Sancar: Acıları bitirmenin yolu demokratik çözüm ve barıştır

[ A+ ] /[ A- ]

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ve beraberindeki heyet, “Herkes İçin Adalet” kampanyası kampanyasında Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD) Genel Merkezi’nde Alevi örgütleriyle bir araya geldi. Sansar başkanlığındaki heyeti, PSKD Genel Başkanı Gani Kaplan, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV) Genel Başkanı Ercan Geçmez ve Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkan Yardımcısı Müslüm Metin karşıladı.

HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Herkes İçin Adalet” kampanyası kapsamında her alanda yaşanan adaletsizliklere karşı olabildiğince geniş ve farklı alanlarda ortaya çıkan adaletsizliklerle mücadele etmeyi hedeflediklerini belirterek, adaletsizlikleri aşacak yolları da birlikte bulmak gibi bir amaçları olduğunu söyledi.

‘Adaletsizlik toplumun en temel sorunu’

Adaletsizliğin toplumun en temel sorunu olduğunu ifade eden Sancar, şöyle devam etti: Çünkü farklı boyutlarda toplum kesimlerinin neredeyse tamamını ilgilendiren bir meseledir. Farklı alanlarda karşımıza çıkan yakıcı bir meselesidir, adaletsizliğin en temel sebeplerinden ve göstergelerinden biri ayrımcılıktır. Ayrımcılığa karşı mücadele de temel ilkemiz, yol göstericimiz ise eşitlik ilkesidir. Birçok toplum kesimi ayrımcılığa maruz kalıyor eşitlik ilkesinden uzak bir yaşama mahkûm ediliyor. Bu toplum kesimlerinden en önemlisi Alevi toplumudur, Alevilerdir, Kürtlerle birlikte bu ülkede en fazla ayrımcılığa maruz kalan toplum kesimlerini oluşturuyor.

‘Tekçiliği dayatan otoriter yönetim’

Son günlerde partimiz üzerinden, partimizle bağlantılı olarak Kürtler üzerinden yürütülen nefret ve düşmanlık kampanyasının hepiniz farkındasınız. Bu kampanya nefret ve düşmanlık politikası belki bizi hedef almış gibi görünüyor ama asıl hedefi bu ülkedir. Çoğulculuğu yok etmek, tekçiliği dayatmak böylece otoriter yönetimi daha da tahkim etmektir, farklı düşünenlerin farklı inananların ve yaşayanların nefes alamayacağı bir ortam yaratmaktır. Buna karşı birlikte mücadelenin önemini hatırlatmama bile gerek yok. HDP olarak bizler mücadelemizi sürdürüyor, nefret diline aynı şekilde karşılık vermek kesinlikle bizim ilkelerimiz ve tercihlerimiz arasında yer almaz. Tam tersine nefret ve düşmanlık politikalarına karşı biz birlikte yaşamayı eşitlik içinde bir arada var olmayı sağlayacak ilkeleri savunuyoruz. Bu ilkeler etrafında siyaset yürütüyoruz.

Alevi toplumun talepleri

Alevi toplumunun sorunlarını ve taleplerini elbette biliyoruz. Bunlar bizim sorunlarımız ve taleplerimizdir. Demokratik bir ülkede iktidarların görevleri farklılıkları tanımaktır, bunları güvenceye bağlamaktır. İnançları eşit bir şekilde güvenceli bir yasal statüye kavuşturmak demokratik bir düzenin vazgeçilmek gereğidir. İktidar, tanımak yerine tanımlamayı bir politika olarak yürütüyor. Yani Alevilerin ne olduğuna kendisi karar veriyor, tanımlamayı kendine hak gören iktidarlar faşist zihniyeti temsil ediyorlar, tekleştirici dayatmacı bir anlayışı temsil ediyorlar. O nedenle yapmamız gereken şey birbirimizi farklılıklarımızla tanımaktır eğer birbirimizi bu şekilde tanımayı başarabilirsek eşitlik temelinde özgür bir ülke ve yaşam kurarız, o zaman görürüz ki acıların da üstesinden gelmek mümkündür.

Savaşa karşı barış

Bu politikaların yarattığı derin kırılmaları onarmak mümkündür, bu politikaların bu ülkenin yoksullarına ve bu ülkeye dayattığı açlığı sefaleti aşmak mümkündür. Otoriter iktidarlar sürekli halkın ekmeğini aşını, işini, düşünmezler savaşla ayakta kalmak için ülkenin kaynaklarını silaha yatırırlar, şiddet politikalarına yaratırlar. Böylece yoksulluğu derinleştirirler, yandaşları güçlendirirler. Şimdi bizim çağrımız; bu savaş politikalarına karşı barışı dayatma, tekçiliğe karşı çoğulculuğu, yalana karşı hakikati, zulme karşı adaleti birlikte savunacak en geniş demokrasi ittifakını kurmaktır. Bu yolda Alevi toplumunun ve onun değerli temsilcilerinin özel bir konumu ve rolü olduğuna bütün yüreğimle inanıyorum. Bugüne kadar bu ülkede hak ve adalet mücadelesinin yükünü ağır bir şekilde omuzlamış ve bedellerini ödemiş toplum kesimlerinin başında gelen Aleviler ve onların temsilcilerinin ve yine bu yükü büyük bedellerle omuzlamış ve onun mücadelesini veren Kürt halkının ve temsilcilerin yine diğer kesimlerin ve temsilcilerinin bir araya gelerek yürütecekleri demokrasi ve adalet mücadelesi mutlaka başarıya ulaşacaktır. Kimsenin karamsarlığa kapılmasına, umutsuzluğa sürüklenmesine gerek yoktur; hep birlikte güçlüyüz ve mutlaka kazanacağız. Partim ve heyetim adıma teşekkürlerimi sunuyorum. Bu görüşmeden değerli sonuçlar çıkaracağımıza inanıyorum.

Geçmez: Nefret dili yaygınlaşıyor

HBVAKV Genel Başkanı Ercan Geçmez, söze Garê operasyonunda yaşamını yitiren asker, polis ailelerine başsağlığı dileyerek, başladı. Geçmez, “13 vatandaşın ölümünden sonra nefret dili daha da yaygınlaştı. Türkiye’nin bu tablolarla karşılaşmaması lazım. Sayın Başkanın belirttiklerine katılmamak mümkün değil, bizim yıllarca yürüttüğümüz mücadele, eşit yurttaşlık mücadelesi çoğulculuğun korunması mücadelesidir” dedi.

‘Diyanet İşleri kaldırılmalı

Kimileri tarafından inançlarının, kimilerinin etnik yapılarını sorguladığını kaydeden Geçmez, “Biz hiçbir zaman Anadolu’nun çoğulculuğundan vazgeçmedik. Hızır ayındayız. Biz de bu anlamıyla ülkemizin insanları dardadır aslında her yönüyle dardadır. Hem yoksullaştırıyor hem de bir nefret diliyle birbirine karşı sıkıntı yaratmaya çalışıyorlar. Bizim sorunlarımız, Alevilikten kaynaklanan sorunlar değil. Türkiye’nin demokrasi ve anayasa sorunu olduğunu, bu sorunların haliyle bizi vurduğunun farkındayız. Bir Diyanet İşleri Başkanı kendisine ‘laikim’ diyen bir devlette bir Diyanet İşleri Başkanlığı var ve bu Diyanet İşleri Başkanı hem siyaseti hem de sosyal hayatı dizayn ediyor. Biz Diyanet İşlerinin kaldırılmasından yanayız. 7 bakanlıktan daha büyük bir bütçe ile finanse edilmesine karşıyız” ifadelerinde bulundu.

Aktaş: Aleviler de Kürtler gibi hep Türkleştirildi

ABF Genel Sekreteri Ali Aktaş, “Bu ülkede en çok en çok katliama uğrayan Aleviler ve Kürtlerdir ne yazık ki Aleviler de Kürtler gibi hep Türkleştirildi. Ne yazık ki kamuda bir tane elemanımız yok, bir hademe dahi yok. Bir anayasa konusu çıktı bu anayasa ile size gelirlerse, AKP’nin yanında onlarla birlikte hareket eder mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Siz 13 kişinin katledilmesinden çok anlamlı bir açıklama yaptınız. Sanki bu katliamı birileri yaptı izlenimine kapıldık. Siz ‘otopsi yapılsın’ dediniz bu konuda bildiğiniz bir şey varsa açıklayabilir misiniz?” diye sordu.

Kaplan: Herkes için Adalet

PSAKD Genel Başkanı Gani Kaplan, “Herkes İçin Adalet” kampanyasının duyurusuna katıldığını belirterek, “Herkes İçin Adalet’in alt başlığı için çalışma yapmak gerekir. Alevilere, Kürtlere, gençlere yani toplumun tüm kesimlerine adalet için çalışmak lazım. Tarihimize baktığımız zaman bu ülkede 10 yıl diktatör gibi yöneten ve sonra giden Menderes dönemine de adalet lazımdı. Ülkeyi yönetenler iktidarda oldukları zaman ülkeyi kasıp kavuranlar için de adaletin gerekli olduğunu gördük. 10 binlerce insanı gazlarla katleden Saddam’a da adalet lazımdı. Bugün bu ülkeyi yönetenler için de adalet lazım olacak, onlar için de adalet diyeceğiz. Adalete en fazla ihtiyacı olanlar bana göre bu ülkeyi yönetenlerdir” dedi.

Anayasa yapma şartları

Son olarak Sancar, ABF Genel Sekreteri Ali Aktaş’ın sorularını yanıtladı. Anayasa yapım sürecine ilişkin sorulara dair Sancar, “Adalet için mücadelede ortaklaşmak bir görevdir. Topluma ve tarihe karşı bir sorumluluktur. Bizim her iki soru ile ilgili tavrımız son derece açıktır. Biz bugünkü şartlarda bir anayasa tartışması yapmanın mümkün ve doğru olmadığını düşünüyoruz. Anayasa meselesinin gündeme getirilmesinin ardında basit iktidar hesapları, kamuoyunu yanıltma, toplumu oyalama manevraları yapılmaktadır. Çünkü eğer gerçekten demokratik bir anayasa yapılmak isteniyorsa önce demokratik bir ortam yaratılmalıdır” diye belirtti.

‘Garê katliamdır’

Garê operasyonunda hakikatleri bilmek istediklerini vurgulayan Sancar, iktidarın verdiği bilgileri esas alan yaklaşımları sakıncalı bulduklarını belirtti. Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü: Çünkü bu iktidar ve bundan önce iktidarlar da benzer konularda toplumu yanıltan açıklamalar yaptılar. Sayısız örneği var. Biz hayatını kaybeden insanların acısını yüreğimizde taşıyoruz. Bu bir katliamdır. Apaçık söylüyoruz bunu. Bu katliamın gerçekleşme şekline ilişkin de tereddütler ortadan kalkmalıdır ki bu politikalarla toplumu yeniden ipotek altına alma imkanlarını bulamasın bu iktidar. Eğer gerçekten ortada bir infaz varsa bunu ortaya çıkarmak, verilerini toplumla paylaşmak gerekiyor. İnfaz uluslararası hukuka da insanlığa göre de bir katliamdır, suçtur. Nasıl gerçekleştiğini bilmek istiyoruz. Açıkladık diyorlar ama sadece inandırıcı olmamakla kalmıyorlar. Uluslararası hukukun belirlediği soruşturma ve araştırma ilkeleri vardır. Bu gibi durumlar için uluslararası sözleşmeler vardır.

Kürt sorununda izlenen yol!

HDP olarak biz bütün bu acıların temelinde yatan esas sebebin Kürt sorununda izlenen politikalar ve Kürt sorununda hakim olan şiddet anlayışı olduğunu düşünüyoruz. Şiddet sona ermeden, barışı yakalamadan bu acıları tümüyle bitirmek mümkün değildir. Acıları bitirmenin yolu demokratik çözüm ve barıştır. Hızır ayı dolayısıyla Hızır orucunun da hak katında kabul olmasını diliyorum. Hakkın yardımına Hızır’ın yoldaşlığına ihtiyacımız var.”

Kaynak: Yeni Yaşam