Cihan Kırmızıgül Yalnız Değil

[ A+ ] /[ A- ]

Ahmet SAYMADİ
Bianet

Cihan’ın iddianamesinde puşi dışında bir delil yok diyoruz. Ancak bu, neredeyse bütün öğrenci davaları için geçerli. Ortada suç olmadığı için delil de yok. Dolayısıyla tüm iddianameler manasız delillerle dolu.

Cihan Kırmızıgül 2010 yılında Kâğıthane’de bir markete düzenlenen molotoflu saldırıya katıldığı iddiasıyla tutuklanmıştı. Cihan Kımızıgül davanın 9. duruşmasının görüldüğü 23 Mart tarihinde tahliye edilmişti.
Cihan için başta Galatasaray Üniversitesi öğrencileri ve öğretim elemanları seferber olmuş, özenli ve büyük bir kampanya yürütülmüştü. 25 ay özgürlüğünden mahrum bırakılan Cihan’ın davası kamuoyunda “puşi davası” olarak biliniyor. Cihan’ın tahliye edilmesinde yürütülen kampanyanın ve kamuoyu baskısının büyük olduğunu biliyoruz.
Kamuoyunda tahliye edilen öğrenciler, sanki beraat etmiş gibi bir izlenim var; oysa yargılanmalarına devam ediliyor. Sadece tutuksuz yargılanıyorlar. Tahliye edilen Cihan Kırmızıgül’de 11 Mayıs Cuma günü 10. kez hakim karşısına çıktı.

Duruşmayı izlemek için Çağlayan Adliyesi önünde toplanan kalabalık, duruşma öncesi basın açıklamasını okuduktan sonra duruşmanın başlamasını bekledi. Yaygın kanaat ve istek, beraat kararı çıkması yönündeydi. Cihan’ın avukatları olan Fehmi Demir ve Fikret İlkiz’in savunmalarından sonra Cihan’a son sözü soruldu.

Cihan: “Avukatlarıma katılıyorum. Suçsuzum. Beraatımı talep ediyorum. Ayrıca bugüne kadar benim için mücadele veren tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum” dedi.

Duruşma salonu önünde heyecanlı bekleyiş başladı. Ardından duruşma tutanağı geldi. Cihan, birden çok suçtan ceza almıştı. Hemen hesaplamalar yapıldı “Şu kadarmış, iki katına çıkmış, indirim yapılmış, şu da varmış” Aynı anda birkaç kişi sonucu buldu: 11 yıl, 3 ay!

Mahkeme önünde hemen bir açıklama daha yapıldı. İnsanlar o kadar öfkeliydi ki, kararı duyup mahkeme önüne gelenler bile oldu.

Davayı izleyen Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi aynı gün saat 19.30’da Taksim Meydanı’nda bir eylem kararı aldı. Oluşan tepki o kadar büyüktü ki, sadece birkaç saatte binlerce insan toplanmıştı.

Bu arada küçük bir hatırlatma; Cihan şu anda tutuklu değil özgür ve aramızda. Tutsak olan puşisi! o sebeple eylemde “Cihan’a beraat, puşiye özgürlük” sloganı öne çıkarılmıştı.

Cihan’a verilen ceza kararına oluşan tepki, üzerinden üç gün geçmesine rağmen devam ediyor. Sosyal medyada oldukça geniş bir yer ediniyor.

Ancak mesele medyatikleştikçe, magazinleşiyor! İnsanlar puşili fotoğraflarını çekip sosyal medyada paylaşıyor, meselenin esas noktasından giderek uzaklaşılıyor.

Cihan ile ilgili haberler ilgi uyandırırken diğer tutuklu öğrencilerle ilgili hiçbir şey konuşulmuyor. Diğer 600 öğrenciden bahsedilmiyor. Oysa ki Cihan Kırmızıgül yalnız değil, onunla aynı kaderi paylaşan, 600 öğrenci var.

Mesele sadece Cihan’a ve puşiye endekslenince Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ve Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) bile göz ardı ediliyor.

Oysaki meselenin temel kaynağı, Cihan’ı yargılayan mahkeme ya da Cihan değil; TMK ve ÖYM’ler.

Ali Deniz Kılıç ve Baran Nayır, Cihan Kırmızıgül’den tam bir yıl önce tutuklandı. Hâlâ cezaevindeler. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) birçok yerde yasakladığı Newroz bayramını inadına kutlayan onlarca insan tutuklandı. Sosyalist Parti üyesi Yiğit Yirmibeş, Emek Partisi üyesi Eren Yurt, Ezilenlerin Sosyalist Partisi üyesi Ali Tektaş bunlar arasında.

Malatya 3. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davalarda öğrencilere ceza yağıyor! Tunceli Üniversitesi öğrencisi beş kişiye ‘örgüt üyesi’ ve ‘örgüt propagandası’ yaptıkları iddiasıyla toplam 79 yıl hapis cezası verildi.

Aynı mahkeme İnönü Üniversitesi’nden altı öğrenci toplam 55 yıl hapis cezası verdi. Suçları slogan atmak. Cezalar ise örgüt üyeliğinden verildi.

Cihan’ın iddianamesinde puşi dışında bir delil yok diyoruz. Ancak bu, neredeyse bütün öğrenci davaları için geçerli. Ortada suç olmadığı için delil de yok. Dolayısıyla tüm iddianameler manasız delillerle dolu.

Esas mesele TMK ve ÖYM kaldırılması. 1976 sonbaharında Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin kurulmasına karşı yürütülen topyekun mücadele ile DGM’ler ile ilgili yasa geri çekilmişti. Bugünde 1976’daki gibi güçlü bir direniş şart. Yoksa biz puşi’li fotoğraflar çekmeye devam ederiz. Daha güçlü, daha kararlı ve hedeflerini doğru belirlemiş topyekun bir mücadele olmadan, bu uzun tutukluluk hatta hükümlülük illetinden kurtulmak güç.

Özel Yetkili Mahkemelerde görev yapan hakimler ve savcılar için 10 yılın, ömrümüzün ne anlama geldiğini Nazım Hikmet şöyle yazmıştı. “Ona sorarsanız; Lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman”.

Fakat bize sorarsanız “Zeytin fidanları hâlâ fidan hâlâ, hala çocuktur. ”

Bizden öncekiler DGM’leri yendi, şimdi sıra ÖYM’lerde. Zaman cesaret zamanı!