Gezi’den Lice’ye, Lice’den Gezi’ye

[ A+ ] /[ A- ]

diren-lice-26D9-90C5-40DC

Hakan DEMİR
Radikal Blog

Öncelikle, bu satırları Gezi Parkı’na dozerin girdiği ilk günden bugüne kadar direnişin içinde yer alan birine ait olduğunu göz önünde bulundurarak okumanızı öneririm. Tarafsızlık gibi bir yalana sığınmadan yazılmıştır.

*İçinde bulunduğum Gezi direnişi boyunca, kendimden emin olarak söyleyebileceğim tek bir şey var; bu eylemlerin içinde bulunanlar, günlerce sokaklarda demokrasi-özgürlük-adalet-insana ve çevreye saygı için mücadele vermiş insanlar, hayatları boyunca hiçbir mazluma kimlik sormayacaktır. Bundan sonra haksızlığa maruz kalan kişi yanında önce bu insanları bulacaktır, ilk desteği onlardan görecektir.

*Diyarbakır’ın Dicle ilçesinde yeni karakol yapımını protesto eden halkın üzerine askerler ateş açtı. Bir kişi öldü, çok sayıda insan yaralandı. Bu olay nereden bakarsanız bakın, dünyanın neresinde karşılaşırsanız karşılaşın doğrudan ‘halka saldırı’ olarak tanımlanır. Protesto konusunun ne olduğu ya da protestoyu gerçekleştirenlerin kim olduğu hiçbir koşulda bu gerçeği değiştirmez.

*Gezi direnişinin başından bu yana çok yerinde sorulmuş retorik bir soru var; “Biz yıllarca doğuda yaşananları bu medyadan mı takip ettik?” Evet, bu medyadan takip ettik. Hatta bazen yaşanmayanları bile bu medyadan takip ettik, bazen de yaşananları sansür dolayısıyla hiç takip edemedik. Bu durum hâlâ devam ediyor. Lice olayının ardından medyada “asker kalabalığı korkutmak için havaya ateş açtı” yönünde haberler yapıldı. Bizden havaya ateş açılır açılmaz uçarak mermilerin önüne geçen bir halk olduğuna inanmamızı istiyorlar! Aptal yerine koymaya çalışmanızı anlıyoruz ama bizim için artık çok geç, başımızdan bir direniş geçti. Artık ‘doğu’yu ana akım medyadan takip etmememiz gerektiğini biliyoruz.

*Sosyal medyada Lice haberini paylaştığımda gelen tepkilerin başında “karakol yapımına neden karşı çıkılır ki” oldu. Arkadaşlar Nişantaşı’ndan değil, Lice’den bahsediyoruz. Lice halkı için bir karakol yalnızca bir karakol değildir. Orada yaşayan insanlar o karakolu görünce, daha önce karakola canlı girip cesedi dahi çıkmayan evlatlarını hatırlar. O karakolu görünce, oyun oynarken karakoldan açılan ateşle öldürülen Ceylan’ı hatırlar, karakoldan çıkanların 13 kurşunla vurduğu 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ı hatırlar. Bunları düşününce Lice’de yaşayan bir insanın karakol karşıtlığını anlamak zor gelmeyecektir.

*Habere gelen bir diğer tepki ise “onlar Gezi eylemcileri gibi değil, yönlendirilmiş kandırılmış insanlar” tepkisiydi. Bu daha çok direniş içi sorulan bir soru gibi ve ‘içimizden gelen’ bu soruyu şöyle cevaplayayım: Şimdi Lice’yi bir an unutalım ve Gezi direnişine dönelim. Kendi özgür iradesiyle hakları için sokağa dökülen yüz binlerce Gezi eylemcisini başbakan nasıl görüyor? Kandırılmış ve yönlendirilmiş kitleler… Şimdi tekrar Lice’ye dönelim. Oradaki insanların ‘kandırılmış ve yönlendirilmiş’ olduğu çok ayrı bir tartışma, girmeyeceğim. Ama velev ki kandırılmışlar. Bu ne o köylülerin öldürülmesini haklı çıkarır ne de bizim onlara destek olmamız gerektiği gerçeğini değiştirir. Forumlarda haftalardır AKP seçmenini dışlamamız gerektiğini, onları anlamamız ve dalga geçmememiz gerektiğini söylüyoruz. Peki bizi öldüren polisi dahi haklı gören ve destekleyen bu kitleyle kurmaya çalıştığımız empatiyi neden Lice’deki insanlardan esirgeyelim?

*Başta belirttiğim gibi; “bu eylemlerin içinde bulunanlar, günlerce sokaklarda demokrasi-özgürlük-adalet-insana ve çevreye saygı için mücadele vermiş insanlar hayatları boyunca hiçbir mazluma kimlik sormayacaktır.” Bunun bir temenni değil gerçek olduğunu Beşiktaş ve Kadıköy’de Lice’ye destek için yapılan kitlesel eylemler göstermiş oldu.

Bu direnişin sesi okyanusu aşıp Brezilya’ya kadar ulaştı, binlerce kilometre uzaktaki ülkelere umut oldu. Dünyanın her yerinde sokağa çıkıp adalet ve özgürlük arayan insanların motivasyon kaynağı Gezi direnişi oldu. Direnişin, sesini Lice’deki kardeşlerinden, arkadaşlarından esirgemesi düşünülemezdi zaten. Bu destek sürecektir. Kim gerçek barışın yanında, kim karşısında şimdi ortaya çıkmıştır ve karşımızdaki yalan çetesinin ağzından bir iftira daha tereyağından kıl çeker gibi nazikçe alınmıştır.

Yaptığımız her eylemin ve etkinliğin ardından söylediğimiz gibi; bu dha başlangıç…