Başbakan’ın iddiası iddianameye giremedi!

[ A+ ] /[ A- ]

padişaherdoğan

Ergun BABAHAN
T24

Ne demişlerdi, ‘‘Camide içki içtiler…’’ Günlerce televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde bu konuyu işleyip Gezi protestocularına sövüp durdular. Kadrolu tetikçiler, silahşör siyasetçiler devreye girdi. Bu yalana ortak olan herkes çabasının karşılığını aldı, terfi aldılar.

Arkasından Kabataş’ta saldırıya uğrayan başörtülü kadın yalanı geldi. Kabataş’taki kamera bozuktu ama vapur iskelesinin kamerası çalışıyordu. Polis çevredeki tüm kameraları inceledi. O saatler arasında iddia edilen bir grubun bölgede olduğuna dair tek bir görüntü bulamadı.

Ama Gezi bir kez dengelerini bozmuştu.

10 yıllık iktidarın ilk demokrasi sınavı haline gelmiş ve ‘‘Asrın lideri’’ ile kadrolarını dünyaya rezil etmişti. Amerika’dan Avrupa’ya kadar tüm demokratik ülkeler Türkiye’yi kınamış ve otoriter yönetim ayıplanmıştı.

İslami kültürde imama başkaldırılmaz düşüncesinin demokratik topluma uygulanmasının tipik bir örneğini gördük ve imam, isyancılara denetimindeki polis ve yargı eliyle ibretlik bir ders vermeye karar verdi.

Gezi iddianamesi, AK Parti ile Cemaat arasındaki polis-yargı kavgasının gerçek nedenini gözler önüne bir kez daha serdi.

Dikkat ederseniz, iki kesimde de polisin şeffaflaşmasını, uluslararası standartlarda denetlenmesini, yargının bağımsızlığını savunan yok. Kavga, bu güçleri kimin kontrol edeceği üzerine yürüyor.

Askeri vesayet döneminde Silahlı Kuvvetler’in denetimindeki bu erklerin sadece patronunun değiştiği, işleyiş mantığının aynı kaldığı Gezi’de öldürülen, kör edilen gençlerin soruşturma yargı süreçlerinde açıkça görülmüştü. Askeri vesayet döneminde kamu görevlilerinin devletle aynı düşünmeyen yurttaşlara karşı işlediği suçlar örtbas edilirdi, İleri Demokrasi döneminde de aynı uygulama devam ediyor.

Mardin’de terörist diye öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ı davası Eskişehir’e alınıp örtbas edilmişti. Gezi’de Ethem Sarısülük’ü kafasından vurarak öldüren polis ise gizli sanık haline getirildi, davası sulandırıldı.

Kemalist vesayetin yerini Milli Görüş vesayeti aldı. İktidarın Kemalist rejimin tüm özelliklerini koruyup başta Anayasa olmak üzere temel yasalardaki değişiklikleri askıya almasının nedeni bu. Onlar vesayet rejimine karşı değil, onlar için kimin vasi olduğu önemli.

Şimdi Gezi için hazırlanan yeni bir iddianame var karşımızda. Başbakan Erdoğan’ın televizyon ekranlarında, meydanlarda her gün tekrarladığı “Camide içki içtiler” savı, iddianamede yok. Yok, çünkü iftira olduğu ortaya çıktı. Polis istihbaratına yakın Zaman gazetesi sorumlusu aylar sonra içki kutusunun oraya sonradan konulduğunu açıkladı.

Ama bağımsız iddia makamı durumdan vazife çıkarmıştı, ‘‘Camide içki içme’’ eylemi ‘‘İbadethaneyi kirletmeye’’ dönüştürülüverdi. Ülke demokrasi değilse, her duruma uygun bir yasa bulunur ve her yasa muhalefeti susturmak amacıyla kullanılabilinir.

O yüzden ‘‘Özel kıyafetleri farklı amaçlarla kullanma’’ gibi komik bir gerekçe bulabiliyorlar. Yakında mini etek giyip içki içerek toplumsal düzeni bozma suçu yaratılırsa şaşmamak gerekir.

Türkiye’yi Ukrayna ile aynı sepete yaklaştıran bir yaklaşımın giderek baskın hale geldiğini gösteren bir gelişme bu.

Böyle olduğu için Yüksekova’da iki kişiyi öldüren polis, ne zaman nerede çekildiği belli olmayan bir kaseti yandaş medyasına servis edebiliyor, öldürülenleri suçlayabiliyor.

Sonuçta, polisle demokratikleşmeye devam ediyoruz…

Ne de olsa imam-cemaat meselesi…