ESP Kürt Sorununu Batı’da Tartıştırdı

[ A+ ] /[ A- ]

Atılım Gazetesi

Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin düzenlediği çalıştayda, Kürt sorunu Batı’da, Çerkesler, Ermeniler, Hemşinler, Aleviler, Sünniler, kadın örgütleri, vicdani retçiler, yöre dernekleri ile işçi temsilcileri tarafından tartışıldı.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin (ESP) düzenlediği “Kürt Sorununda Çözümü Konuşuyoruz Çalıştayı” ulusal zenginlikleri ile samimi tartışmalar ve çözüm önerileri ile tamamlandı. Çalıştayın ana eksenini; devlet yetkililerinin ve Kürtlerin tartışmasının dışında Batı’dan bir tartışma yürütülmesi ve çözüm önerilerinin sunulması oluşturdu.

Çalıştaya, Türkiye’de ezilen farklı ulusal ve toplumsal kesimlerin temsilcileri katıldı. Farklı uluslara ait 20’nin üzerinde demokratik kurum ve yöre derneği temsilcisi “Batı’da Kürt sorunu”nu tartıştı. Çalıştayın katılımcıları arasında; Ermeni Nor Zartonk (Yeni Doğuş) oluşumu temsilcileri, Hemşin kültürü, dili ve müziği üzerine çalışmaları ile tanınan Hikmet Akçiçek, Çerkes Jineps Gazetesi yazarları, Hubyar Sultan Alevi Derneği, Demokratik Alevi Hareketi, Divriği Kültür Derneği ile Limter-İş, Tekstil-Sen, Emekli-Sen gibi sendikaların yöneticileri ve Ortadoğu uzmanı araştırmacı, yazar Haluk Gerger, yine Ortadoğu üzerine çalışmaları ile bilinen Selim Sezer ve yazar İhsan Eliaçık gibi isimler yer aldı.

Mecidiyeköy Kültür Merkezi’nde dün düzenlenen çalıştayda söz alan konuşmacılar; çözümü isteyen Kürt halkı ile çözümsüzlüğü sürdüren devlet dengesinin Türkiyeli işçi ve emekçiler tarafından bozulması gerektiğine vurgu yaptı. Konuşmacılar, iki dilli yaşama atıfta bulunarak kendi anadilleri ile dinleyicileri selamladı. Çalıştayda yürütülen tartışmalar ve öneriler şöyle:

Sayat Tekir (Ermeni Nor Zartonk- Yeni Doğuş): Türkiye’de Ermeniler bir adım önde, çünkü kendi okullarında ana dilleri ile eğitim alabiliyorlar. Türkiye’de anadil özgürlüğü var ama anadil hakkı yok. Irkçı şoven yaklaşımları değiştirmediğimiz sürece bu durum değişmeyecektir. Anadil eğitiminin devlet tarafından nasıl sübvanse edilebileceğini tartıştırmalıyız.

Yaşar Güven (Çerkes Jinep Gazetesi): Kürt sorunu hala güvenlik boyutu ile tartışılıyor. Eşitlik boyutu tartışılamıyor. Kürt sorunu Kürtsüz çözülemez ama Ankara bunu yapmaya çalışıyor. Barış bütün kimlikleri kucaklamanın ilk adımıdır. “Ötekileştirilen” halklar hakkında ezberletilen bilgileri gözden geçirmeye davet ediyorum. AKP Hükümeti seçim sürecinde mutlaka yeni Anayasa taslağını açıklamalıdır. Abhazalar sabah dualarında “Tanrı dünyanın bütün halklarını korusun ama Abhazalar’ı da unutmasın” derler. Hepimiz bu durumdayız.

Hikmet Akçiçek (Müzisyen): Kürt halkının temel taleplerinden hareketle ben de Hemşinlilerin müziği ve kültürü ile ilgileniyorum. 80 yıllık cumhuriyet tarihinde Kürt meselesine yerleştirilen asimilasyoncu yaklaşım klikleşti. Bu sorun içinde empati kurmak gerekiyor. Sorunun aşılması onu devlet elinden almakla mümkün.

Haluk Gerger (Yazar): Kürtlerin taleplerinde biraz daha somutlaşmamız lazım. Kürtler bulundukları toplum ve devletle yeni bir ilişki kurmak istiyorlar. Bu geri dönülmez bir süreç. Özellikle devletle kurulacak yeni bir ilişki demek özünde kaçınılmaz olarak hukuki bir ilişki demek. Yani fiili kazanımlarla bir hukuki altyapıyı oluşturmaları lazım. Anayasa gündeme gelmişken taleplerimizle, toplumla olan ilişkilerimizle, halkla olan ilişkilerimizle, devletle olan ilişkilerimizle hukuki terminoloji içinden, hukuki yapısı içinde dillendirmek lazım. Türklerle olan ilişkide de ahlaki değerler, insani değerler, ideolojik kavramlarla yaklaşımın yanında çıkarlar bazında yaklaşmak yanlış veya doğru olur mu(?) diye düşünüyorum. Türk halkının ikna edilmesinde moral duygulara hitap etmek kadar onun çıkarlarıyla uyumlu bir çözüm perspektifini tartışmak da yararlı olabilir diye düşünüyorum. Türkiye, sonradan gelip yerleşmiş olmanın yani yerleşimciliğin psikolojisi ve kurumlarıyla hareket eden bir dinamik olarak görürsek Türklerin psikolojisine daha iyi nüfuz edebiliriz. Şiddete tapınmayı, devlete kutsallık atfetmeyi, orduya peygamber ocağı demesini, onun ardında yatan psikoloji ve ideolojiyi belki kavrayabiliriz. Yani Türk halkını bir masaya yatırıp bir neşter vurup onunla nasıl diyalog kurulacağına ilişkin ipuçları çıkarabiliriz belki, o ipuçlarına göre de ilişkilerimizi belki daha sağlıklı bir zemine oturtabiliriz.

Ali Kenanoğlu (Hubyar Sultan Alevi Derneği Başkanı): Bir Tokat’lı olarak Diyarbakır’da katıldığım Demokratik Özerklik Çalıştayı’nda, “Beni ikna edin” dedim. “Sizin önerileriniz nedir?” dediler. Demokratik özerklik projesi bu anlamda dikkate alınmalı, değerlendirilmelidir. Türkiye’nin bir bütün olarak her tarafında nasıl uygulanabilirliğini tartışmak gerekiyor. Ezilen Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, öğrencilerin taleplerini karşılayabilecek bir yöntemi inşa etmeliyiz.

İhsan Eliaçık (Yazar): Kürt sorunu benim baktığım yerden bir eşitlik sorunu. Adalet ve eşitlik meselesi. Kendim Türküm, Kürtçe bir kelime bilmiyorum. Türk-Kürt eşitsizliğinde Kürtlerden yanayım çünkü eşitsizlik onların tarafında. Kayserili tipik bir anadolu Sünni evinde büyüdüm. Ama Sünnilik ve Alevilik eşitsizliğinde Alevilerden yanayım. Bunu hem zihnen hem de sosyal ve adalet açısından biliyorum… Kayseri’de TRT Şeş’i izlerken bir arkadaşım “Bu ne” dedi. Devletin kanalı, dedim. “Ne konuşuyor” dedi. Kürtçe, dedim. “Ne zaman bitecek” dedi. Bitmiyor, 24 saat yayın yapıyor, dedim. “Kürtçe 24 saat spordan, filme kadar konuşulan bir dil mi?” dedi. Orta Anadolulu Türk Sünni bir vatandaş. Hayretler içinde bakıyor. Böyle binlerce insan var, Kürtleri ve Kürtçeyi anlatmamız gereken…

Figen Yüksekdağ (ESP Genel Başkanı): Sosyalist hareket, geçmişte, Kürt sorunu ve kadın sorununu devrimden sonraya havale etmekle yanlış yaptı. Kürtlerin özgürlüğünü ve kadınların özgürlüğünü erteledi. Ve bunun acı sonuçları ile karşı karşıya kaldı. Çözümün Kürt ayağı devrede. Çözümsüzlük ayağı devlet de devrede. Bu dengeyi bozacak Türkiyeli işçi ve emekçilerdir. Bu kilidi, düğümü ancak Türk işçi ve emekçileri açabilir. İki eksene dikkat etmek gerekiyor: Ezilenlerin birliğini inşa etmek. Kürt sorunu meselesinde Kürt halkı gibi düşünmek ve ezilen diğer ulusların birliğini istemek. İkincisi ise Türk işçi ve emekçilerinin, eşitliğin, birlikte yaşamanın tek koşul olduğunu anlaması gerekiyor. Eşitlik mücadelesini inşa etmek için daha aktif pozisyon almalıyız. Sorun politik bir meseledir. Kürt sorunu ile ilişkilenirken kendi tarihimizle yüzleşmek, kendi yönümüzü aydınlatmadır. Sadece enternasyonalist bilinçle ilişkilenmiyoruz. Bu, sorumluluğu savmaktır. Öncelikle kendini sorgulayarak ilişkilenilmelidir.

Birsen Kaya (Sosyalist Kadın Meclisleri Sözcüsü): Karadenizliyim. Devlet özel yönelimlerle bu bölgeyi, şovenist politikaların uygulama üssü olarak kullandı. Karadeniz’de tetikçi devlet zihniyeti egemendir. Devrimcilerin, sosyalistlerin bu politikayı boşa çıkaracak projeler üretmesi gerekiyor. Ayrıca, kirli savaşın bilançosu kadınlara kesildi. İstatiksel olarak bugün ülkede günde 3 kadın erkekler tarafından öldürülüyor. Bunun nedeni yanı başımızdaki kirli savaştır. Savaşa katılan erkekler, orada uyguladıkları şiddeti evlerine döndüklerinde kadınlara uyguluyor. Yüzlerce kadın tecavüze uğradı, şiddete maruz kaldı. Kürt sorununun ortadan kalkması kadınların mücadelesi ile doğrudan ilişkili. Evlatlarını kaybeden annelerin Türk ya da Kürt ya da başka milliyetten olması değil acılarının ortak olması durumu söz konusu. Bu durumun Batı’da anlaşılması gerekiyor.

Selim Sezer (Doktora öğrencisi): 21. yüzyılın başında, Kürt sorununun çözümünü konuşurken, biz Batılı aydın ve entellektüellere ve yine Batı’da faaliyet yürüten sosyalistlere ve diğer demokratik güçlere düşen en önemli görevlerden biri, bu çizgi ile kesin bir kopuşmanın sağlanmasıdır. Çözüme giden yol, her şeyden önce empatiden geçer. Bu empatinin sağlanması için, Türk işçi ve emekçilerinin, sosyalistlerin, aydınların, demokratların ve genel olarak toplumsal muhalefet hareketinin Batı’daki unsurlarının, Kürt halkının demokratik taleplerine daha fazla kulak kabartması, Kürtlerin varlık mücadelelerini doğru şekilde anlayabilmek için daha fazla çaba göstermesi gerekir.

Alp Altınörs (ESP Genel Başkan Yardımcısı): Türk emekçi sınıfındanım. Dilimin başka bir dili ezmek için kullanılmasını istemiyorum. Türk işçileri, Türk emekçileri olarak bu sorun bizim sorunumuzdur. Kendi çocuklarımızın sahip olduğu anadilinde eğitim görme hakkını Kürt, Laz, Çerkes, Arap çocukları için de istiyoruz. Çözüm için önce yeni bir toplumsal diyalog süreci gerekli. Bu tartışmayı daha fazla yöre derneklerine, emek örgütlerine taşıyalım. Taban inisiyatifini öne çıkaralım. Her apartmanda, her mahallede komşular bu sorunu tartışsın. İki dilli yaşamdan çok dilli yaşama doğru yürümek istiyoruz.

Cafer Çelik (Divriği Kültür Derneği Başkanı): Halkları bir araya getirip, sorunları ortaklaştırıp birbirimiz hakkında ön yargıları ortadan kaldırmamız gerekiyor. Kürt sorununun topla, tüfekle, copla çözülmeyeceği açık.

Ercan Aktaş (Vicdani Retçi): Savaşın en temel kaynağı insanlardır. Biz savaşın bu kaynağını kurutmak için askere gitmeyeceğimizi duyuruyoruz. Türkiye’de vicdani ret bireylerin kendi sorunu değildir. Toplumun sorunudur. Vicdani ret rakamlardan ve kişilerden çıkmalı, toplumsallaşmalıdır. (ETHA)