Her Sözü Yaraları Büyüttü

[ A+ ] /[ A- ]

ETHA

34 Kürt köylüsünün yaşamını yitirdiği Roboskî katliamının üzerinden bir yıl geçti. Başbakan, katliama ilişkin bir yıl boyunca yaptığı açıklamalarda, ailelerin acısını dindirecek tek bir söz söylemedi. Aksine her defasında acılarını büyüttü.

Katliamdan sonra günlerce sessizliğini koruyan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ilk açıklamayı 6 gün sonra, 3 Ocak’taki grup toplantısında yaptı ve TSK’ya teşekkür etti.

“Acı bir olay” diye tanımladığı katliam için Genelkurmay Başkanlığı’na teşekkür eden Erdoğan, basına çattı: “Hükümetimiz döneminde silahlı kuvvetlerimizin attığı bu adımları, halka karşı atılan adımlar gibi göstermek, devlet halkını bombalıyor gibi göstermek, bunların hepsi devletle millet arasındaki bütünlüğü parçalamaya yöneliktir.”

Erdoğan’ın aynı konuşmasında bir diğer hedefi BDP oldu: “Bu elim hadisenin ardından, cenazeler üzerinden derhal istismar ve fitne faaliyetlerine başlayanları da maalesef gördük. Kim ki Uludere’de 35 Kürt öldürüldü diyerek meseleyi etnik meseleye taşıyorsa, o her türlü milli manevi değeri, her türlü insani ve vicdanı değeri ayaklarının altına almış ve çiğnemiş demektir. Biz olaya böyle bakmıyoruz, biz Uludere’de 35 insan hayatını kaybetmiştir, biz olaya böyle bakıyoruz.”

Erdoğan, CHP’yi de “Bu hadiseyi 33 kurşuna benzetmek sorumsuzluktur fırsatçılıktır” diye eleştirdi. Erdoğan, “Bu hadisenin üzerine kararlılıkla gideceğiz gidiyoruz. Uludere’deki acılı kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız. Onların acısını yüreğimizde taşıyacak, paylaşacağız” dedi.

Özür yerine tazminat

Başbakan’ın sonraki açıklaması ise 24 Ocak’ta geldi. Aileler özür beklerken, Başbakan tazminat miktarını açıkladı. Erdoğan, ailelerin kabul etmediği tazminatı lütuf olarak sundu: “Uludere’de çok acı bir olay yaşadık ve 34 vatandaşımızı kaybettik. Büyük bir dikkatle meseleyi takip ediyoruz ve edeceğiz. Yaşananların aydınlanması için tüm imkanlarımızı kullanıyoruz. Uludere’de yakınlarını kaybeden kardeşlerimizin yakınlarına hayatını kaybeden herkes için yasal 23 bin lirayı gönderdik. Buna ek olarak hayatını kaybeden her kardeşimiz için 100 bin lirayı tahsis ettik. Yani şu an için 123 bin lirayı ödüyoruz. Bu para mağdur vatandaşlarımızın acılı ailelerin analarının ak sütü kadar helaldir ve haktır.”

Erdoğan, aynı konuşmasında “Uludere soruşturmasının Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybolup gitmesine izin vermeyeceklerini” de söyledi.

Katliama ‘kader’ dedi

Roboskili aileler ve kamuoyunun tüm çağrılarına yine uzun süre sessizliğe bürünen Başbakan Erdoğan, 7 Mart’taki konuşmasında ise katliamı “kader” ile açıkladı. Roboski’de yaşananların büyük imtihan olduğunu söyleyen Erdoğan, orada yaşanan acıyı sadece kendilerini hissettiğini savundu ve BDP’yi eleştirdi. Erdoğan, Roboski’de yaşananların aydınlığa kavuşması için çalışmaların sürdüğünü savunarak, “Bütün provokasyonlara ve engellemelere rağmen samimiyet ile meselenin üzerine gidiyoruz. Biz kadere inanmış bir partiyiz. Ecel geldiğinde ne bir saat ileri alınır ne de bir saat geri” dedi.

Kendi İHA’larımızı kullandık

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 18 Mayıs’ta yaptığı açıklamada ise Roboski katliamı ile ilgili Wall Street Journal Gazetesi’nin haberinin yalan olduğunu ileri sürdü. Başbakan, “Genelkurmay’ın açıkladığı gibi biz kendi insansız hava araçlarımızla hareket ederek bu adım atılmıştır ve şu anda da gerek idari gerekse adli yargıda süreç devam etmektedir. Konuyla ilgili söyleyeceğim herhangi bir şey söz konusu değil” dedi.

“Her kürtaj bir Uludere’dir”

Erdoğan, 26 Mayıs’ta AKP Genel Merkez Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmada ise sezaryen doğuma karşı olduğunu, kürtajı ise cinayet olarak gördüğünü belirtti ve ekledi: “Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum. Bu ifademe karşı çıkan bazı çevrelere sesleniyorum. Yatıyorsunuz kalkıyorsunuz Uludere diyorsunuz, her kürtaj bir Uludere’dir.”

‘Sivil değiller’

Başbakan’dan son açıklama 21 Aralık’ta geldi. Erdoğan, katliamda yaşamını yitirenlerin sivil olmadığını iddia etti: “Uludere’nin soykırım olduğunu söyleyen kişi; Başbağları konuşmuyor, Yeditepe’yi, Bingöl’ü konuşmuyor. Buralarda askerlerimiz topluca şehit edildi. Uludere’ye ilişkin görüntülerde sadece hareketler görünüyor. Burada iki gerçek var; bir kaçakçılığı meşrulaştıralım, iki terör adına yapılıyorsa buna göz yumalım. Uludere’yi bu kadar basite indirgemeyelim. Sonuçta terörist de sivildir. Biraz sabredelim ölen 34 kişiyle ilgili yargı kararını bekleyelim. Sürekli sivil denmesini bir beyin yıkama hamlesi olarak görüyorum. Uludere konusunda biz adım attık, Dersim yanlışına düşmek istemedik. Daha netice ortaya çıkmadan terör örgütü ve uzantıları kalkıyorlar bize ‘illa özür dileyeceksin’ diyorlar. Gerekirse özür dileriz. Uludere olayının olduğu günün sabahında ROJ TV’nin bu olayı ağlayarak vermesi kuşku verici şeyler. İstismarın boytularını açıkça gösteriyor. Bu istismarlara karşı elele vermemiz gerekiyor.”