Kamp Armen Affedersiniz Ermenilerin Bu Ülkeye Sözüdür #KampArmenYıkılmasın

[ A+ ] /[ A- ]

Armen

Misak Tunçboyacı
Harfvolver.com

Nihai ve kalıcı olarak burada değer bulanın karşılığı erkin lügatinde daha büyük eksik gedik olmaksızın yıkımları bina etmektir. Bir biyopolitik mesele olarak iş bu edimin tamamlayıcısı, vurgulayıcısı, nihai sonucu olarak yıkım güncellenendir hemen her an. Yaşamın, sıradan için değersiz bildirilmesi hep böyle kılınması gayreti, peyderpey hamlelerle sağlama alınmaktadır. Muktedir dünü hınçla dönüştürmüşken günü, yarını da lebalep hiddet seferberliği ile sağlama almaktadır. Yıkım yenilenme olarak duyurulmakta ve pazarlanmaktadır. Had ve hudut istinadı bu biteviye tekrar olunan, nesnel yıkım şekilciliği ile paylaştırılmaktadır. Kötülük, kötücüllük siyasanın normatifi yıkımsa bu bahsin tamamlayıcısı olan hareket olarak ivme kazanmaktadır. Dünün meseli olduğu kadar günün ve yarının sorunu hep bu istikametin yılmadan yinelenmesi ile söz konusu edilir. Varlık ve benlik ise hiçleştirilendir.

Sözün kötürümleştirilip hiddetin bir kültürün mihenk taşı belirlendiği yerde filizlenendir işte bu yıkım diye anlatmaya çalıştığımız. Kindar bir gençlik tezahürünün hemen her gün apayrı bir odaktan, yaşam bahsini tüketmesidir mesel olunması gereken. Yâd etmek bir yana capcanlı içinde denek olduğumuz bir gündeliktir yıkım dediğimiz hadise, ol mesele. Bir örnek, tek tipleştirilmiş, fıtratın gereğini yerine getiren kuralları ile dayatma mekanizmasını sürdürmeye azami teşne olan erkân aklının yaşattıklarıdır yıkım. Bugün tüm tanımların altında bir biçimde gizlenmeyi başaran aklın tezahürüdür yıkım. Sadece benim dediğim olacak narsizminin yine yeniden peyda edilmesidir yıkımla çıka gelen. Tahayyül kişisellikten çıkartılıp, sınırlarını aşarak muktedirden bu toplumun tüm kademlerine başat bir yaptırım sürekliliğini sunmaktadır ülkede.

Yıkım nesnel olana taarruz kadar düşünsel edimleri de kapsayandır bugünün salt adı yeni olan ülkesinde. Yıkım esaslı bir bildirimdir, her şeyden önce. Kafka’nın Joseph K.sı gibi dönüşümün sonundaki halin, gerçeğin gerçeği olanın bedenlerin işgalidir yıkımla bildirilen. Gün aşırı devinimin artık çok daha fenası için yinelene durulan bir tekrarlama iradesi olduğu meydandadır, yıkım budur. Cioran’ın çürüme meseli ile Aristotales’nin “ethika” vurgusunun dibinden tarumar edilmesidir tüm bu yıkım. Dibi oyulan sözcükler, vecizler, bedenler ve düşünce Yeni Türkiye’nin temellerinin özetidir. Kestirmeden bildirimidir. Yaşayabilme iradesinin karşısında yükseltilmiş olan hiddet kültürü, doğayı, kenti talan etmeyi sürdürürken bir yandan da aklı, fikri ve bedenleri, oralarda yaşayan tüm canlıları da dönüştürmektedir.

Yıkmaya doyamadıkça, yıkımlarla yolunu kesiştirdikçe daha fenalarının izlerini sürdükçe arkasından çıkan bu süreklilik halidir. Devlet hantaldır ağırdır bahsini ilk kez geçersiz bir önerme haline dönüştüren bu yıkım makamının sürekli güncel kılınmasıdır işte bu kara parçasında. Görsel, işitsel tüm mekanizmanın toptan felç edildiği bir çabadır altını oyma hamlesinin göstere geldiği. Dünü mahvedebilmesi kadar bugünü de yerle yeksan eden yarınlar için tehdidini yineleyen ol tahayyülün görev tanımıdır iş bu hadise. Süre giden heyula görülen ile yaşatılan arasındaki eksik halkları tamamlanmaktadır. Hınçla öfkeyle ve zulümle sürdürüle gelen boyuna takdim edilip durulan alt oymanın sözü gasp etmesi onu hiçleştirmesidir. Bugün bunca kayıtsız geniş halk kesimlerinin sağlaması, nasıl türetildikleri nasıl çoğunluk edildikleri o aralıktan okunabilecektir.

Bunca hamle, alt oyma, tedirgin edici süreçler ve istisnasız; yıkım bu bahsi cisimleştirecektir haddizatında hala anlamayanlar için. Yerle bir edilen hayatımızdır. Yerin dibine geçirilen tam tekmil demokrasidir. Tahayyüllerin tahakküme kurban edilmesinin artık fakatsız denk getirilmesidir mesele. Toptan, tek tip bir bencilliğin, nizam olarak sunduğu şey bu alt oyma süreçlerindeki yepyeni felaketlerdir. Süreç açılım veyahut ta hamleler sıklıkla güncellenirken perde arkasında tüm bu fecaatin zincirine yeni bir halka eklenmesi gayreti söz konusudur. Devletin, erkin, muktedirin bir arada yaşaya geldiği tüm kurumları, şahsiyetleri ve makamlarıyla tüm bu baskın olma halleri, alt oyma istencini diri tutmak adınadır. Yapılanların yekûnu hepsini unutturmak içindir. Bin bir çeşitteki yok etmenin cisimleştiği, gerçek kılındığı menzilde hayata kastın yeni rotaları belirlenmektedir.

İttihat ve Terakki’den şimdi günümüzün iktidar odağına varan süreçse bu olgunun tamamen yalın bir biçimde evrelerini bildirmektedir. O alt oyma meselinin bir ülkeyi çukura dönüştürmenin seviyeleri ortaya çıkmaktadır. Dertler, kederlenilenler hala bakidir, zül güncel had ve hudut her defa yeniden elden geçirilendir iş bu menzilde. Yaşamak istencinin önüne kurulmuş olan setler güncellenmeye devam edilirken bu yerde yarının çok daha fena kılınması için yeniden taarruzlar biçimlendirilmektedir. Bu hamle çabasının bir ayağı KampArmen’in talan edilmesinde görülebilir. Geçtiğimiz günlerdeki zapt edilişinin üzerinden yirmi sekiz sene geçtikten sonra bir kolu, bir bacağı gövdesinden ayrılan, yıkılıp eksik koyulan o merkezden bu altını oyma bahsini görebilmek mümkündür. Bu yurdun bir parçası değilsiniz, asla olamayacaksınız demenin, darbeci gelenekten devralınan, ittihatçı o aklın bugüne tezahürü olan kırımın yeniden biçimlendirilmesi olarak şekillendirilen yıkmakla, yok etmekle devam edildiğinin göstergesi olan KampArmen meselinden görebilmek mümkün ve halen olasıdır.

Devlet-i âlinin tespitlerinin tutturup gittiği yolun, bir mülkü gasp etmek, onu üçüncü kişilere peşkeş çekmek ve hazır seçim güncesindeyken bunu sündürmeye devam edip, itip çekip mahvına ön ayak olmak olduğu bir kere daha gözümüzün önünde cisimleşendir işte bir kez daha. Altını oymak bahsinden anlatmaya çalıştığımız şey yaşayadurduğumuz menzilin hemen her gününde bir başka kırım teşebbüsünün yinelenebilirliğidir bir kez daha. Ermenilere ait olan Kamp Armen değildir artık tek başına mesele. Bu halkın ortak olan belleğindeki az ve öz olan iyi niyetli çabaların da önünün alınması gayretidir. Masa başlarında görevlendirilerek, atanmış isimlerden (tanıdığımız bir Ermeni’nin) birisinin meseli anlayıp, önemsemesine bağlı olan bir tekerrürdür bu anlatmaya çalıştığımız altımızın oyulması hadisesi.

Kamp Armen belli bir yerin, bir yaşam sahasının ötesinde bu ülkeye verilebilecek en anlamlı yanıtlardan biriyken halen bunun hiç işitilmediğinin, geçici devirlerden bahsedilebildiğini Nor Or programında Sn. Garabet Orunöz’ün beyanıyla öğrenebildiğimiz bir bahistir ol altını oyma, oyalama süreçlerini bir kere daha fark ettiğimiz. Yaşayabilmek için umut etmenin gerekliliği söz konusuyken hala bunun önemsenmediğini, bir kenarda kapalı kapılar ardında ancak pazarlıklarla nefes almanın söz konusu edilebildiği bir ülkenin hadisesidir o altının oyulmaya devam edildiği mesele. Yeri ve yurdu yaşanılır kılmaktan alıkoyan her türlü tehditle birlikte yol almaya çabalayan bir erkin gücü elinde tuttuğunu sıklıkla dile getiren bir muktedirin kendi yancılarıyla birlikte bu halklar arasındaki bağlardan birisi olan yerin, Kamp Armen’in geleceği konusundaki muğlâklıklarıdır üstüne sıkça düşünmemiz gereken.

Bir yerde yaşadığınızı ispatlamanızı, hani nerede belgeniz diyerek sorguya çekildiğiniz bir ülkede Kamp Armen, şu viran edilmiş haliyle bile, çok şeyi anlatmaya devam etmektedir. Bir ülkede yaşam istencinin sadece bir yönüyle değil, sadece bir biçimdeki olmakla alakalı değil, o toprakta kök salmak olduğunu geçmişten günümüze anlatmaya devam eden bir turnusoldür. Geçmişin kazınmışlığına, silinmişliğine tepelemesine linç dalgalarına ve hiç tükenmeyen öfkelere rehin edilen, isminden, varlığından soy kodu uygulamalarına uzanan bir sarmalın denkliğinde hep haddi bildirilenlerin seslerinin, sözlerinin bir kez daha kesilmesi, eksiltilmesidir bir malın iade edilmesi, edilmemesi kadar önemli olan. Altı oyulan müşterekler bahsinin en can alıcı örneklerinden birisidir yaşaya durduğumuz ülke ekseninde. Gezi Parkı’nı bir gecede alt üst etmeyi, talan etmeyi aklına koymuşlar için birkaç hektarlık, sınırlarla daralıp ufacık kalan, Atlantis Uygarlığı’nın esemesi, meselesinin edilmeyecek olmasıdır şimdinin işte bu yeni ülkesinde alt oyma istencinin, toprağın elden avuçtan kaymasının her ne olduğunu bir kere daha anlaşılır kılacak olan.

Mesele bir yere ait olmaya çabalananların emeğinin hiç edilip kendilerinin yok sayılıp o toprağa ektikleri buralılığın filizlerini kurutmaktır bir kez daha akla zarar olanın yenilir yutulur bildirilmesidir Kamp Armen üzerinden bildirilen. Kent suçlarından sınıfta kalmaya devam edilen bir ülkede, bir avuç kadar kalakalmış azalmış olan insanların belleklerinde yer edinmiş bir mekânın ranta, talana illa ki yağmaya kurban edilmesi bunun için hüzünden fazlası olan halen anlaşılmazlığın boylamında kalakaldığımızın beyanıdır sayelerinde görebildiğimiz. Erkan, muktedir, perdenin ardından, yönlendirmeleriyle bu ülkede gerekirse – deport ederiz – tehdidinin aslında her ne olduğunu bildirmektedir. İlla sonuç için sürgün, tehcir yahut da tehdide gerek yoktur. Bir kez olsun bakabildiğimizde Kamp Armen bu sürecin arkasını göstere gelmektedir.

Anlatılanlar ile anılanlar birbirileriyle buluştuğunda bu ülkenin siyasasının dillerinden dökülenlerin, nasıl bir tehdit nüvesi olduğunu anlayabilmek kesintisiz bir biçimde hayatlarımıza yansıtılmaktadır iş bu ülkede. Mahvın kesintisizleştirilmesi bu alt oymaların kalıcılaştırılması gayreti hedeflerin günbegün yeniden belirlenmesi ile doğru orantılı kalıcılaştırılmaktadır. Kamp Armen tıpkı tüm diğer emval-i metruke öne sürülerek el koyulanlar gibi bu alt oyma istencinde ülkeden silinmenin her ne demek olduğunu anlatmaktadır. Adaletsizlik baki edilendir rehinelik hep güncel bildirilendir. Bir ülkede varım, varız ve hayattayız diyebilmenin önünü almak için yapılanların sonsuzluğudur bir yerde mesele, Kamp Armen ve diğer gasp edilenlerde. Erkan sözü ve tahayyülü varlığı sıfırlamak için hemen her fenalıkla yolun kesiştirilmesinden de bir kez daha anlaşılabilecektir.

Tüketmek tek başına, yok etmek hemen her anlamda, her fırsatta pay edilendir. Bir ülke değil bir çukurda yaşadığımızın kanıtları sıralanmaktadır Kamp Armen üzerinden yürütülen tüm bu altını oyma güncelliğinde. Beyaz Soykırım sürdürülmeye devam olunan bir meseldir. Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın tapusu çalınıp üçüncü kişi ve kurumlar arasında el değiştirilen bu alt oyma istenciyle hareket eden bir yok etme davasıdır bu beyaz soykırım bahsi. Benzerlerine emval-i metruke’nin ilk kez dillendirildiği, 1915 Mayıs ayından, Gayrimüslim mallarının, Müslüman Türk halkına paylaştırılması sürecine paralel bir uzamda ilerlenmeye devam olunduğunu bildirendir. Her fırsatta belge diye sorgulayanlar için, bu emval-i metruke kanunu gerek dünün, gerek bugünün kayıp haritasını bildirmektedir. Basit ve yalın bir biçimde yok etmenin her nereden temellendirildiğini nasıl bir ülkenin çorak, eksik ve gedik koyulduğunun utanç vesikası ol merhaleden itibaren değerlendirilebilecektir artık hiç fakatsız.

Bir ülkede yaşam istencinin ilk yok edildiği yerin varlığını muhafaza etmeye istençle ve dayanışmayla sürdürdüğünüz, gayret ettiğiniz kimlik mekânlarının talanlarından başladığı kesintisizdir. Dün yok edilenlerden arta kalanı Bomonti Mıhitaryan okulunun yerleşkesine ait olan yerde, kiracı olarak bildirilmesinden, bunun dikte edilmesinden okunabilir. “1985 yılında okulun tapusu, tıpkı diğer azınlık mülklerinde olduğu gibi Yargıtay’ın 1974 tarihli kararına dayandırılarak 1936 beyannamesinde bulunmadığı gerekçesiyle iptal edildi. Vakıflar Genel Müdürlüğü mahkeme yoluyla mülkün vakıftan önceki sahibine iadesi için süreci başlattı.” Baruyr Kuyumciyan’ın Agos Gazetesi’nde haberleştirdiği metinde, tıpkı Kamp Armen süreci ve daha pek çok meskende yaşatılanların bir kez daha sahnelenmesi söz konusudur. Yıkımlar birbiri peşi sıra elde kalanları imha, ipotek altına alma ve kayıttan düşerek gasp etme süreçleri ile şekillendirilir. Sonsuz karabasan bir kez daha buradadır.

Eminönü’ndeki Sansaryan Hanın rehin edilmesinden tanımlandırabiliriz bu bahsi. Elazığ’daki Ermeni Protestan Kilisesi’ne otel ruhsatı verilmesinden, Sivas’taki kilisenin viraneliğe dönüşmesi süreçlerinden, beridekini ahır bir diğer yandakini gömü için kazınan bir mesken haline indirgemekten, dahası pek çok okulu ya da yetimhanenin devlet kurumlarına tahsisinden bir yaşam yok edilirken yeni bir yaşamı vaat ediyoruz diklenmesinden hiç ama hiçbir amasız fark edebilirsiniz. Kamp Armen’de iş bu bağlamda ayrışık olmayan, o mekânlara karşı gerçekleştirilen tehdit olgusunun cisimleştiği bir meselenin adıdır. Yüzyıl önce bu topraklardan kazınırken geriye yaşama istencine “tutunarak” kalabilen kılıç artıklarının ümitlerini ve belleklerini bir kere daha tarumar etme gayretidir aslı, astarı işte o el koyma çabasının.

Mahvın yıkık bina, viran mesken, atıl yerleşken olmadığı gibi tanımlar hep bu bahsi örtbas etmek için güncellenmektedir. Yok edilmenin sınırsızlığı ise ifşa olunandır devlet eliyle, yol verdiği, izin çıkarttığı burjuva sermayesiyle. Sermayenin bu kadar aleni Türkleştirilmesine, geçmişin bir kalemde silinip atılmasına rağmen, o paylaşım daha çok rantın peşi sıra koşulmasıdır utanç. Mesele bir ülkede yok edilmenin türü ve çeşidinin hemen hiç tükenmemesidir. Salt nefretle büyüyen ve serpilen ve gelişen şimdi artık giderek çürüyen, eskinin yenisi bu bahisleri devam ettirendir. Onlarla serpilen ve gelişen şimdi artık fazlasıyla çürüyen eskinin bu yenisi Türkiye bu bahisleri devam ettirendir, bu bahsin de kanıksatılmaya çalışanların ülkesidir. Mülkiyetin, maddi ödemesi, rakamsal karşılığının bakın kardeşim bu da bedeli denilmesi bunun vaadi değil Ermeni toplumu başta olmak üzere öteki bildirilen hemen her kesime karşı bu tehdidin sürdürülmesidir.

Andığımız, saydığımız kısaca değindiğimiz tüm bu meseller bir yüzyıldır sürdürülen yok etmenin utanç vesikalarındandır. Utanç vesikalarını hala taşımaktan hiç yorulmayan bir ülkenin yolunu böyle tek bir satır değiştirmeden kural gibi affedersiniz olarak andıklarına, hep bu topraklarda yer olmadığını bildiklerine karşı tavrıdır asıl sorgulamamız gereken. Yaşam bunca hınca ve en ufak bir şüphe taşınmaksızın (kul hakkı, ah almak vb.) yağmalara rehin edilmeye devam edilirken bu ülkede Kamp Armen salt Ermenilerin değil bu toplumun ortak sınavıdır. Kamp Armen, Mıhitaryan Okulu, Elazığ Protestan Kilisesi uzayaduran bir liste sürekli güncellenen bir yıkım, talan ve işgal, kesilmiş biçilmiş narımızı az biraz daha eksiltmektedir. Bir kesimin değil hepimizin ortak sınavı ortadadır.

Devlete, rüştünü her defasında daha çok can yakarak kanıtlayanlara karşı avazımızdır Kamp Armen. Gidilmese de, görülmese de, işitilmese de günlerdir dosdoğru çığlığımızdır Kamp Armen. Yüzyıl evveli, kesildiğinde kanamaya başlayan narın, o yaranın en güncel halidir. Paylaştığımız bir tapu, bir mesken, bir mülk değildir, sorgulamaya çalıştığımız şey hayat bahsidir. Unutturulmaya silinip yok edilmeye karşı çığlığın nihayetinde anlaşılmasıdır, iş işten geçmeden. Kamp Armen epey zaman sonra Affedersiniz Ermenilerin sözüdür, bu ülkeye seslenişidir. Anadolu’dan azalan hayat istenci için, bu zamana kadar kör topal yaşatılmaya çalışılan buradayız bağı için elimizde kalan dayanakların en görünürüdür. Bu defa da evimiz başımıza yıkılmasın. Bu kez yerimiz yurdumuz belirsiz konulmasın. Bir kez daha haymatlos kalmayalım diye, yine yeniden öteki bilinmeyelim diye sesimizi cisimleştirendir Kampımız, Kamp Armen bunun için daha çok konuşulması elzem olandır. Hikâye değil gerçek anlatılıyor bir daha, işitir misiniz?