Çarents’in Hikmet’i

[ A+ ] /[ A- ]

charents

Hrant DİNK
Agos Gazetesi

(7 Kasım 1997)

Sol’un yenilgisinden bahsedenlere dikkat edin; solun tüm söylemlerini alıp kimi zaman kırpa kırpa, kimi zaman kendi muhafazakar söylemlerinin arasına serpe serpe kullanmadılar mı? Tabiî kullandılar, kullanmaya da devam ediyorlar, ama ardından da utanmadan sürekli solun nasıl dünya ölçüsünde yenilgiye uğradığından dem vuruyorlar.

Dayatmacı zihniyetlerinin tahteravallisinde insanları “yönetenler ve yönetilenler” diye iki ayrı kutuba oturtmaya çalışanların bu söylemlerine aldanmamak gerekiyor. “Bu ülkeye komünizm gerekiyorsa, onu da biz getiririz” diyen zihniyet, kıçına zulaladığı sahte kilolarla tahteravallinin hep kendinden yana tartmasını becermiş bir kalleşliğin de ta kendisi değil mi? Televizyonlarda yapılan açık oturum ve benzeri toplantılara dikkat ediniz! Bir zamanlar solun temel ilkeleri olan, insan hakları, demokrasi ve paylaşım gibi söylemlerin bugün en muhafazakar kesimlerin ağzında nasıl sakız halinde çiğnendiğine tanık olacaksınız.

Söylediklerini uyguluyorlar mı? Elbette hayır… ancak solun bu söylemlerini iç etmeleri ve siyasi malzeme sağlamalarını ibretle izleyenler “sol yenildi” safsatasını sürekli yineleyen bu kesimlerin ne mal olduklarını anlamıyorlar mı?

***

Bu durum sadece bizim ülkemize has da değil, tüm dünyada böylesi örneklere rastlamak mümkün.

Sovyetlerdeki 1917 Ekim Devrimi’yle birlikte Ermeni edebiyatındaki “yeniden uyanış”ın içinden, bir büyük ozan ortaya çıktı: Yeğişe Çarents. Devrim öncesi mürettiplik yapan 26 yaşındaki genç Çarents Ekim Devrimi’nde Kızılordu neferi, mücadele sonrası ise devrimin ozanı oldu.

Çarents için şu günlerde Ermenistan’da ve Diaspora’da yapılan 100. yıl anma toplantıları ikiyüzlülüklerin sergilenmesi açısından çok canlı bir örnek. Sovyet Devrimi’nin komünist şairi Çarents’i de bakın bugün kırpa kırpa nasıl soğana çevirdiler ve onu artık sadece cücük kalmış bir yanıyla, ulusalcı yanıyla anmaya çalışıyorlar. Garip ama gerçek işte…Yanlış adamlar, doğru adamı sahipleniyor…

Oysa yaşamı boyunca hep devrimci kalmış, sadece devrim sırasında değil, devrim sonrası sosyalist sistemin çökmesine sebep olmuş “bürokratik yozlaşmanın” karşısında, Stalinist diktatörlüğe karşı da bayrak açmış olan bu devrimcinin ulusalcı yanı da devrimci bir öze sahip değil miydi?

Stalinizm’in farklı kültürlerin ve halkların kendi kaderlerini tayin etme haklarını hiçe sayan dayatma ve uygulamalarına karşı dizeleriyle savaşmış ve bu savaşımı sırasında ulusal değerlerini savunmuş bu evrensel ve enternasyonalist ozanı bugün sadece bu ulusalcı yönüyle, kendi şoven ulusalcı söylemlerine malzeme yapanların kurnazlığına ne denir?

***

Çarents’in başına gelen Türkiye’de de Nazım Hikmet’in başına gelmedi mi? Ve işte kader, tüm acımasızlığıyla tasada ve kıvançta birbirine bu denli kardeş olan iki ozanı, bugün sağ çevrelerin kendilerine sermaye olarak kullanma noktasında da buluşturdu.

Boşuna Çarents’e “Ermenilerin Nazım”ı denmemiş. Sevdaları, ümitleri, üslupları birbiriyle böylesi örtüşen bu iki ozandan Nazım Hikmet bugün Türkiye’de yıllarca kendisine “satılmış komünist şair” diyen sağcı çevrelerce nasıl kullanılmaya başlandıysa, Ermenilerin bu büyük ozanı da onun adını onyıllardır ağızlarına bile almaya çekinen çevrelerce nasıl da sermaye yapılıyor. Türkiye’de Türkeş MHP kongresinde Nazım’dan ulusalcı dizeler okurken, Ermenilerin sağcıları da yine Çarents’in ulusalcı söylemlerini kendilerince yorumlayarak, onu anma yardakçılığına ve ikiyüzlülüğüne soyunuyorlar.

***

Tüm bu örneklemeleri niçin yazdım ve niçin Çarents ile Nazım’ı örnekledim? “Sol öldü” diye dalga geçenlerin yüzlerine vurmak için. Çünkü sol ölmedi. Sol sadece olması gereken organizasyonunu gerçekleştiremedi, hepsi o kadar. Yok eğer sol çürük bir söylem idiyse, bugün onun savunduğu görüşler niçin en muhafazakar kesimlerin bile sermayesi oldu, söyler misiniz?

Solun öldüğünü, yenildiğini ve artık bittiğini söyleyenler içine düştükleri bu paradoksu iyi değerlendirmeliler. Solun ölmesi mümkün mü?

Ancak şu var ki sol kendinden çalınan söylemlerine de hayıflanmaz, hayıflanmamalı… çünkü sol ilerlemecidir ve sürekli üretir. Sol akan nehrin aynısının bir daha akmayacağını iyi bilir ve bu yüzden nehirle birlikte koşturur, onunla birlikte akar. Bunun için solun ölmediğini söyleyen ve bu uğurda mücadele eden insanlar Nazımların da Çarentslerin de gerçek mirasçılarıdır.

Göstermelik toplantılarla veya sözlerle Nazımları ve Çarentsleri anmak solcuların peşinde koştuğu bir heves değildir. Çarentsleri ve Nazımları anmak ancak onları yaşatarak ve gerçek değerleriyle yaşayarak mümkündür.