Zihniyet kuraklığı

[ A+ ] /[ A- ]

kuraklık

Eda YILDIRIM
İstanbul

İstanbul ve Ankara’da barajların doluluk oranı yüzde 30’lara kadar düştü. Birçok kentte de kuraklık hissedilir derecede. Tarımda kuraklık sorunu ise geçtiğimiz ay çiftçiyi zor durumda bırakmaya başlamıştı zaten. Gazeteler “su bitti eyvah” haberleriyle tedirginliği artırırken hükümetin “Planımız var, gerekirse dua bile ederiz” tarzı açıklamaları tatmin etmiyor. En son dün konuşan Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, “Allah’ın izniyle eski günleri yaşatmayacağız. Su her daim akacaktır” dedi ancak bunu nasıl sağlayacaklarını anlatmak yerine “Bu teknik bir konu tamamen meslek sırrı” diyerek açıklamadan kaçtı.

Bunun üzerine hükümetin yapmadığı açıklamaları konunun uzmanlarıyla konuştuk. Uzmanlar Türkiye’nin iklim yapısı nedeniyle kuraklıkla her zaman karşı karşıya kalabileceğini, bu yüzden uzun vadeli önlemler alınması gerektiği konusunda uyarıyor. Zaten bugüne kadar önlem alınmış olsaydı kuraklık zamanında susuzluk çekilmek zorunda kalınmazdı.

Kuraklığa karşı nasıl bir politika?

İklim Bilimci Prof. Dr. Murat Türkeş, Türkiye’nin değişken bir iklim kuşağında olması nedeniyle her zaman kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kaldığını hatırlatıyor. Yapılması gerekenleri sıralıyor:

* Su kullanımını ve su yönetimini iklim ve iklim değişikliğine göre planlamak zorundayız. *Kentin gelişimine uygun şekilde hazne ve içme suyu barajlarını yapmalıyız.
* Bu baraj ve hazneler, insan etkisinden uzak, şehirleşmenin sanayi alanlarının bulunmadığı alanlarda olmalı.
* Bugün havzaların büyük kısmı doğal değil. Bu yüzden olması gereken kadar toprakta barajda su birikmiyor.
* Yine değişken iklim koşullarına uygun tarımsal ürünler yetiştirilmeli.
* Mesela Türkiye’nin her yerinde ayçiçeği, şeker pancarı gibi çok fazla su tüketen ürün desenlerine geçtik. Yer altı su kaynaklarını, haznelerini onlarca metre derine inmeye zorlayan bu tür ürün üretiminden vazgeçilmeli
* Tarım, enerji gibi sistemleri 3 yıl ve daha uzun meteorolojik kuraklığa uyumlu hale getirmemiz gerekiyor.

Bahar yağmuru baraj doldurmaz

Kuraklık tehdidi yeni değil. 2012 yılından bu yana Türkiye genelinde yağışlar mevsim normallerinin oldukça altında. Bakan Veysel Eroğlu, “merak etmeyin hafta sonu yağmur yağacak” diyor. 2012 yılından bu yana Türkiye’de meteorolojik kuraklığın yaşandığını belirten Prof. Dr. Türkeş ise bırakalım bugünlerde yağacak yağmuru; mart ve nisan aylarında gerçekleşmesi beklenen yağışların da bu kuraklığa çözüm olamayacağını belirtiyor.

Tarımsal kuraklık

İklim Bilimci Prof. Dr. Murat Türkeş, tarımsal kuraklığın da kapıda olduğunu ifade ederek, “Türkiye’nin buğday ambarı durumundaki İç Anadolu ve Konya bölümü, Doğu Anadolu, Kuzey Ege gibi yerlerde tarımsal ürünlerde rekor kayıplar söz konusu olacak” dedi. Dr. Gaye Yılmaz da, tarımsal gıda da kıtlık yaşanacağı için ürünlere zam yapılacağını belirterek, “Bu da ciddi bir gıda kıtlığı, ciddi bir açlık tehdidi, yoksulların gıdaya erişememesi gibi son derece vahim sonuçlara neden olacak. Ancak bunlar hiç konuşulmuyor” diye devam etti.

Kuraklık olsa da susuzluk olmayabilirdi

Özel şirketlere göre belirlenen enerji politikaları da susuzluğu tetikleyen sorunlardan biri.
İktisatçı Dr. Gaye Yılmaz, dereler üzerine kurulan hidroelektrik santraller (HES) ve rüzgar santralleri gibi enerji santralleri nedeniyle derelerin kuruduğuna dikkat çekiyor. Yılmaz, “Su bir piyasa malı haline getirilmemiş olsaydı, akan bütün derelerin üzerine HES’ler barajlar kurulmuyor olsaydı, yer altı ve yer üstü sularının birbirlerini suyun kendi çevrimi açısından sürekli beslemesi gerekecekti. Böyle olacağı için kuraklık, veya yağmursuzluk olmasına rağmen susuzluk diye bir sorun olmayacaktı” dedi.

Su havzası tanımı sorunlu

Su kaynaklarını tüketen bir başka konu da yapılaşma. Dr. Gaye Yılmaz Türkiye’deki su havzası tanımının su birikintisinin etrafıyla sınırlı olduğunu belirtiyor. Bu nedenle sadece birikinti çevresinde yapılaşma yasağı olduğuna vurgu yapıyor: “Havza böyle bir şey değildir. O birikintiye su taşıyan bütün kılcal damarlar, o kılcal damarların beslediği bütün ana damarlar, ilk doğduğu yerden döküldüğü yere kadar havzanın çevresini oluşturur.
Halbuki biz de o birikintinin etrafında sadece yapılaşma yasağı var. O birikintiye su taşıyan kılcal akıntılar, daha büyük ve ana akıntılar ya sanayi tesisleriyle ya da farklı binalaşma ve betonlaşmayla iç içe durumda. Dolayısıyla birikintiyi besleyen damarlar kuruduğu zaman o birikintideki suların çekilmesi zaten kaçınılmaz. Yüzey suları azaldıkça yer altı suları da daha derinlere kaçıyor”

Timsah gözyaşları susuzluğu çözmez!

Yılmaz, hükümet temsilcilerinin kuraklık şikayetinin ancak timsah gözyaşları olarak değerlendirilebileceğini söyledi. Kentlerdeki betonlaşmanın da yağmuru engellediğine dikkat çeken Yılmaz, özellikle gökdelenlerin rüzgarları kestiğini bu nedenle yağışın azaldığına vurgu yaptı.