Van’da Yaralar Hâlâ Sarılmadı – 1

[ A+ ] /[ A- ]

Hezil ROJDA
ANF

Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği büyük Van depreminin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen Van’da yaralar hala kanıyor. Gönderilen yardımların çoğunun iletilmediği depremzedeler kurulan konteynırlarda iç içe yaşamaya devam ediyor. Erciş Alkanat Konteynır Kent halkı AKP Hükümeti’nin kendi yandaşlarına yardım dağıttığını, ancak yoksul halkı görmezden geldiğini anlattı.

Bir yıl önce, 23 Ekim 2011 tarihinde Merkez üssü Van Tabanlı Köyü’nde 7,2 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi, depremde bini aşkın kişi yaşamını yitirdi. Büyük yıkıma yol açan 7,2’lik deprem ardından 9 Kasım’da yaşanan 5.6 büyüklüğündeki ikinci deprem felaketi sonrası çadır kente dönüşen ve soğuk havanın bastırdığı kentte halk, ısınma ve gıda gibi temel sorunlarla karşı karşıya kaldı. Devletin ilgisizliği karşısında, soğuğa karşı elektrikli ısıtıcı ya da sobalarla bez çadırlarda ısınmaya çalışan birçok depremzede ise bu defa çıkan yangınlar sonucu yaşamını yitirdi. Soğuk yüzünden uyuyamayan çocukların ağlama seslerinin yankılandığı çadır kentlerde özellikle çocuklar sert hava koşulları ile beraber birçok hastalıkla yüz yüze kaldı. Aileler ya çocuklarını başka şehirlerdeki yakınlarının yanına gönderdi ya da bir başka şehre göç etmek zorunda kaldı. Gönderilen yardımların büyük bölümünün depremzedelere iletilmediği ve tam bir insanlık dramının yaşandığı Van depreminin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen yaralar hala sarılmadı.

Önceki kışı çadırlarda geçiren depremzedeler konteynırlarda ikinci kışlarını geçirecek. Evsiz olarak geçirecekleri ikinci kışlarına sebze kurutarak hazırlanan depremzedeler, yardımların zengin kesimlere gittiğinden, yoksul halkın gözardı edilmesinden şikâyetçi.

Erciş Alkanat Konteynır Kent’te yaşamlarını sürdürmeye çalışan depremzedeler ANF’ye konuştu. Bir yıldır tek göz odalı konteynırlarda yaşamlarını sürdüren ve AKP Hükümeti’nin kendi müteahhitlerine yaptırdıkları TOKİ evlerinin ise pahalı olmasından şikayetçi olan Ayten Uçar ve 13 kişilik ailesine 2 konteynır verilmiş. Eşi hasta olduğu için çalışamadığını belirten Uçar, bütün yükün kendi sırtında olduğunu anlattı. Uçar, “Bir yıldır konteynırda yaşıyoruz, bizi buradan çıkarırlarsa ne yaparız bilmiyorum. Benim biri 13 yaşında 11 çocuğum var. Eşim hasta çalışamıyor, kendi yaptığım el işleri ile geçiniyoruz. Ama eğer bizi buradan çıkarırlarsa biz ortada kalırız. Gidecek bir yerimiz yok. Depremde evim yıkıldı ancak tapum olmadığı için TOKİ evlerinden vermediler bana” diye konuştu.

“Deprem olduğunda çadır vermediler bize, iki ay naylon altında kaldık” diyen Uçar, sadece iki defa maddi yardım aldıklarını belirtti. Konteynırlardaki zorlu şartlardan dolayı sık sık sağlık sorunları yaşadıklarını da dile getiren Uçar, “Depremde psikolojimiz bozuldu şimdi yavaş yavaş düzeliyor” sözleriyle de depremin üzerlerinde yarattığı etkiyi özetliyor. Uçar, yaşamlarını sürdükleri konteynırın da ellerinde alınmasından korkuyor.

‘Devlet bizi perişan ediyor’

Eşinden gördüğü şiddet sonucu beli kırılan ve 5 çocuğuyla beraber terk edilen Perizade Çavaş ise, gidecek yeri olmamasından dolayı çocukları ile beraber dışarıda yatmak zorunda kaldığını anlattı.

“Akşamları ben ve çocuklarım parkın bahçesinde yatıyorduk. Benim genç kızım var, ben ne yapacağım diye korkuyordum” diyen Çavaş, kaymakamlık desteğiyle bir ev tuttuğunu ancak deprem sonrası yaşadıklarının tam bir perişanlık olduğunu söyledi. Çavaş şöyle konuştu: “Bize ne bir ev veriyorlar ne yardımda bulunuyorlar. Depremden sonra çadırlarda yaşadık sonra geldik konteynırlara burada bize ev verilmedi. Hep zenginlere verildi evler, yardımlar. Ev sahiplerine ev veriyorlar onlar da götürüp satıyor. Biz kiracılara yazık değil mi? Perişan olmuşuz, ne bir maaş bağladılar ne bir yardım sağladılar küçük çocuklarım var ben ne yapacağım? ‘Boşananlara maaş vermiyoruz, kocası ölenlere veriyoruz’ diyorlar. Peki, ben nereye gideyim, kimim var benim? Devlet bizi perişan ediyor. Şimdi biz yersiz yurtsuzuz. Her şeyi zenginlere veriyorlar bu fakirler nereye gidecek?”

Bayram sonrası konteynırların boşaltılarak Suriye’ye gönderilmesi yönündeki söylentilere de tepki gösteren Çavaş, “Bizi buradan çıkarmaya çalışırlarsa ben çocuklarımla beraber bu konteynırın içinde kendimi ateşe verir yakarım ama çıkmam” dedi.

Oğlunda çene kayması olduğunu ve parasızlıktan tedavi ettiremediğini anlatan Çavaş, “Oğlumun çenesine tel takılması gerekiyor bir milyar istiyorlar bunun için. Geçen gün gittim hastaneye doktorla konuştum. ‘Baba atıp gidiyor, ben bırakıp gitsem siz de sahip çıkmazsanız ne olacak bu çocuğun hali?’ dedim” şeklinde konuştu.

‘Bize ev versinler’

“Bize ev versinler” diyen Çavaş, yoksul halkın devlet tarafından görülmediğine dikkat çekerek, “Devlet getirdi bizi buraya attı ama yoksullarla kimse ilgilenmiyor. Bize bir çare bulunsun. Bir yıl oldu daha gidecek bir yerimiz yok. Ekmek bulamıyoruz. Benim oğlum askerde ama oğluma para gönderemiyorum. Para olmadığı için oğlum izne gelemiyor. Valla ev vermezlerse ben çocuklarımla beraber konteynırda kendimi yakacağım ki ibret olsun. Artık fakire destek olsunlar” diye konuştu.

Çavaş, AKP’li Milletvekili Fatih Çiftçi’nin halka vaatlerine de dikkat çekerek, “Fatih Çiftçi yalancıdır bizim için bir şey yapmadı. Fatih Çiftçi hep kendi ailesi için yaptı ne yaptıysa” dedi.

‘Ekmek alacak param bile yok’

İsmigül Dağ ise 3’ü Obezite hastası olan çocukları ve beyninde tümör olan eşi ile konteynır kentte kaderine terk edilenlerden sadece biri. Gidecek bir yeri olmadığını ve eşinin İstanbul’a gidip tedavi olması için paralarının bulunmadığını anlatan Dağ, “Eşim şimdi Van’da hastanede kalıyor. Ben de kalp hastasıyım. Konteynırlar da ıslak, burada yaşam zordur. Evim yıkılmış eşyam bile yok. Artık ne yapacağımı bilmiyorum. 12 kişi tek konteynırda yaşıyoruz. 4 çocuğumu da köyde abime gönderdim. Çocuklar okula gidiyor, okulda da öğretmen para istiyor. Paramız yok, kaymakamlığa gidip yardım isteyeceğim” dedi.

Biri 6 diğeri 13 yaşında olmak üzere Obezite hastası üç çocuğu olan Dağ, çocuklarının tedavi edilmesi için ilgili yerlere başvurduğunu ancak yanıt alamadığını belirterek, “Beş yıldır bu çocukları hastaneye götürüp getiriyorum, bir şeker ilacı veriyorlar başka bir şey yok. Para yoksa tedavi de etmiyorlar. Sosyal hizmetlere götürdüm yeterli puan alamadılar diye maaşa da bağlamadılar. Gücüm de yok artık ne yapacağımı ben de bilmiyorum. Param yok ki karınlarını doyurayım” dedi.

Devletin hiçbir şekilde ihtiyaç sahiplerine yardım etmediğini söyleyen Dağ, “Ben çok mağdurum, bırak evi ekmek alacak param bile yok. Ekmek alamıyorum, artık evde ekmek yapıyorum. Devlet bir an önce buna çözüm bulsun. Eşim de hasta ben nereye gideyim? “ diye konuştu. Bir oğlunun ise iş kazası nedeniyle parmaklarının kesildiğini dile getiren Dağ, “Oğlum inşaatlarda çalışıyordu kaza geçirdi, bir elinin parmakları kesildi. Sigortası da yok, avukatla konuştuk ama ne olacak bilmiyoruz” diye dile getirdi.

30 kişi çadır bulamayıp samanlıkta kaldı

“Biz bu konteynırda aç susuzuz. Devlet yoksul halkla niye ilgilenmiyor?” diye soran Dağ, “Deprem oldu biz 30 kişi samanlıkta kaldık, çadır alamadık. Sonra bir Kızılay çadırı verdiler, o çadırda 30 kişi nasıl kalacağız? Kaymakamlığa gittik kaymakamlık biz 12 kişiye bir konteynır verdi. Halı bile yok ki sereyim içeri. Köyde de mağdurduk bir şeyimiz yoktu, burada da bir şeyimiz yok. Köyde bize ev verdiler ama daha evi de yapmadılar” diye anlatan Dağ, deprem gecesi Obezite hastası 3 çocuğunu kilolu olmalarından dolayı kaçıramadığı için mecburen evde beklediklerini söyledi ve ekledi: “Nereye kaçacaktım ki zaten gidecek bir yerim yok.”

Yaklaşan kış için hazırlığı da olmayan Dağ, yapılan yardımların ayrımcılıkla yapıldığını ifade ederek, “Burada sadece iki defa yardım yapıldı bize. Mesela televizyon dağıtıyorlardı, ben o kadar yalvardım ama bana vermediler. Sosyal yardımlaşmada ne yaptıysam bana yardım vermediler. Geçen kış okullardaki müdürler bize yardım etti. Böyle ortada kaldık ne yapacağız bilmiyorum” dedi.

Evsiz olarak ikinci kış kapıda

Çadır kentin ardından 3 çocuğuyla beraber konteynır kentte yaşamlarını sürdürmeye çalıştıklarını anlatan Yemene Aslan’ın eşi verem hastası olmasından dolayı çalışamıyor. Ailelerinin yardımları ayakta kaldıklarını söyleyen Aslan, “Devlet bize yardım etmiyor. Bir yıl oldu devlet yetkililerinden kimse gelmiyor buraya. Hiç kimse bize bir çare bulmuyor. Devlet bize ev versin. Durumu iyi olanlara ev veriliyor, yardım yapılıyor. Benim eşim inşaat işçisi ama bileği kesildi şimdi çalışamıyor” diye anlattı.

Evsiz olarak ikinci kış geçireceklerine işaret eden Aslan, “Bizde makine vardı devlet ‘şimdiye kadar kullandığınız yeter’ diyerek kapattı, şimdi çamaşırları elde yıkıyoruz. Ben sadece biz kiracılara ev versinler istiyoruz” dedi.

Depremin üzerinden bir yılı geçmesine rağmen devletten hiçbir yardım görmediklerini ve çocuklarına komşularının desteği ile baktığını anlatan Nuran İnan, birçok sıkıntı ile tek başına mücadele etmek zorunda kaldığını belirterek, “Benim 7 çocuğum var eşim bizi terk edip gitti. Ben de boşanma davası açtım, hiçbir şeyimiz yok bizim. Bizim evimiz yıkıldı ama TOKİ’ye yazılmadık. Çünkü TOKİ evlerine gidersek ödeyecek gücümüz yok mecburen burada kalıyoruz” dedi.