007); David McDowall, A Modern History of the Kurds, (London : I.B. Tauris, 2007), s. 123-27.
3- Bilal Şimşir, Kürtçülük: 1787-1923, (İstanbul: Bilgi Yayınevi, 2007); s. 364.
4- A.g.e, s. 367-68.
5- Cemil Koçak, Geçmişiniz İtinayla Temizlenir, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2009), s. 38-49.
6- Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri: Yakın Tarihimizin Gerçekleri, (İstanbul: Milliyet Yayınları, 1997), s. 347.
7- Cezmi Yurtsever, 6 Kasım 2011, ‘Kadirli-Kozan Kavgası Gerçek Midir?‘.
8- Haşim Söylemez, 2000, ‘Çerkeslerin Toprak Kavgası‘, Aksiyon, sayı 287.

Portreler Dizisi 1 – Şükrü Kaya: Soykırım, İnkâr ve Asimilasyon

Portreler Dizisi 2 – Mahmut Esat Bozkurt: Kemalizme Giriş

Portreler Dizisi 3 – Şükrü Saraçoğlu: Almancı ve Türkçü Başvekil