Almanya: Bunaltı Göçü

[ A+ ] /[ A- ]

Bianet.org

Konuştuklarımızın ortak paydasının Gezi Parkı direnişi ve sonrası olması ister istemez aklımıza bu yeni olan diasporaya, bir katman olarak ‘Gezi Diasporası’ adını koymaya yönlendiriyor bizi.

Almanya’da görüşlerine başvurduğumuz ve hayatlarına da tanıklık ettiğimiz bu insanların ortak noktası yaşamsal alanda daraltılmış hissetmeleri. Kimi çok stresli anlarda, “Ben bunaldım, bir hava alıp geleceğim” deyip bulunulan yeri terk etmek olarak anlatabiliriz içinde bulundukları ruh halini.

Gidebilenlerden olan haberimizin öznelerinin hava almasını en çok sağlayan şey ise sınırları içinde bulundukları ülke değil, birbirleri.

31 Mart 2016’ya kadar toplanan veriye göre, Almanya’da bir ile dört yıl aralığında bir süre için oturum izni sahibi olan Türkiye vatandaşı sayısı 37 bin 729.

Bu veri bize bu sıçramanın en erken 2012’de başlayan ve en erken 2016’da sonlanacak olan bir süre içinde yaşandığını gösteriyor.

Bu da konuştuğumuz kişilerin de dillendirdiği üzere bizi ister istemez Gezi Parkı süreci ve sonrasına yönlendiriyor. Almanya’daki en büyük dayanakları o günlerde öğrenmiş oldukları birbirleriyle dayanışma pratiğine sahip kişiler olmaları. Umutsuzluğa düştükleri ilk anda sarıldıkları şeyin birbirleri olduklarını aktardıkları pratiklerinden anlayabiliyoruz.

Yeni jenerasyon Türkiyeliler

Almanya’da belki de özellikle Berlin’de, yukarıda belirttiğimiz süre içinde Türkiye’den göçenlerin farkında olmadan kendiliğinden başka bir diaspora oluşturduğundan bahsetmek mümkün. Röportaj yaptığımız kişilerin dönüp dolaşıp bahsettiği ortak paydanın Gezi Parkı direnişi ve sonrası olması ister istemez aklımıza bu yeni olan diasporaya, bir katman olarak ‘Gezi Diasporası’ adını koymaya yönlendiriyor bizi.

Daha önceki yıllarda Almanya’ya yerleşmiş olanlarla, Almanya’ya son akımda gelen Türkiye vatandaşlarının oluşturduğu jenerasyonların pek içiçe geçmediğini de söylemek gerek.

Kuşak farkını ise üç farklı kuşaktan Türkiyelilerin varlığına, yaşayışlarına şahitlik eden yaklaşık 40 yıldır Almanya’da olan ve bir nevi Türkiyelilerin buluşma noktası haline gelen Berlin Weser Strasse’deki ‘Ein Laden’ isimli restoranın işletmecisi Hasan Abi’nin sözleri bu konuda açıklayıcı niteliğe sahip:

“Son birkaç yılda gelen insanların büyük bir bölümü daha önce ekonomik nedenlerden gelenlerden farklı. Son gelenler eğitimli bir kesim, bilgi dolular ve tabii ki Türkiye için bir kayıp olduğu gibi Almanya için büyük bir zenginlik ve Almanya da bunun farkında.

Şu anda gelen bambaşka bir diaspora. Genelde gazeteci, yazar, sinemacı gibi insanlar. Türkiye’ye karşı olmak gibi bir dertleri yok zaten yaptıkları şeyleri burada da yapmaya devam etmeye çalışıyorlar. Daha da gelmeye devam ediyorlar.”

Türkiye’nin içindeki mevcut durum bir süre daha insanları Almanya’ya ya da dünyanın birçok başka bölgesine göndermeye devam edeceğe benziyor. Robert Kolej, Alman Lisesi, Saint Benoit Lisesi mezunlarının tamamına yakınının üniversite eğitimi için yurtdışındaki üniversitelere başvurmaları da bu konuda kayda geçilmesi gereken bir başka veri.

İvmesi yükselen bir devinim

Haberimizde yer verdiğimiz ana karakterlerimizin bazıları, Türkiye’deki baskı ve etiketleme ortamından endişelendikleri, haberde isimlerinin yer almasının Türkiye’ye dönüşlerini etkileyebileceği endişesiyle isimlerinin yer almasını haklı olarak istemediler.

Ülkedeki gidişatı eleştirmek bir yana, ülkenin içindeki durumun ruh hallerinde yarattığı sonucu dile getirmekten bile korkar halde ‘ya başıma bir şey gelirse’ veya ‘ya Türkiye’de aileme bir sorun çıkartırlarsa’ paranoyasına sahip olarak haberimizde yer almayı kabul etmeleri bile Almanya’daki son akım göçmenlerin günlerinin saf bir huzur içinde geçmediğinin net bir göstergesi.

Haberi hazırlayanlar olarak bu istatistiklerin içinde yer alan, haberimizin ana aktörlerinin yaşadıklarının benzerlerini birebir tecrübe eden, Türkiye’de eleştirel medyaya yapılan baskıların ardından işsiz kalmış iki gazeteciyiz.

Türkiye’de yaşadığı baskılardan uzaklaşarak daha iyi bir gelecek kurmak için Almanya’ya göçen gün geçtikçe sayısı artan, Angela Merkel’le el sıkışma şansı bulamayan çoğunluktanız.

Ülkenin belirsiz durumunu uzaktan izlemek her ne kadar zor olsa da git gide büyüyen bambaşka bir devinimin olduğunu gözlemlemekteyiz.

Bu çoğunluğun üretime olan açlığını, Almanya’da bulabildiği özgür üretim alanlarıyla birleştirdiğinde ortaya iki ülkeye de katkı sağlayabilecek somut sonuçlar çıkabileceğini söyleyebiliriz. Bu haber ise bahsettiğimiz buzdağının sadece görülebilen kısmı.