‘Çocuklar Bu PKK Bayrağı Mı?’/’Yok LGBT Teyze’

[ A+ ] /[ A- ]

Pınar ÖĞÜNÇ
Radikal

Soruyorlar: Bu insanlar nasıl bir araya gelebildi? Siyaseten, sınıfsal olarak ‘omuz omuza’ gelmesi imkânsız bunca insanın buluşmasının (aslında net olan) nedenini görmek istemeyenler, hayal güçlerine yükleniyor. Houston’da, orada burada, deri döner koltuğunda düğmeye basan biri arıyor. Zellolardan, mellolardan, sokaktakilerin para aldığından söz ediyorlar. Dış mihraklar aranıyor, ajan diye üç-beş Erasmus öğrencisini sınır dışı etmeye kalkıyorlar. Gülünçler.

Enerjilerini komplo teorisi üretmeye ve bu sesi itibarsızlaştırmaya vakfettiklerinden daha mühim bir noktayı hiç görmüyorlar. Bu insanlar buluştular da Gezi Parkı’nda, polisin müdahale etmeyip de buluşabildikleri Türkiye’nin diğer meydanlarında o 10 gün önceki insanlar mı? Gösteri yapılmamış, forum düzenlenmemiş, serbest kürsü kurulmamış, tencere tava çalınmamış şehir sayısı beş ya da altı sanırım. Oralarda birbirine değenler, başladıkları günle aynı mı?

Bu hareketin kökünü karartma girişimleri, en iyi bilinen biçimle, ‘ahlaksızlaştırma’ kartıyla yapılıyor. Polis şiddetinin en ağır olduğu günlerde revire dönen caminin müezzini bizzat içeride bira içilmediğini söylüyor, lakin söylenti kasten yayılıyor. İşin ‘grup seks’ iddiasına varışını, bu kötücüllüğü, hayatı böyle tenasül odaklı kavrayış biçimini havsala almıyor. Fakat Miraç Kandili’nde ne oldu? Savunulacak olan herkesin tercih ettiği gibi yaşamasıdır; kimse talepte bulunmadı, ‘yasak’ koymadı (bu ruha aykırı zaten) fakat 50 bin kişiden teki içki içmedi. Politik bir inatla yapıldı bu.

Mustafa Keser’in askeri

Oturduğu yerden ancak önyargılarını tespit kılıfına sokabilir insan. Sadece Türk bayraklarına, ‘Mustafa Kemal’in Askerleri’ne odaklanarak hareketi tektipleştirenler, aynı yerden yükselen ‘Kimsenin askeri olmayacağız’ları, ‘Mustafa Keser’in askerleriyiz’in çıkabilişini görmek istemiyor. Dahası ‘ulusalcılardan’ bir kısmının son 10 günde nasıl dönüştüğüne hiç bakmıyor. Hayata buralardan bakan bir teyzenin “Çocuklar bu PKK bayrağı mı” diye soruşunun, bir lezbiyenin “Yok, LGBT bayrağı teyze” diye açıklayışının ve teyzenin “Ha tamam” diyerek gidişinin kıymetinin farkında değiller. Ne derseniz deyin Kürt hareketine dair fikri değişen, hatta özür dileyen yüzlerce Türk’ün samimi itiraflarının da.

Evet, her şeye rağmen Öcalan’ın resmini görünce tüyleri diken diken olanlar var. Günlerdir bu tür kıvılcımların anında etraftakiler tarafından yatıştırılışının, kitlenin bu güce sahip oluşunun önemini anlamıyorlar. O eski sol geleneğin, duvarları ışıldatan sloganlarıyla genç muhalefetle tanışmasının manasına bakmıyorlar. Genç bir kadının kütüphaneden kitap alırken “Karşılığında hiçbir şey vermemek garip geliyor” deyişinin, içine doğduğu liberal benmerkezciliğin dışını, gözleri ışıldayarak keşfedişinin ne mühim olduğunu bilmiyorlar. Rayı başka istikamete kaydırmak için sokaktaki AK Parti seçmenine kafa çeviriyorlar. İşten kravatlarıyla parka gelip “Bir komün kurulmuş, ne tarafta” diye soranları; kaynayan plazaları, işçi mahallelerini, eylem gören AVM’leri, özür dileyen sermayeyi, anaakım medyayı, bu birlikteliğin neler yaratabildiğini anlamaya vakit ayırmıyorlar.

“Mezarlığımızı aldınız, parkımızı alamayacaksınız” yazan Ermeniler, Gezi Parkı’nın en eski halini, Surp Hagop Ermeni Mezarlığı’nı hatırlatıyor, dibinden geçen bir ırkçı aynı mı kalıyor? Ertesi gün de oradaysa kalmıyor demektir.

Bu kalkışmayı apolitikleştirmeye çalışanlar var. Örgütsüz olabilir ama Türkiye tarihinin en politik halk hareketi bu. İnsanların birbirine ilk kez değişini küçümsemeyiniz. Bu akıl dışı inat Türkiye’ye bir birlikte yaşama deneyimi ve hızlandırılmış demokrasi atölyesi hediye etti. Tüm tahriklere rağmen bunu politik bir inatla korumak ve yaymak her şeyden önemli. Başbakan’ın mantıkla açıklanacak bir noktada durmadığı artık daha net çünkü.