Felsefe Atölyesi I: Kant’ın Işığında “AYDINLANMA”

[ A+ ] /[ A- ]

NOR ZARTONK

26 Mayısta Makina Taksim’deki TMMOB Makina Mühendisleri Odasında gerçekleştirilen ”Kant’ın Işığında Aydınlanma” felsefe atelyesinde öncelikle aydınlanma çağına değinildikten sonra Immanuel Kant’ın yaşadığı dönem ve Aydınlanma Nedir? yazısı üzerinden tartışmalara başlandı.

Aydınlama Çağı olarak adlandırılan tarihsel dönemin, Aydınlanma Feslefesi de denilen 18. YY felsefesinin genel adı olduğu; 17. YY.dan 18. YY.a geçiş süreci ve bu dönemde din ya da tanrımerkezli toplumsal yapının ve düzenlemelerin yerini akıl merkezli toplumsal düzenlemelerin aldığı konuşuldu. Yine Aydınlanma Çağında, dogmatik bilgilerin yerini akla ve deneyime dayandırılan bilgilerin aldığı; rasyonalizm ve empirizmin belirginleştiği bu yüzyılda Aydınlanma Felsefesinin de düşünsel temellerinin atıldığı vurgulandı.

“Aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Bu ergin olamayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır. İşte bu ergin olmayışa insan kendi suçu ile düşmüştür; bunun nedenini de aklın kendisinde değil, fakat aklın başkasının kılavuzluğun ve yardımı olmaksızın kullanmak kararlılığının ve yürekliliğini gösteremeyen insanda aramalıdır. Sapare Aude! Aklının kendin kullanmak cesaretini göster!Kant’ın bu sözleriyle başlayan atelyemizde Aklını kullanma cesareti ile ilgili konuşurken gerek Kant’ın dönemini gerekse günümüzde, insanların özgürce düşünebilme ve düşündüklerini özgürce ifade etmeleri konusunda yaşanan engellemeler konuşuldu. Bireyin ifade özgürlüğü sınırı üzerinde geçen tartışmada ise geçtiğimiz eylül ayında gündeme gelen Papa XVI. Benedict’in Regensburg Üniversitesindeki konuşma metni ve Danimarka’da yaşanan karikatür krizi de gündeme geldi. Kant, Avrupa Birliğinin oluşmasında fikir babası sayıldığı için AB ve insan hakları üzerine de fikirler beyan edildi.

Başka bir tartışma başlığında 1980 darbesi sonrası toplumsal olarak apolitikleşme ve Özal dönemi hızlı kapitalistleşme süreciyle insanların bireyci ve hedonist yaşam biçimleri konuşuldu. Buna bağlı olarak bireylerin artık pozitif değişimlerden ziyade günlük ihtiyaçlarını giderme konusuna öncelik verdikleri konuşuldu. Yine bu konu üzerinde, birşeyleri değiştirmeme nedenleri üzerinden konuşurken “…sonra da onlara, kendi kendilerine yürümeye kalkarlarsa başlarına ne gibi tehlikelerin geleceğinin bir bir gösterdiler.” Kant’tan da alıntı yaparak toplumsal korkular ve paronoyalar üzerine konuşuldu. Özellikle son dönemde yükselen ırkçı/şoven dalganın iç ve dış sözde düşmanlar yaratarak şiddetin körüklendiği, kemikleşmiş paranoyalar ile de bireyin sorgulama ve eleştirme kültürünün yok ettiği üzerine konuşuldu. Bundan bahsederken ayrıca hakim medyanın toplum üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmasında ve yanlı bilgiler dayatması görüşü üzerinde de duruldu.

Atölyesinin son kısmında atölyeye katılım düzeyi ve alakalı olarak ilerde neler yapılabileceği konuşuldu.