Şehitlik Kimin Emrinde?

[ A+ ] /[ A- ]

Agos Gazetesi

Devlet Bahçeli’nin, lideri olduğu siyasi hareketin sığ ve kaba dünya görüşü bakımından tutarlı sözleri, Türkiye’nin geleceği açısından anlam taşıyan bir tartışmaya işaret ediyor. “Ancak Müslümanlar şehit sayılabilir” sözlerinin konuşulması gereken zemin ise, Müslüman olmayanların şehit sayılıp sayılmayacağı sorusu değil, vatandaşlık ve eşitlik temelli olmalı.

İslami bir dini mertebe olan şehitlik, “laikliğin güvencesi” Türk ordusu tarafından onyıllardır araçsallaştırılıyor. “Peygamber ocağı” söylemini de sık sık kullanan Silahlı Kuvvetler, böylece dine karşı olmadığı mesajını vererek, halkın sadakatini daim kılmaya çalışıyor. Daha dün, darbe planları kapsamında kaos eylemleri hazırlayan cunta ekibinin camilere saldırı düzenleyeceği yönündeki iddiaları, “Düşman üzerine Allah Allah nidalarıyla giden bir ordu hiç camiye saldırır mı!” sözleriyle yanıtlayan Genelkurmay Başkanı’nı da unutmuyoruz elbette…

Son yüzyılda şehitlik, militarist zihniyetin sorumsuzca ölüme gönderdiği gençlerin döktüğü kanların meşruiyet zemini oldu hep. Ama aynı “kutsal vatan görevi” sırasında canından olan gayrimüslimler de var. Peki onlar ne olacak? “Müslüman olmayan şehit olamaz” demek de, “Gayrimüslimler de şehit olabilir” demek de arızalı. Birincisi vatandaşlığı Müslümanlıkla eşlerken, ikincisi şehitlik kavramının dini içeriğini çarpıtıyor. İki görüşün de iler tutar yanı yok.

Peki o zaman, çözüm nerede? Çözüm, elbette ki şehitlik kavramının siyaset ve hukuk literatüründen çıkarılmasında… Böylece hem dinin siyaset ve militarizm tarafından araçsallaştırılmasına bir son verebilir, hem de tüm Türkiye vatandaşlarını kapsayan bir bakış açısının yeşermesine olanak tanıyabiliriz.

Tabii şüphesiz, bunlardan çok daha acil olan, insanların ölmemesini sağlayacak toplumsal barışı tesis etme çabası. O ortamı elde edebilirsek, bu tür güdük tartışmalara da hiç gerek kalmayacak.