‘Artık Hayatı Ölerek Öğrenmeyelim’

[ A+ ] /[ A- ]

Derya OKATAN
ETHA

24 Nisan 1915’de Ermeni aydınların sürgün edilmesiyle başlayan Ermeni Soykırımı’nın üzerinden neredeyse 100 yıl geçti. Bu topraklarda yaşayan bir milyon Ermeni’nin katledilmesi, 98 yıl sonra Ermeni bir gencin gözünden nasıl görülüyor? Ermeni çocuklar nasıl büyüyor, nasıl eğitim görüyor, 1915’de yaşananları nasıl öğreniyor, öğrendiği zaman neler hissediyor? Bu soruların yanıtını Nor Zartonk’tan Arno Kalaycı ETHA’ya anlattı.

Kalaycı 20 yaşında, hukuk fakültesi öğrencisi. Asimilasyonun boyutlarını anlattıkça onun biraz daha ‘şanslı’ olduğu görülüyor. Ailesi Kalaycı’ya anadilini öğretmiş ve ilköğretim ve liseyi Ermeni okulunda okumuş. Ancak evde Ermenice konuşmuyorlar. Ayrıca kimliğini gizlemek için Türkçe bir kod ismi de yok. Ama ‘şansı’ bunlarla sınırlı. Çünkü o da diğer pek çok Ermeni gibi “dışarıda Ermeni olduğunu söyleme” uyarıları ile büyümüş. Ve 1915 Ermeni Soykırımı’nı Hrant Dink katledildikten sonra, kendi çabalarıyla öğrenmek zorunda kalmış. Öğrendiğinde hissettiği şey ise “Daha fazla mücadele etmek. Gitmektense kalıp mücadele etmek” olmuş.

“Türkiye’de Ermeni bir genç olmak nasıl?” diye sorduğumuzda verdiği yanıt çok çarpıcı: “Bugün bu röportajı vermek… Türkiye’de bir Türk röportaj vermek zorunda kalmıyor. Yani derdini anlatmak zorunda olmak…”

Aileler devletle teması engellemek istiyor

Arno Kalaycı, “Anlatmak gerekirse” diyor, “Genelde şöyle olur: Ermenice bir isim verilir, yanına bir de Türkçe isim verilir, ki askerde ya da çevresinde fark edilmesin. Eğer o isim verilmezse illa ki bir kod isim kullanılır. ‘Dışarıda Ermeni olduğunu söyleme’ denir. Biraz büyümeye başlarsın, ‘hiçbir şeye karışma’, özellikle de siyasetle ilgileniyorsan baştan merakını yok etmeye çalışırlar. Çünkü bir yerde devletle temastır o siyaset. Benim ailem de böyle yaklaştı. ‘Aman oğlum sen karışma, sus, sesini çıkartma, herkes kendisini kurtarır olan sana olur’un tam tezahürünü en çok Ermeni gençler yaşıyor.”

Kalaycı’ya göre aileler bu korkularında haklı. Çünkü: “100 yıl geriye baktığımızda her hak mücadelesinde Ermenilerin tepesine vurulmuş. İşte 1894-96 katliamları, 1909 Adana, 1915 ve peşi sıra gelenler…”

Ermenilerin 1980 sonrası ise iyice apolitikleştiğini belirten Kalaycı, bu durumun acı bir tecrübe ile bozulduğuna işaret ediyor: Hrant Dink’in katledilmesi.

Hrant Dink’in katledilmesi pembe gözlükleri düşürdü

Arno Kalaycı, Dink’in katledilmesinin kendilerinde yarattığı değişimi şöyle anlatıyor: “Biz bir şeyler duyuyorduk büyüklerimizden, bir şeyler olmuş, soykırım, 6-7 Eylül, darbeler, Varlık Vergisi, Aşkale’ye sürülen Ermeniler… Hep bir yerlerden duyduk. Bazılarımıza ise hiç anlatılmıyordu bunlar. ‘Bilmeseler daha iyi, dışarıda yanlışlıkla anlatır, başına bir şey gelir’ deniliyordu. Ben dinlemeyenlerdenim. Bunları dinleyerek büyüyenler de vardı ama hiç görmemiştik. Bir zamanlar bir yerlerde olmuş… Hrant Dink ile pembe gözlük gözümüzden düştü. Evet o anlatılanlar gerçekmiş ve bugün de devam ediyormuş. Bunu gördük biz.”

Bu gerçekleri gördükten sonra pek çok Ermeni gencinin ayağa kalktığını ve ‘bir şeyler yapmak gerekir’ diyerek mücadelenin içerisine girdiğini söyleyen Kalaycı, ama o rahatsızlığın yavaş yavaş geçmeye başladığına dikkat çekiyor: “Bir kısmımız tekrar kendi hayatına devam etti. Belki de alışmışlık hali…”

‘Artık hayatı ölerek öğrenmeyelim’

Kalaycı, mücadelenin sürekliliğinin nasıl sağlanacağı konusunda ise şunları söylüyor: “Biz artık hayatı ölerek öğrenmeyelim. Çünkü çok büyük tecrübelerimiz oldu. En son Sevag Balıkçı’yı katlettiler ve ırkçı bir cinayet olduğu kabul edilmedi. Ya 1,5 sene hapis yatacak ya yatmayacak. Yine bir katili ödüllendirdiler ve böyle kapandı. Aslında bana göre Türkiye’deki sosyalistlere çok büyük görev düşüyor. Ermeniler apolitik ve onları politize edecek olanlar da Türkiyeli sosyalistler olmalı. Ermenilerin mücadeleye katılması çok önemli ama her zaman esas olan birlikte mücadele etmek.”

Kalaycı, Ermeni halkının içe kapanıklığına da dikkat çekerek, “Türkiye’deki diğer halklarla, işçilerle, kadınlarla, hak mücadelesi veren insanlarla temas etmediğiniz noktada zaten bütün kanallar size kapanıyor ve iyice içe kapanık bir toplum olmaya başlıyorsunuz” diyor.

Arno Kalaycı, ırkçı yaklaşımlara çok fazla maruz kalmamış. Ama insanlarla temas kuracağı zaman çekindiğini söylüyor. Çünkü karşısındakinin ne düşündüğü bilmiyor ve böylece bir adım geride duruyor.

‘Ermeni Soykırımı’yla yüzleşemedik ve…’

Kalaycı, Ermeni Soykırımı’nı öğrendikten sonra bu topraklardaki diğer soykırımları da öğrenmiş. Birbirin ardına gelen katliamları yüzleşmemeye bağlıyor: “Eğer yüzleşmiş olsaydık… Bugün konuşuluyor olması güzel ama bence yeterli değil. Bunun çok daha önce konuşuluyor olması lazımdı. Belki de soykırımdan hemen sonra. Çünkü Ermeni Soykırımı’yla yüzleşmediğimiz zaman arkasından Dersim’i yaşadık, Sivas’ı, Çorum’u, 6-7 Eylül’ü yaşadık. Onlarla da yüzleşmedik ve bugün Roboskî’yi yaşadık. Ve belki de devam edecek.”

Ermeni Soykırımı’nın konuşuluyor olmasının önemli olduğunu söyleyen Kalaycı, ekliyor: “Konuşmadığımız sürece Ermeni hâlâ öcü ve Kürt hâlâ düşman kalacak.”

Anadilde eğitim hakkı olmalı

Ermeni gençlerin bir diğer sorunu olarak anadilde eğitime de dikkat çeken Kalaycı, Ermeni okulların azınlık statüsünde geçtiğini ama özel okul statüsüne de girdiğini söylüyor, “Aslında devlet nasıl işine gelirse o anda öyle tanımlıyor. Bu okullar paralı ve bu aslında bizim anadilde eğitim hakkımızın olmadığını gösteriyor. Anadilde eğitim özgürlüğümüz var ama bu bir hak olarak tanınmıyor. Sadece Ermeniler değil bu topraklarda yaşayan bütün halklar için anadilde eğitimin bir hak olarak tanınması gerekiyor. Ve bir lütuf olarak değil, bizim hakkımızdır, vermek zorunda ya da biz almak zorundayız” diyor.

Kalaycı, ekliyor: “Ana sütü kadar helal derler ya öyle bir şey. Çünkü bizi biz yapan biraz da anadilimiz.”

Anadil için büyük mücadeleler verilirken, Ermenilerin anadilini kullanmadığını da ekleyen Kalaycı, ancak Ermenice bilmeyen insanların yanında gizli bir şey söyleyecekleri zaman konuşulduğunu anlatıyor. Kalaycı’ya göre, bu da devletin asimilasyon politikalarının yarattığı bir sonuç.