Türkiye’de 30 Bin Tane Daha Norşen Var

[ A+ ] /[ A- ]

Ahmet ŞIK
Habervesaire

Hükümetin Kürt sorunun çözümüne ilişkin başlattığı girişimler, sorunun çözümünde izlenecek yol haritasının içeriği belli olmasa da sert bir siyasi tartışmayı başlattı. Hükümet siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle görüşmelere başlarken CHP ve MHP liderleri başlatılan girişime muhalefet ediyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Bitlis gezisi sırasında Güroymak ilçesini Kürtçe adı olan “Norşen” diye anması ise en sert tartışmaları başlatan olay olmuştu. Cumhurbaşkanı Gül’ün dillendirmesiyle anımsanan yerleşim yerlerinin isimlerinin değiştirilmesi uygulamasının başlangıcı cumhuriyetin ilk yıllarına dek uzanıyor. Uygulamanın başlamasıyla birlikte bugüne dek 75 bin yerleşim yerinden 30 bininin adı değiştirildi. Bu uygulama en çok Karadeniz ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görüldü. İçinde ‘kızıl, çan, kilise’ kelimesi olan; ’Kürt, Gürcü, Tatar, Çerkez, Laz, Arap, muhacir’ gibi kelimeler içeren yerleşim yerlerinin isimleri de ‘sakıncalı’ görülerek bulundukları ortamda “bölücülüğe meydan vermemek” amacıyla değiştirildi.

75 bin yerleşim yerinden 30 bininin adı değişti

Demokratik Toplum Partisi (DTP) Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan bu sorunu geçen yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşıyarak bir kanun teklifi verdi. Kaplan’ın kanun teklifi, diğer kültürleri temsil ettiği için ismi değiştirilen köy, mezra, il, ilçe ve coğrafi yerlerin eski isimlerinin yeni isimlerle birlikte kullanılmasına ilişkindi. Son 50 yılda değişik dil ve kültürleri temsil eden 30 binden fazla yerleşim yerinin adının değiştirildiğini belirten Kaplan, kanun teklifinde ismi değiştirilen köy, mezra, il, ilçe ve coğrafik yerlerin eski isimlerin yeni isimlerle birlikte kullanılmasını talep etti.

Kaplan, TBMM’de yaptığı basın toplantısında yer isimlerinin değiştirilmesinin ilk kez 1925 yıllında Artvin’de Gürcüce olan yerleşim yerlerinin değiştirilmesiyle başladığını ve 1940 yıllında İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan 8589 Sayılı Genelge ile resmileştirildiğini ancak 2. Dünya Savaşı nedeniyle söz konusu yasanın çok fazla hayata geçirilemediğini söyledi. Cumhuriyet’in üzerine kurulduğu Mezopotamya, Trakya ve Anadolu’nun birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını ve büyük bir zenginlik taşıdığın belirten Kaplan, “İsim değişikliğini yasal hale getiren 1949 yılında çıkarılan 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’dur. Bu yasa uyarınca 1957 yılında kurulan Ad Değiştirme İhtisas Kurulu 1978 yılına kadar 75 bin yerleşim yerinin ismini inceledi. Eskiden Kürtçe, Gürcüce, Tatarca, Çerkezce, Lazca, Arapça veya farklı azınlık ve grupların dilinde isimleri olan 30 binden fazlasının adını değiştirdi. 1981 yılında söz konusu kurul tarafından 280 köyün daha ismi değiştirilirken, 1983 yılından bugüne kadar da yine 280 köyün ismi değiştirildi. 1949 öncesinde yapılan değişiklikleri de dikkate alınca, bu sayının daha da yükseleceğini tahmin edebiliriz” dedi.

Onur kırıcı isimler

İsmi değiştirilen köylerin ülkedeki dağılışında en fazla dikkat çeken özelliğin Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki sayılarındaki artış ve yoğunlaşma olduğunu belirten Kaplan, “Bu alan içinde yer alan köylerin tamamına yakın bir kısmının ismi Türkçe olmadığı için değiştirildi. Bazı Kürt isimlerinde ise eski adlar hemen hemen tümüyle tercüme yapılarak değiştirildi. Ancak kimisi gerçek adlarından farklı anlamlar içermekte ve bazıları da onur kırıcıdır. Örneğin Şırnak İdil ilçesinde Yezidi yurttaşların yaşadığı Kivax köyünün ismi ‘Mağara’ olarak, Kürtçe ‘Harapşeref’ ismi ‘Dirsekli’, ‘Herpist’ köyü ‘Yarbaşı’ olarak değiştirildi. 1937 yılında ‘Hezex’ olan ilçenin ismi de hiçbir bağı olmadığı halde ‘İdil’ olarak değiştirildi. Aptaldam, Aşıran, Atkafası, Cadı, Çakal, Deliler, Domuzağı, Dönek, Harapçı, Hırsızpınar, Hıyar, Kaltaklı, Kansız, Karabelalı, Keçi, Kıllı, Komik, Kötüköy, Kuduzlar, Sinir, Şeytanabat, Zurna gibi bazı köy isimleri de güzel çağrışımlar uyandırmamakta ve oralarda yaşayanları utandırmaktadır. Bu kanun teklifiyle 5442 Sayılı Yasa’nın 2. Maddesi D fıkrasının değiştirilerek, eski isimlerin yeni isimlerle kullanılmasına izin verilmesini istiyoruz” dedi. Kaplan’ın kanun değişikliği önerisinin üzerinden bir yıl geçmesine karşın hala TBMM’de görüşülmeyi bekliyor.

Türkleştirme kampanyası

Yerleşim yerlerinin adlarının değiştirilmesi uygulaması, çok küçük bir kısmı yakın mekânlarda aynı adı taşıyan yer adları arasında karışıklığı engellemek veya anlamları olumsuz çağrışımlar uyandıran adları değiştirmek için yapılsa da Cumhuriyet’in ilanından sonra dalga dalga hayata geçirilen Türkleştirme kampanyaları arasında çok önemli bir işlev gördü. Fırat Üniversitesi öğretim üyesi Harun Tunçel’in, üniversitenin Sosyal Bilimler Dergisi’nde 2000 yılında yayımlanan “Türkiye’de İsmi Değiştirilen Köyler” başlıklı yazısı, köy adlarında son elli yılda yapılan değişiklikleri değerlendiriyordu. Ad Değiştirme İhtisas Komisyonu’nun çalışmalarıyla başlayan sürecin ele alındığı yazıda, komisyonun 1957 ile 1978 arasında, 75 bin civarında yerleşme adını inceleyip bunun 28 bin kadarını değiştirdiği belirtiliyor. Komisyon, 1965-1970 ve 1975-1976 arasında doğal yer adlarıyla da ilgilenerek yaklaşık 2 bininin adını değiştirdi.

Ecevit bitirdi darbeden sonra yine başladı

Sokakların, mahallelerin, köylerin, kasabaların, kentlerin ve hatta dağların, akarsuların adları değiştirildi. Yapılan değişiklikler arasında şıhın yerini şeyhin kullanılması gibi birkaç harf farklılığını içeren düzeltmeler de yer aldı. Türkçeleştirme politikasının aracı olarak görünen bu değişikliklerde Türk-İslam kültürüne uygunluk sağlanması, nüfusun iddia edilen homojenliğinin coğrafyada da gözükmesine çaba harcandı. 1978’deki 3. Bülent Ecevit hükümeti sırasında, “tarihi değeri olan yer adlarını da değiştirdiği gerekçesiyle” çalışmalarına son verilen komisyon, 12 Eylül darbesinden sonra 1983’te yayımlanan bir yönetmelikle İçişleri Bakanlığı bünyesinde yeniden faaliyete geçirilerek yer isimleri değişikliklerine devam edildi. Kars’taki Ani antik kentinin adının birkaç yıl önce “Anı” olarak değiştirilmesinden, komisyonun İller İdaresi Genel Müdürlüğü bünyesinde veya onunla ilişkili olarak halen faaliyette olduğu ve azalsa da değiştirme uygulamalarına devam ettiğini söylemek mümkün.

“Bölücülüğe meydan vermemek için”

Sadece yapılan köy ismi değişikliklerini kapsayan Tunçel’in araştırmasında son 50 yılda yapılan 28 bin yerleşim adı değişikliğinin 12 bininin köy adlarından oluştuğu ve bunun da Türkiye’deki köylerin yaklaşık yüzde 35’i olduğu belirtiliyor. Tunçel araştırmasında, 1949 öncesinde yapılan değişikliklerin de dikkate alınması durumunda bu oranın daha da yükseleceğini söylüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sonrasında ilk büyük yerleşme adı değişikliğinin 1925’te, Artvin İl Genel Meclisi kararıyla yapıldığını anlatan makalede büyük kısmı Gürcüce olan adların tümünün değiştirildiği, Ermeni köyleri ve Rumca adların da kısmi biçimde 1930’lardan itibaren değiştirilmeye başlandığına yer veriliyor. Asıl ad değiştirme operasyonunun 1957’den sonra yapıldığıni belirten Tunçel, bu uygulamanın “bölücülüğe meydan vermemek” gereçkesine dayandırıldığını ifade ediyor..

Tarihsiz ve kimliksiz yeni isimler

Esas değişiklik kümesini, “Türkçe olmadıkları” ya da “Türk kültürüne ait olmadıkları” için “birlik ve beraberliğimizi pekiştirmek” amacıyla değiştirilen isimlerin oluşturduğu belirtilen yazıda değiyiklik yöntemleri şöyle anlıtılıyor:
“Arapça, Kürtçe, Lazca, Gürcüce, Çerkesçe, Ermenice, Rumca, Farsça olan köy adları değiştirilirken, değiştirilecek ismin Türkçe karşılığının veya aslını çağrıştıracak bir karşılığın verilmemesine dikkat edilmesi ilkesi kabul edilmiştir. Radikal bir dilsel-kültürel arındırma söz konusu olsa da arada bu ilkeye uyulmadığı da görülmüş. Mesela Kebirkazani Büyükkazanlı, Şemsi ise Güneşli olarak sözlük karşılıklarını almış. Daha önce Kırkkilise’nin Kırklareli, Karakilise’nin ise Karaköse yapılması gibi, Sakarsu Şekersu’ya, Çinciva Şenyuva’ya dönüştürülürken ses benzerliği gözetilmiş. Ama çoğunlukla, yepyeni, tarihsiz, kimliksiz, genel olarak orada yaşayanların kültürleriyle, anadilleriyle, tarihleriyle bir ilgisi olmayan Türkçe adlar verilmiştir.”

En çok Karadeniz’de ve Kürt illerinde

Ad değiştirmeler ülke geneline yayılsa da esas olarak üç bölgede; Karadeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaştığını gösteren yazıda Trabzon ve Rize’de Türkçe olan 20’si dışında, geri kalan toplam 495 köyün isminin Rumca, Ermenice, Gürcüce, Lazca oldukları için son 50 yılda değiştirildiği belirtildi. İçişleri Bakanlığı’nın 1986’da yayımladığı “Türkiye Mülki İdare Bölümleri- Belediyeler Köyler” başlıklı kitapta bu değişikliklerin ilçe ilçe görülebileceği belirtilen yazıda Güneydoğu’da, örneğin Viranşehir’de köylerin yüzde 60’ının adının değiştirildiği anlatıldı.

Edirne’den Kars’a kadar değişiklik

İllere göre ismi değiştirilen yerleşim yerlerinin sayıları şöyle:
Adana’da 169, Erzincan 366, Mardin 647, Adıyaman 224, Erzurum 653, Muğla 70, Afyon 88, Eskişehir 70, Muş 297, Ağrı 374, Antep 279, Nevşehir 24, Amasya 99, Giresun 167, Niğde 48, Ankara 193, Gümüşhane 343, Ordu 134, Antalya 168, Hakkari 128, Rize 105, Artvin 101, Hatay 117, Sakarya 117, Aydın 69, Isparta 46, Samsun 185, Balıkesir 110, İçel 112, Siirt 392, Bilecik 32, İstanbul 21, Sinop 59, Bingöl 247, İzmir 68, Sivas 406, Bitlis 236, Kars 398, Tekirdağ 19, Bolu 182, Kastamonu 295, Tokat 245, Burdur 49, Kayseri 86, Trabzon 390, Bursa 136, Kırklareli 35, Tunceli (Dersim) 273, Çanakkale 53, Kırşehir 39, Urfa 389, Çankırı 76, Kocaeli 26, Uşak 47, Çorum 103, Konya 236, Van 415, Denizli 53, Kütahya 93, Yozgat 90, Diyarbakır 555, Malatya 217, Zonguldak 156, Edirne 20, Manisa 83, Elazığ 383, Maraş 105, Van, 415 ve Bilecik’te 32.