Danimarka belgelerinde Soykırımın izleri

[ A+ ] /[ A- ]

nm_Halep_Milletler_Cemiyeti_Yetimhanesi_ndeki_Ermeni_yetimler_0052

Emre Can DAĞLIOĞLU
Agos

Bir süredir armenocide.de sitesinde, 1922-1945 yılları arasında Halep’te 1915’teki soykırımdan kurtulan Ermeniler için faaliyet gösteren Milletler Cemiyeti Kurtarma Evi ve Yetimhanesi’nde kalan Ermenilere ait dosyalar yayımlanıyor. Taner Akçam, Dicle Akar Bilgin ile birlikte bu çalışmayı yürüten Danimarkalı tarihçi Matthias Bjørnlund’la Danimarka devletinin ve halkının 1915’teki tutumlarını ve Halep’teki yardım kuruluşu konuştuk.

1915’te Danimarka’nın rolü nedir?

Danimarka devleti ve hükümeti, Ermeni Soykırımı süresince izleyici konumunda. Özellikle Danimarka Dışişleri Bakanlığı ve Danimarka halkı, genel olarak süregelen yok etme sürecinden haberdarlar, fakat Danimarka ufak ve tarafsız bir ülke olduğundan, siyasi çevrelerde Ermeniler lehine ciddi bir müdahalenin lafı edilmiyor. Soykırımdan sonrası için de bu geçerli. Bazı noktalarda, Milletler Cemiyeti ve bazı diğer güçler, İskandinav ülkelerinden Batı Ermenistan/Doğu Anadolu’daki katliamlardan kurtulan Ermeniler için askeri ve insani sorumluluk almalarını istiyor. Fakat bu gerçekçi bir istek değil. İskandinav ülkeleri, basitçe kendilerinin böyle bir sorumlulukları olduğunu öngörmüyorlar ve tepkileri, ‘hayır, teşekkürler’ oluyor.

Bu tavrın sebebi nedir?

Çünkü İskandinav ülkelerinin askeri güçleri zayıftı. Tecrübeli ve yüksek motivasyonlu Türk birliklerine karşı Anadolu’da şansları olmayacağı bir gerçek. Yenileceklerini, Danimarka, İsveç ve Norveç hükümetleri biliyorlardı. Bu yüzden, bu işin bir parçası olmak istemediler. ‘Ermeni meselesi’ne dahil olurlarsa kazanacakları bir şey olmadığını düşünüyorlardı.

1915 süresince Batı’nın sessizliği, İskandinavya için de geçerli diyebilir miyiz?

Tüm Batı, olanlardan haberdar diyebiliriz. Fakat İngiltere, Rusya ve Fransa için, savaşı kazanmak daha öncelikli bir konu. Ayrıca Doğu Anadolu veya Suriye, 1915’teki katliamları ve ölümleri durdurmak adına müdahale etmek için çok zor, hatta imkânsız bir yer. Zaten İT’nin imha sürecini tamamlamak için Der Zor gibi uzak bir bölgeyi seçmesi de tesadüf değil. Fakat Almanya’nın Osmanlı müttefiki olarak soykırımı durdurmak için yapabileceği çok şey vardı ama onlar da öncelikle savaşı kazanmak istiyorlardı.

Danimarka halkı veya Osmanlı’daki görevlilerinin tavrı, devletlerinkinden biraz farklı değil mi?

I. Dünya Savaşı sürecinde, Danimarka’daki ve diğer İskandinav ülkelerindeki hareketlere baktığımızda, durum biraz farklı. Misyonerler, yardım görevlileri, diplomatlar ve Osmanlı İmparatorluğu’nda görevli bulunan diğer insanlar, kurtarıcı ve tanık olarak görev alıyorlar. Ülkeye döndüklerinde bu konu hakkında bilinirliği arttırıyor ve yardım için para topluyorlar.

Bunların en ünlüsü Karen Jeppe. Peki, Jeppe kimdir?

Karen Jeppe, Danimarkalı bir öğretmen. Soykırım öncesinde ve sonrasında Urfa’da Danimarkalı Ermeni Dostları ve bir Alman organizasyonu için çalışıyor. 1909’da Adana Katliamı’ndan kurtulan Ermenilere yardım ediyor. Misak ve Lucia isminde iki Ermeni yetimi evlat ediniyor. 1921’de soykırımdan kurtulan Ermeniler için çalışmaya Halep’e gidiyor ve Milletler Cemiyeti için çalışmaya başlıyor. 1924’te bir miktar toprak kiralıyor ve Ermeniler için burayı tarım alanına dönüştürüyor. Halep’te bir yetimhane ve kurtarma evi, altı tarım kolonisi, okullar ve ‘Beyaz Ev’ adlı dinlenme evini kuruyor. 1935’te sıtmadan ötürü Halep’te ölüyor.

Halep’te neden bir kurtarma evi ve yetimhane kuruluyor Ermeniler için?

Kurtarma evi ve yetimhane, Millet Cemiyeti’nin emriyle 1922’de Jeppe tarafından kuruluyor ve yönetiliyor. Bu organizasyonun işlevi, kurtarılan Ermeni kadınlarının ve çocuklarının kalabilecekleri, eğitim alabilecekleri, kurtarılan akrabalarını bulabilecekleri ve sonrasında istedikleri yere gönderilecekleri bir yer olması. Danimarkalı bazı yardım örgütlerinden para alıyorlar. İstanbul da, buna benzer, İngiliz doktor W.A. Kennedy ile ABD’li hemşire Emma Cushman tarafından kurulan Milletler Cemiyeti’ne ait bir kuruluş daha var. Milletler Cemiyeti’nin Norveçli görevlisi Fridtjof Nansen de kurtulan Ermeniler için benzer girişimlerde bulunuyor.

Bu kuruluş ne zaman kapanıyor?

1945’te Danimarkalı Ermeni Dostları, Halep’i terk ettiğinde, Halepli Ermenilere devrediliyor ve bir noktadan sonra, kurtarma evi boşaltılıyor veya satılıyor. Jeppe ve kuruluşu tarafından işletilen Halep’teki bazı mülkler halen kullanılıyor. Örneğin Halep’teki Karen Jeppe Koleji, kuruluşun eğitim projelerinden birisinin sonucu.

Burada kaç kişi yaşıyor?

1920’lerden 1930’a kadar, Jeppe’nin Halep’teki kurtarma evi ve yetimhanesinde 2 bin Ermeni yaşıyor. Jeppe’ye göre, 1927’de 1.700 Ermeni kurtarılıyor ve her biri için dosya açılıyor. İsimleri, fotoğrafları ve hikâyelerinin yer aldığı bu dosyaların İngilizceleri şu anda armenocide.de sitesinde yayımlanıyor ve Türkçeye çevirmek için çalışıyoruz. Burada kalanlardan bazıları, daha sonra Halep’te iş buluyor. Bir kısmı Lübnan, Sovyet Ermenistanı, Fransa, ABD veya Kuzey Amerika’ya gidiyor. Ermeniler için klasik bir hikâyedir, birçoğu akrabalarının izinden, iş veya güvenlik için tüm dünyaya dağılıyorlar.

1923’ten sonra da gelenler oluyor mu?

Evet, hem de çok sayıda. Bazı kadın ve çocuklar sınır dışı edilirken, eşleri Türk ordusuna alınıyor. Bazen eşleri arkalarından geliyor.

1915 sonrasında Suriye’de Ayntura gibi Türk yetimhaneleri kuruluyor…

Ayntura gibi Türk yetimhanelerinin amacı, Ermenileri Türkleştirmeye çalışmak. Çoğunlukla Ermeni yetimler, bu süreçte öldürülüyorlar. Batı’daki Ermeniler tarafından kurulan yetimhaneler ise sadece Ermeni çocuklarının hayatları değil, dilleri, dinleri, kültürleri, yani Ermenilikleri de kurtarılmaya çalışılıyor.
1216 numaralı Kurtarma Evi dosyasının orijinali.

Kurtarılan Ermenilerin dosyalarında okuduğunuz hikâyelerden en çok hangisi etkiledi sizi?

Birçoğu elbette ki… Birisi, kurtarma evinde 577 numaralı dosyada yer alan Meryem’in hikâyesi olabilir. Hakkında hiçbir detay yok. Sadece Soykırım’dan kurtulanlardan biri o. Soyadını unutmuş. Nereden geldiğini, kime köle olarak satıldığını, nasıl bir cehennemin içinden çıkıp geldiğini hatırlamıyor. Dosyada onun hakkında yer alan son kelimler şöyle: ‘Kendisi geldi. Besleme.’ Bir şekilde bunu başarıyor. Oraya kendisi ulaşıyor. Bu irade ve iyileşme gücüne olan hayranlığımı anlatacak söz bulamıyorum.