Laz Enstitüsü kuruluyor

[ A+ ] /[ A- ]

Önder ELALDI
Özgür Gündem

nuce_23112013-122802-1385202482.36Türkiye coğrafyası yüzyıllar boyu farklı milletlerin kendi kültürlerini yaşattığı bir yerleşim olarak bugüne geldi. Çeşitli devletler hüküm sürmüş olsa da halklar kültürlerini yaşatma konusunda önemli bir çaba gösterdi. Cumhuriyetin kurulması ile birlikte ise yoğun bir asimilasyon süreci yaşanmaya başladı. Bu politikaların sonucunda birçok halk ya asimile oldu ya yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı ya da asimilasyona şiddetle karşı durdu. 90 yıllık asimilasyon sürecini yaşayan ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan halklardan biri de Lazlar.

90’lı yıllarla beraber asimilasyona toplumsal olarak karşı duran Lazların, şimdilerdeki mücadelesi Laz Enstitüsü ile yeni boyut kazanıyor. Enstitünün başkanlığı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu yapıyor. Enstitü, bugün Kadıköy Cadde Bostan Kültür Merkezi’nde 13.30’da açılıyor. Enstitü Yönetim Kurulu Üyesi Adnan Avcı, Lazların 90’larda dil mücadelesi üzerinden başlayan direnişinin, artık kimlik mücadelesine evrildiğini ifade etti. Enstitüyle yeni bir biçim kazanan mücadalede anadilde eğitim, yer adların iadesi ve Lazca yayının elde edilmesinin öne çıkacağını söyleyen Avcı ile Lazları konuştuk.

– Öncelikle Lazlar’ın yaşadığı bölgeler ve nüfusu ile ilgili bizi bilgilendirir misiniz?
Sanılanın aksine bütün Karadeniz Laz değil. Sadece fıkralardan oluşan bir halk değil. Başlı başına bir millet, Doğu Karadeniz halkı. Lazlar Rize’nin Pazar, Ardaşen, Fındıklı, Hopa, Arhavi bunun yanında Çamlıhemşin ve Borçka’da yaşıyorlar. Bir de muhacir Lazlar olarak tanımladığımız sürgün edilen Lazlar var. 93 Rus Harbi sırasında Marmara çevresine yerleştirildiler: Düzce, Sapanca, Bolu, Yalova, Çanakkale, Balıkesir. İki hafta önce Düzce’ye bir ziyaret gerçekleştirdik buradaki Laz köyleri, halen Lazona’da olduğu gibi – biz Lazona olarak tanımlıyoruz Doğu Karadeniz’de Lazların yaşadığı bölgeyi – orada da Lazca konuşulmaya devam ediliyor. Mimari, kültürel şekilleniş ve dilin durumu çok benzer. Türkiye’de yaşayan tahmini olarak 600.000 Laz’dan söz edebiliriz. 250 bini anlıyor, konuşuyor ya da kısmen dile hakim olduğunu söyleyebiliriz.

– Lazlar, Cumhuriyet kurulmadan önce Lazona’da kendilerini göreceli olarak daha iyi ifade ediyorlardı. Cumhuriyetle birlikte ulus devlet yaratma adına tekleşme süreci yaşandı. Lazlar bu süreçten nasıl etkinlendi?
Cumhuriyetin ulus – devlet inşaasında Lazlar da diğer halklar gibi ciddi anlamda asimilasyona maruz kaldı. Osmanlı zamanında belki dillerini koruyacak kadar otonom yönetime sahip değillerdi ama en azından dillerini ve kültürlerini yaşatacak kadar bir otonomi vardı. Cumhuriyet halklar üzerinden silindir gibi geçti. Cumhuriyet kuruluyor ve bu devletin kuruluşundan 60 – 70 yıl sonra dilimiz tehlike altına giriyor. Bugün ise dil ciddi anlamda tehlike altında. 90 yıllık cumhuriyet bu hale getirdi. Sanılan aksine Lazlar neşeli, sempatik bir azınlık değildi. Nasıl ki Kürtler ve diğer halklar asimilasyon politikalarını sonuna kadar yaşadılarsa Lazlar da buna maruz kaldı. Nerede faşizan bir yönetici varsa bunlar bizim bölgelerde yönetici oldu. 2013 yılında da bunun örneklerine rastlayabiliyoruz.

– Baskılar kimlik ve dil mücadelesini de beraberinde getirdi. Lazların asimalasyona karşı direnişi ne zaman başladı?
90’ların başıyla başlatabiliriz. Bundan önce politik bir duruş olarak Lazca şarkı söyleyen müzisyenler ve Lazca yazan araştırmacılar vardı. Toplumsal harekete dönüşmesi 94 Ogni dergisiyle başladı. Dergi, 6 sayı çıkabildi, kapatıldı, yasaklandı, toplatıldı çıkaranlar bölücülükle yargılandı. Dergi başlı başına bir manifestoydu. Lazların artık sosyal, kültürel, politik olarak bizde varız dedikleri bir çıkıştı. Sonrasında kültürel çalışmalar devam etti. Kitaplar yazılmaya başladı. 97 yılında Lazca – Kürtçe sözlük yayınlandı. Sonrasında Jora dergisi çıktı. 2007 yılında Laz Kültür Derneği, ardından Lazika Yayın Kolektifi kuruldu. Önceleri dilimiz yok oluyor gibi bir aciliyetle başlayan hareket, günümüzde kimlik mücadelesine evrildi. 2013 enstitünün kurulması ile sosyo – kültürel ve politik talepleri daha güçlü bir şekilde dile getirebilecekleri bir platforma kavuşuyor.

– 90’lar sürecinde Lazların yoğunluklu olarak dili ve kültürüne sahip çıkmasını o dönemki konjoktürle ilişkilendirirsek neler söyleyebiliriz?
O dönemler biraz uyanış haliydi. Geç bir uyanıştı. 90’ların başına gelindiğinde insanlar 10 yıl öncesine göre sosyal hayatın tamamını kaplamış bir dilin artık tehlike altında olduğunu fark ettiler. Sovyetlerin dağılması, dünyada hızla yerel yönetimlerin öneminin artmaya başlaması, ulus devletin çözülmeye başlaması da etkendir. Bunun yanında dişle tırnakla yürütülen Kürt özgürlük mücadelesinin etkisi de var elbette. Ama bu süreç daha çok dil üzerinden yürüdü. Çünkü anadilin yok oluyor olması çok can yakıcı bir şey. Kürtler bunu en iyi anlayan halklardan. Bizleri de en iyi anlayan halklardan olduğunu düşünüyorum.

– Anadilde eğitim konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Şuanda seçmeli dersler kapsamında Lazca; Arhavi ve Fındıklı’da 5 okulda uygulanıyor. Bir dilin yaşaması için eğitim dili olması gerektiğini herkes kabul ediyor. Anadilde eğitim istiyoruz. Lazca anaokulundan başlamalı eğitimin bütün aşamalarında devam etmeli. İki saatlik Lazca seçmeli ders komik. Bence iki saatlik Lazca seçmeli ders, diğer halklara okutulmalı. Lazların uzun zamandır gündeminde olan üç temel talebi var. Birincisi Lazca anadilde eğitim, yer adlarının iadesi ve Lazca yayın olanaklarının olması.

– Üç temel talep için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Lazca anadilde eğitim için enstitünün ciddi çalışmaları var. Dört düzeyde 5- 6 – 7 – 8 düzeyinde ders kitapları hazırlanıyor. Yer adlarının iadesi için hem Lazona’da hem burada çalışmalar yürütüyoruz. Hatta kaybolmasın diye Sacixo adlı yer adları ile ilgili kitap yayınladık. Yasal durum biraz daha netleştiği zaman gidip yer adlarının iadesi için başvuracağız. Hali hazırda kısmen Lazca yayın yapan Gelişim TV var. Laz enstitünün bu yönlü çalışmaları da olacak. Mesela Şirinleri Lazca’ya çevirmeye başladık. Bunun gibi uluslararası eserleri Lazca’ya kazandırma adına çalışmalar yürütüyoruz. Lazca’nın yok olmasına neden olan devlet ise bu dilin yaşatılması için somut adımlar atması gereken de devletin kendisidir.

– Enstitü ‘Kardeş Diller Sözlüğü’ de çıkardı. Sözlük bu alanda bir ilk..
Türkiye’de bir ilk. Daha önce üç dört dili kapsayan sözlükler olmuş ama kardeş sözlük olarak bir ilk. İçinde 10 dil var. Murat Murğulişi arkadaşımızın derleyip topladığı kolektif bir çalışma. Her dile hakim kişilerle çalışıldı. Şunu istiyorduk sistemin bize dayattığı gibi bu diller öcü değil. Diller her halkın koruması gereken renkleridir.

Lazona’yı savunacağız

– Laz Enstitüsü nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
Lazca’nın farklı alanlarında çalışmalar yürütme zorunluluğu vardı. Bu dilin yaşaması için farklı alanlarda somut adımlar atılması gerekiyordu. Daha akademik ağırlığı olan Enstitü bünyesinde örgütlenmek gerekliliği uzun zamandır hissediliyordu. 2013’e gelindiğinde bunun somut adımlarını atabiliyor olduk. Enstitü kendi bünyesinde komisyonlarla çalışacak. Bu kapsamnda Lazca yayın faaliyetleri sürecek. Her ay bir kitap çıkarmayı düşünüyoruz. Kafkas halkları ile ortak kitaplar, sözlükler devam edecek. Bunun yanında ekoloji komisyonları ile Lazona’nın hızla yok olan doğasına sahip çıkacağız.