Nor Zartonk, Türkiye’de Ermeniler Kitabı’nda

[ A+ ] /[ A- ]

PDF formatında okumak için tıklayınız.

Sonuç: ‘’Normalin Anormalleşmesi’’

Ermenilerin kendilerini gerçekleştirmeye çalıştıkları büyük toplumsal çevre, yukarıda görüldüğü gibi Ermeniler hakkında kendini oldukça sorunlu bir karmaşıklık içinde ifade etmektedir. Ermeni kimliği böyle sorunlu bir kültürel coğrafyada hem içeriden hem dışarıdan kurulmaktadır. Gruplararası ilişkiler üzerine yapılan çeşitli araştırmaların da gösterdiği gibi, ayrımcılık, dezavantajlı kimlik üzerinde doğrudan tehdit oluşturmakta, önyargıya ve ayrımcılığa maruz kalan bireyler, ayrımcılığa maruz kalmayanlara kıyasla daha sorunlu yaşamaktadırlar. Bu sorunlu durumdan çıkış ise, ayrımcılığın kaynağında, kendi kişisel yetersizliklerinin veya hatalarının değil, dış grubun ayrımcı tavrının görülmesi durumunda göreli olarak mümkün olmaktadır. Buna paralel olarak, tehdit karşısında, mağdur azınlık bireyi grubuna daha sıkı bağlanmakta ve grubun kimliğini yüceltme eğilimine girmektedir. (204) Bu durum Ermeniler için de geçerlidir; başka bir deyişle, hakim ideolojik ve kültürel çevrenin yabancılaştırmasına karşı mücadele edebildiği ölçüde kimlik sessizlikten çıkmakta ve konuşmaya başlamaktadır.

Şematik bir şekilde ifade edecek olursak, Ermeniler arasında var olan ‘’genel’’ tedirginlik ve dışlanma duygusu toplumda var olan ‘’genel’’ önyargılı duruma tekabül eder.

Ermenilerin yaşadıkları ve aktardıkları tecrübeleri kuşkusuz Türklerin anlattıklarıyla bir arada ele alındığında daha anlamlı bir hale gelmektedir. Temel olarak, Türkler arasında farklılaşmış kimlikleşme süreçleri, Ermeniler arasında var olan farklılaşmış kimlik kurma süreçlerinde büyük ölçüde karşılığını bulmaktadır. Büyük toplumda var olan derin önyargılar Ermeniler arasında tedirginlik düzeyini arttırıp, örneğin sokakta Türkçe isim kullanmak, görünmez olmaya çalışmak, gibi pratiklere neden olurken, diğer yandan, Ermeniler hakkında var olan olumlu değerlendirmeler ve yorumlar, Ermeniler arasında belli bir rahatlama ve kendini toplumun parçası hissetme gibi sonuçlar doğurmaktadır.

1990’ların ikinci yarısından itibaren genel olarak toplumda yaşanmaya başlayan normalleşme, Ermeni yurttaşlar arasında farklı dinamiklerle beslenmiştir. Azınlıklara yönelik baskı karşısında ‘’klasik azınlık tavrıyla kendi kabuğuna çekilen’’ Ermenilerin ve Ermeni edebiyatçıların, entelektüellerin giderek Türkiye’de demokrat çevrelerle daha fazla ilişki kurma isteği önemli bir rol oynamıştır. Gene daha önce belirtildiği gibi, Türkiye’de yaşayan Ermeniler, özellikle genç kuşaklar Ermenice okuma ve konuşma alışkanlıklarını yitirmişlerdir. Ancak bu gençlerin paradoksal bir biçimde, büyük toplumla iç içe geçerken, Ermenice’yi unutmalarına rağmen, Ermeniliğe kamusal alanda daha çok sahip çıkmalar da bu normalleşme sürecinin bir dinamiği olarak nitelendirilebilir.

Nitekim Hrant Dink cinayeti sonrası, önde gelen kişilerine ve başta Patriklik ve okullar olmak üzere çeşitli kurumlarına yönelik taciz ve tehditler nedeniyle geçmişte olduğu gibi büyük bölümü içine kapanan ermeni toplumunda gençlerin, son yıllarda başlayan sivilleşme iradesini gerek var olan sivil toplum kuruluşlarında yer alarak gerekse yeni oluşumlara önayak olarak daha da ileri taşımak istemeleri dikkati çeken bir olgudur. Bu yeni oluşumlardan biri de Ağustos 2007’de (*) bir grup gencin girişimiyle kurulan Nor Zartonk’tur.

Kurulduğundan bu yana geçen kısa süreç içerisinde Nor Zartonk Girişimi, ‘’Kant’ın Işığında Aydınlanma’’ başlıklı bir felsefe atölyesi düzenlemiş ve Agos Gönüllü Muhabirleri ve Sosyolojik Araştırmalar Merkezi’nin katkılarıyla Türkiye’de yaşayan 500‘ü aşkın Ermeni’yle yapılan görüşmelere dayalı bir anket çalışması gerçekleştirmiştir.

Nor Zartonk’un gerçekleştirdiği bu çalışma, iki açıdan önem taşımaktadır. İlki, Türkiye Ermenileri üzerine Türkiyeli genç Ermeniler tarafından Türkiye’de yapılan ilk ekip çalışması olmasıdır. İkincisi söz konusu çalışma, son yıllarda yaşanan sivilleşme eğiliminin getirdiği kendini tanımak, kendi üzerine düşünmek ve kendini dönüştürmek çabansın açık bir ifadesidir.

Kısacası Nor Zartonk’un amaçlarına ilişkin yukarıda yaptığımız alıntıdan da anlaşılabileceği gibi bugün gençler, yalnızca Türkiye Ermenilerine değil, ama toplumunun bütüne ilişkin, demokrasi ve toplumsal barış temelinde bir Türkiye projesi vizyonuna sahiptirler. Başka bir ifadeyle Türkiye Ermenileri, ‘’sadık yurttaş’tan ‘’ikinci sınıf yurttaş’’a uzanan uzun serüvenlerinde bugün artık ‘’talep eden yurttaş’’ olarak Türkiye toplumunun önündedirler.

(204): Bloch, vd., a.g.e., s.1092, 1093
(*): Nor Zartonk Mail Grubu Ekim 2004’te kurulmuştur. 18 Mart 2007’de ise yapmış olduğu ilk toplantısı sonucunda, Nor Zartonk ”ete kemiğe bürünmüştür”.

Zihniyet Devrimi: Açılımlar ve Açmazlar


Dolayısılya özellikle Ermeni gençlerinin bu yönde atmış oldukları adımların ”cemaat”in kendi üzerine de düşünmesini sağlayan bir sürece işaret ettiğini söyleyebiliriz. Örneğin kendilerini Nor Zartonk (Yeni Rönesans) olarak adlandıran gençlerin önayak olduğu ve Agos gazetesinde yayımlanan ”Türkiye’de Azınlık Olmak” araştırması. Ermenilerin farklılıklarına, seslerine sahip çıktıklarına işaret eden bir adım olarak nitelendirilebilir.

Yazılar ”Türkiye’de Ermeniler” kitabından alıntıdır. Sayfa: 454-454-456 ve 476