“Çığır” Açan Bir Türkiye Gazetesi: Agos

[ A+ ] /[ A- ]

koptaş

Barış MUMYAKMAZ
BİA Haber Merkezi

Dış siyasette Ermenistan’la imzalanan protokol, iç siyasette demokratik açılımlar tartışılırken Türkiyeli Ermenlerle sınırın açılması, demokratikleşme süreci, Dink cinayeti sonrası yaşamları, Türkiye toplumuna aidiyetleri gibi konularda konuştuk. Bugünkü konuğumuz Rober Koptaş…

Kurucusu Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından Türkiye’nin gündemine oturan Agos gazetesi için sıradan bir “cemaat yayını” yakıştırması büyük bir hata olur: 13. yayın yılını dolduran Agos, yalnızca Türkiye’de demokratikleşmenin en ateşli savunucularından olmakla kalmıyor; Ermeni cemaatinin “şeffaflaşması” için de bir mücadele içinde. Agos yazarlarından Rober Koptaş ile Dink öncesi ve sonrası dönem, Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve Ermeni diasporası üzerine söyleştik.

Agos, Ermenice bir gazete mi?

Hayır. Agos, dördü Ermenice olmak üzere 24 sayfa yayımlanan haftalık siyasi gazete. Hrant Dink’in genel yayın yönetmenliği döneminde ikisi Ermenice olmak üzere 12 sayfa çıkıyordu. Ermenice ekte Türkiye ve dünya gündemine dair önemli haberlerin yanı sıra, Türkçe sayfalardakinden farklı yazar ve haberlere de yer veriliyor.

Ne zaman ve hangi şartlar altında kuruldu Agos?

Agos, Kürt meselesinin çok yoğun gündemde olduğu, AB sürecinin hızlandığı, Türkiye’nin tabu meselelerinin tartışılmaya başlandığı 1996’da kuruldu. Geniş kitlelerin hak talebinde bulunduğu bir dönemdi. Kimlik siyaseti gündemdeydi. Bu gelişmeler, farklı etnik kökendeki diğer yurttaşların da hak talebini gündeme getirmesine ortam sağladı. Ama bu süreç Ermeniler için kolay değildi. PKK’nin yarattığı tepki nedeniyle, kimi bakanların bile kullandığı, “Ermeni dölü” ifadeleriyle karşı karşıyaydık. Ermeniler bir çeşit düşman olarak görülüyordu. Ama kendi seslerini duyurabilecekleri bir yerleri yoktu. Ermenilerin iki gazeteleri olmasına karşılık, bunlar Türkçe değildi. İşte Agos’a ihtiyaç böyle doğdu.

Agos’u kimler ve hangi amaçla kurdu?

Agos’un kurucusu Hrant Dink’tir ama kollektif bir çalışmanın ürünüydü. Bu yapının amacı, Türkiye Ermenilerine karşı olan önyargıları yıkmak, Ermenilerin Anadolu’da yaşadıklarını ve bu toprakların kültürüne katkı yaptıklarını anlatmak, Ermenilerin sorunlarını dile getirmek ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi için demokratikleşmeden yana olmaktı. Agos kurulduğundan beri bu amaçlarından vazgeçmedi.

Agos sözcüğünün anlamı tam da amaçlarıyla uyuşuyor…

Agos, kelimesi Anadolu’da hem Türkçe hem de Ermenicede tek sözcükle karşılanan bir kaynaktan geliyor: Çığır, yani sabanın tarlada açtığı yol anlamına gelen kelimenin her iki dilde de aynı şekilde ifade edilmesi, Ermeni ve Türk halklarının kardeşliğini simgelemesi açısından da önemliydi.

“Türkiyeli Ermenilerin herkesle ortak dertleri de var”

Agos’un diğer gazetelerden farklı olarak açtığı “çığır” nedir?

Agos, Türkiyeli Ermenilerin çıkardığı bir yayın olmasına karşılık, yalnızca Ermeni cemaatini ilgilendiren haberler yapmakla kalmıyor. Çünkü Türkiyeli Ermeniler de Türkiye yurttaşı olarak, herkesle aynı sorunları yaşıyor. Çünkü AB üyeliği, ekonomik durum, demokratikleşme, siyasi iktidar sorunları çözülmedikçe Türkiyeli Ermenilerin de sorunlarının sona ermeyeceğine inanıyoruz. O yüzden Agos Gazetesi’nin bir yurttaşlık görevi de bulunuyor.

Hrant Dink’in öldürülmesi Agos’u nasıl etkiledi? Hrant Dink öncesi ve sonrası Agos’tan söz edebilir miyiz?

Dink nevi şahsına münhasır birisiydi. Kendi özgün tavrı ve sözlerinin bir ağırlığı vardı. Dink’in ölümü doldurulamaz bir boşluğa neden oldu ama bu gazetenin yayın politikası ve amaçlarını değiştirmedi. Elbette yalpalıyoruz, bazı konularda çok zorlanıyoruz. Onun kişisel eksikliğini doldurmamıza imkan yok, biz de çalışarak Agos’u daha iyi bir duruma getirmeye çabalıyoruz.

Hrant Dink’in bir hayali de “şeffaf cemaat” idi, değil mi?

Kesinlikle. Cumhuriyet rejimi, Ermenileri ve diğer azınlıkları hep dini cemaatler olarak ele aldı. Bu yüzden, dini kurum bütün cemaati temsil eder hale geldi. Bu laikliğe de uygun düşen bir durum değil. Patrikhane dini işlere bakmalı. Gerisi sivilleri ilgilendirmeli. Sivil alan genişlemeli. Bu konuda Agos’un samimi bir tavrı var. Yalnızca siyasi iktidarı değil, gerektiğinde cemaate de eleştiri getiriyoruz.

“Tek diaspora diye bir şey yok”

Peki, Agos’un Türkiye-Ermenistan sınırının açılması konusunda tavrı nedir?

Elbette sınırın açılmasını ve insanların iki ülkeye daha kolay gidip gelebilmesini istiyoruz. Temaslar arttıkça, barışmak da daha kolay olacak. Mesele sadece devletler arasında değil, halklarda arasında halledilecek. Halklar değiştikçe meseleler daha kolay halledilecek. Uzun süre beraber yaşadık, ortak bir tarihimiz var. Fakat, bu yeni süreç için iki ülke de değişmeli ve bu ancak karşılıklı dostça ilişki ile mümkün. Agos hep bunu savundu ve savunmaya devam edecek.

Agos’ta Ermeni diasporası ile ilgili haberlere yer veriliyor. Diaspora, sanıldığı gibi “Türk düşmanı” mı?

Diaspora Türkiye’de hep kötü algılanıyor. Oysa yekpare bir diaspora yok. Tek amaç için çalışan ve büyük para kaynaklarına sahip bir diaspora mevcut değil. Orada da, daha demokrat ve daha az demokrat olanlar var. Heryer gibi. Türkiye yıllar yılı Ermenilerin geçmişte yaşadığı acıları inkâr ettiği için belli bir Türk düşmanlığı elbette mevcut. Ancak bunun psikolojik nedenlerini anlamak lazım. Türkiye’de hep negatif algı olduğu için biz Agos olarak diaspora içinden diyalog yanlsı olan ama sesi fazla duyulmayanları öne çıkarmaya çalışıyoruz. Burada Agos’un vermek istediği iki mesaj var: Türkiye’ye diasporanın yalnızca “şahin” diye algılananlardan oluşmadığını, diasporaya ise Türkiye’de demokratların, yaşanan acılara duyarlı insanların da bulunduğunu anlatmaya çalışıyoruz.