Füsun Erdoğan’a yeni mektup

[ A+ ] /[ A- ]

Ragıp ZARAKOLU
Özgür Gündem

Sevgili Füsun,

Karadeniz’de savaş gemilerinden rejime yönelik tehdit nutukları atan, basın toplantılarında roket atarları “bu bir boru” diye tanımlayarak, kamuoyu ile dalga geçen generaller serbest.

Gazeteci ve yazarların mahkemelerini basan, bu davaları “kimi” savcılara açtıran Kerinçsiz’ler serbest.

Ve sen son duruşmada, savcının bile, senin için daha az ceza istemesine karşın, adeta bir “intikam” duygusuyla ömür boyu hapse mahkum edilerek hala hapistesin.

Çünkü, kendileri için “Allah’ın Kırbacı” payesi biçenlerin Kutsal Yargı/Polis ikilisinin, aynı Pınar Selek gibi seninle görülecek bir hesabı vardı.

Sana karşı bir yargılama yapılmadı, bir çeşit kan davası güdüldü.

Neydi bu kan davasının nedeni.

Çünkü bir gazeteci ve radyo editörü olarak;

1. Gizli dinleme rezaletini sergileyerek; ‘Kutsal İttifakı’ ilk sizler sergilediniz.
2. İnternet yayıncılığına yönelik sansürcü anlayışın, üstelik daha yasaklayıcı yasalar çıkmadan fiilen zorbaca uygulanışını ilk sizler deşifre ettiniz.
3. Kimisi ölüme varan, Birçok işkence olayının takipçisi olup, bunları ülke ve uluslararası kamuoyuna sizler taşıdınız.

Tam üç kez, Türkiye Cumhuriyeti devletini AİHM’de mahkum ettirdin be Füsun, “Strasburg’da hakimler var” dedirterek, buradakileri utandırman gerekirken, tam tersine, onları daha da kinlendirdin. Nasıl olsa sana ödenmesine hükmedilen tazminatlar, Adalet Bakanlığı’nın değil, Dışişleri Bakanlığı’nın kasalarından çıkıyordu.

Silivri’de yan yana bloklarda birlikte yattığımız paşalar, 2006 yılında, 1990’lardakinden beter bir Terörle Mücadele Kanunu’nun çıkmasında, hükümet ile hemfikirdi. Ama bu “torba gibi”, her muhalifi “terörist” ilan etmeyi, gazeteciliği “terörizmin bir uzantısı” kılma olanağı sağlayan yasanın çıkış “şerefini” hükümete kaptırmayan paşalar, bir gün “saray içi” kavgalarda, bir bumerang gibi, bu yasanın kendilerine karşı da kullanılabileceğini öngörselerdi; belki ya bu yasayı o kadar arzulamazlar, ya da karşı bir darbeye girme cesareti gösterirlerdi.

Ama ne değişti, ‘Kutsal İttifak’ dağıldı sözde, ama sen yine hapistesin.

2006 yılında TMK’nin ilk denemesi, “aşırı haksız yasa kullanımı” ile sizler üzerinde yapıldı.

“Kötülük” hükmünü sizlerin tutuklanması ile icra etmeye başladı.

Elbette, sizin de bir dünya görüşünüz, siyasal yaklaşımınız vardı. Siz aynı zamanda bunun için cezalandırıldınız.

Eğer, sizlere karşı TMK’nin böyle zalimce uygulanışı karşısında kamuoyu uyanık ve duyarlı olsaydı, belki birçok “şer” olayı ve “zulüm” yaşanmayacaktı.

Aynı Niemüller’in dediği gibi, “sonunda sıra herkese geldi”

Ve artık en sonuncular için “ses çıkaracak kimse kalmamıştı”.

Rezalet sizinle başladı. Ses çıkmadı. Çünkü siz sosyalisttiniz, ötekiler değil.

Sonra sıra Kürtlere geldi. Ses çıkmadı. Çünkü ötekiler değil.

Sonra, aman Allahım, aynı yasa ile sıra “Kemalistlere”, yani “dokunulmazlara” gelmez mi?

Ve erki ile başı dönen ‘Kutsal İkili’, hükümetin başına da dokunmaya kalkmaz mı?

Orada firen patladı Sevgili Füsun.

Ve buna karşı önlem, “filmi sar yeni baştan” olmamalıydı.

Yargıda “keyfiliğin” ve “intikamcılığın” tavan yaptığı bir örnek olarak tarihe geçecek senin mahkumiyetin Sevgili Füsun.

Sen aynı zamanda bir Hollanda yurttaşısın.

Bütün bu hukuk dışı “intikamcı”, ‘Kutsal İkili’ anlayışı en çok aileleri vurdu. Aileler de cezalandırıldı, sizlerle birlikte. Üstelik sen her çeşit darbede yara almış, cezalandırılmış bir aileden geliyorsun. Belki, de, bir gazeteci olarak, seni temel haklar savunusu yapma, yurttaşlık bilinci ile hesap sormaya işkenceleri, yasakları sergilemeye, gizli dinlemelere karşı tavır koymaya “genel”in yanında, bu “özelî boyut da itti. Sen aynı zamanda, bir birey olarak “onurunu” savundun.

Katliam suçlularının bile “haklarına” sahip çıkan, alelacele “uzun sürmüş tutukluluk halini” gideren yargı, senin hakların ve 7 yıl yatırılmış olman karşısında duyarsız. Yargıtay ne işe yarar acaba, Anayasa Mahkemesi’nin yararı nedir. Tastik, ya da haksız cezalandırmayı daha da ağırlaştırmak mı sadece?

Yıllardır haksızca hapiste tutulan onlarca Kürt gazeteci ve ailelerinin yaşadığı gibi.

Yıllardır haksızca hapiste tutulan on binlerce Kürt ve sosyalist siyasal tutsaklar ve aileleri gibi…

Harika bir dayın var. 12 Mart’ların ve Eylül’lerin zulmüne karşın 40’ından sonra, yarım kalmış tıp eğitimini tamamladı ve yurttaşlara hizmet veriyor.

Harika bir ablan var. On yıllarca, Anadolu’da, sahipsiz kalmış siyasal tutsakların savunusunu üstlendi.

Harika bir başka ablan var. On yıllarca göçmen çocuklarına Avrupa’da öğretmenlik yaptı. Onları sahiplendi.

Harika bir oğlun var. Hollanda’da doktora yapıyor.

Harika bir eşin var, hayatını güzel bir dünyanın inşasına adamış.

Hepsi senin için 3 günlüğüne, Hollanda Parlamentosu önünde açlık grevine yattılar.

Türkiye Gazeteciler Sendikası önceki başkanı Ercan İpekçi de katıldı bu soylu eyleme.

Açlık grevinin ilk gününde, 11 Mart’ta yaşamını yitiren Berkin Elvan için de anma yapıldı. Hristiyan Demokrat Parti milletvekili Omtzigt, haksızlığın giderilmesini istedi.

Hollanda Gazeteciler Sendikası (NVJ) Genel Sekreteri Bruning, Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nu (EFJ) temsilen destek ziyaretinde bulundu ve Füsun Erdoğan davasını özgür kalana kadar takip edeceklerini ve sahip çıkacaklarını kaydetti.

Hollanda Adil Yargılama İzleme Örgütü temsilcileri de Adalet Çadırı’nı ziyaret etti. Herkes senin için alarmda sevgili Füsun.

Sağlıcakla kal.