Türkiye “Sol” Hareketlerindeki Milliyetçi Virüs – 2

[ A+ ] /[ A- ]

Sait ÇETİNOĞLU
Koxuz.Org

Ermeni Devrimci hareketi ve diğer etnik kökenli sol hareketler

1 Mayıs’larda proletarya’nın yüzyıllık mücadelesi özenle vurgulanmaya gayret edilse de bu mücadele’nin nasıl olduğu ya da nasıl bir önderlikle yürütüldüğü hususu özellikle es geçilir. Geçilmek zorundadır. Türkiye’de her şey Türk olmak zorunda olduğundan; Türk futbolu, Türk mutfağı… gibi, Türkiye “solu” da Türk olmalı ve Mustafa Suphi gibi bir Türk kökenliden başlamalıdır. Bu şekilde bu coğrafyada sosyalizmin öncüsü olan Ermenilerin, Elenlerin, Musevilerin, Bulgarların, Makedonların adları anılmasın. Bu tavır bilgisizlikten değil doğrudan Türk “solu”nda mevcut İttihatçı/Kemalist genden kaynaklanmaktadır. Bu yanlış bilinç bir sistem dahilinde yeniden üretilmektedir.

Bu coğrafyada Sosyalist Hareket Mustafa Suphi’den çok önce başlamış ve oldukça ilerleme kaydetmiştir. Mustafa Suphi Selanik İttihat kongresinde Eğitim bakanlığı isterken Selanik sokaklarında proleter grupların istekleri farklıdır: Mustafa Suphi Kongrede ,iktidar isterken Selanik proleterleri, iş, ekmek ve özgürlük istemektedirler. Mustafa Suphi’nin Jön Türklere karşı muhalefete geçmesi istediği bakanlığın verilmemesinden sonradır. Komünist harekete katılması ise daha da sonraki bir tarihe rastlar. Kurucusu olduğu Partinin kuruluşunda eski İttihatçılar baştadır ya da eski İttihatçıların Bakü Kurultayı öncesinde kurdukları partinin dönüştürülmesi olarak da nitelenebilir.

Avrupa’nın öteki imparatorluklarının tersine, Osmanlı imparatorluğu’nda kültürel egemenliğini, sosyalist hareketi de denetlemesine elverecek kadar sağlamlıkta kurmuş her­hangi bir etnik grup yoktur. Partiler ve organizasyonlar kendi cemaati çerçevesinde örgütlenir ve etkinlik gösterirler. Diğer unsurlara çağrı yapmalarına rağmen başarılı oldukları söylenemez. Bu bakımdan Gayrimüslim etnik unsurların daha gelişkin olduğu, “hâkim milliyet”in (yani Türklerin) ise, henüz bir ulus olma bilincini edinme sürecinde yaşadığı ve bir sosyalist akıma önderlik edecek konumda bulunmadığı gibi diğer etnik unsurlarında etkinliği kabul edilmemektedir. Örneğin uluslararası bir sosyalist parti ya­ratmak için Ergatis’i yayımlayan İstanbul nüfusunun en geniş kesi­mini oluşturan Rumların kurduğu Türkiye Sosyalist Merkezi gibi bir etnik cemaat örgütünün Osmanlı sosyalizmine önderlik etmesi kabul görmez.

Etnik unsurların rekabet halinde oluşu (zaman zaman birlikte davransalar bile) işbirliğini güçleştirmektedir. Bu kısa süreli de olsa etnik unsurlar arasında işbirliğini gerçekleştiren bir Balkan federasyonu perspektifli Selanik İşçi Federasyonudur. SİF 1909 Mayıs-Haziranı’nda bir grup militan Sefarad Ya­hudi (A. Benaroya,[6] A.J. Arditti, D. Recanati, J. Hazan) ile bazı Bulgar ve Makedonlar tarafından kuruldu ve aynı Ha­ziran ayında İkinci Enternasyonal’e üyelik için başvurdu. Enternasyonal’in Osmanlı Seksiyonu olarak Türkiye İşçi Partisini meydana getirecekti. Bu istek, Uluslararası Sosya­list Büromun 7 Kasım 1909 günkü toplantısında görüşül­dü. Büro sekreteri Camille Huysmans, toplantıya Enter­nasyonal’in 1907’de Türkiye Ermenistanı altbölümünü üyeliğe kabul etmiş olduğunu hatırlattı. O zaman, ancak Türkiye’de yaşayan bütün milliyetleri kapsarsa, bir Os­manlı Seksiyonunun örgüte alınması kararlaştırılmıştı. Bu durumda, Vaillant’ın önerisiyle, SİF’nun Osmanlı Seksiyo­nu olarak değil, bir Selanik İşçileri altbölümü diye kabu­lüne ve Uluslararası Sosyalist Büro’da tek oyla temsil edil­mesine karar verildi. Federasyon, işçilerin mücadelelerinde önemli bir yol göstericilik rolü oynuyor, Selanik işçilerini somut örneklerle, durma­dan örgütlenmeye ve sınıfsal dayanışma bilincine erişmeye teşvik ediyordu.

Dört dilde[7] Haftalık olarak yayınladığı gazetelerinde yerel işçi yaşayışına ilişkin yazıların yanısıra, Rabotniçeski Vestnik’te ve daha sonra yayınladığı Sliidaridad Obradera’da da çağın önemli so­runlarına değinen makaleler yayımlandığını görüyoruz. Federasyon’un haftalıkları, Federasyon yandaşlarına bir siyasal bilinç vermek amacında oldukları şüphesizdir. Bu yayınlar za­manın sorunlarını en küçük bir sakınmaya başvurmaksızın sosyalist bir görüş açısından inceleyen süreli organ­lardır. Bu organlarda çıkan bazı yazılar açıkça “kuramsal” nite­liktedir. Özellikle A. Tomov ve A. Benaroya -en çok da Rabotniçeski Vestnik sütunlarında- Balkan sosyalizminin bü­yük sorunları üstüne gitmekten hiç çekinmemişlerdir. İlgi­lerinin odak noktası, ulusal sorundur. Millî bayrak adına hareket eden burjuvazinin proleter kitlelerini sömürmesi nasıl önlenebilir? İşçilerin bilincini engelleyen etnik ve din­sel ayrılıkların nasıl üstesinden gelinebilir? Balkan fırtınası­nın tam yüreğindeki Selanik için, en önemli konu buydu. Zamanın başka birçok önemli sosyalist önderi gibi, Benaro­ya ve Tomov sosyalizmin millî husumetlere galebe çalaca­ğından emindiler. Ellerinde dayanılmaz bir silâh olduğuna inanıyorlardı. Bu silâh federatif ilkeydi. Hepsi birden Os­manlı proletaryasını oluşturan çeşitli ulusal gruplar arasın­daki ayrılıklara, bir sendikalar ve siyasal örgütler federasyonuyla son vermek amacındaydılar.

Anahid Ter Minasyan, 1887 Ermeni Sosyal Demokrat Hınçakyan Partisinin kuruluşundan, 1921’de Doğu Ermenistan’ın Sovyetleştirilmesi dönemine kadar, Ermeni Devrimci hareketinin milliyetçilikten ayrılmadığını ifade eder, bu bir bakıma ezilen bir ulus için dönemin siyasal iklimine de uygundur. Ermeni devrimci hare­ketleri’ne baktığımız da Anahid Ter Minassian hiç de bulanık olmayan bir yargı veriyor: “1887’den Moskova Antlaşmasının Anado­lu’da bir Ermeni vatanı kurma tasarılarını sona erdirdiği 1921’e kadar, Ermeni kurtuluş hareketi içinde sosyalizm milliyetçilikten ayrılamazdı. Kafkasya Ermenileri, ulusal hareketin evrimine -terimin geniş anlamıyla- sosyalizmi kat­tılar…” MİDÖ, Taşnak ve Hınçak gibi gruplar, Sultan Hamit rejimine karşı şiddet ve militanlık yollarıyla mücadele etmeyi önerdikleri ölçüde, sosyalist oldukları kadar anarşist olarak da görüle­bilirler. Kurtuluş Hareketlerinde Sosyalizm ile milliyetçiliğin birbirinden ayrılmaz biçimde iç içeliği eğilimi diğer etnik unsurların sosyalist organizasyonlarında da farklı değildir. Makedonya İç Devrimci Örgütü de (MİDÖ) Makedonya’yı Türk yönetiminden kurtarıp bütün halklara açmayı, aynı zamanda onu rakip kiliselerin ve devletlerin egemenliği al­tından çıkarmayı amaçlayan bir örgüt olarak tanımlanıyor. Örgütün kendisi sosyalist bir örgüt olmasa bile önder­lerinin sosyalist olduğu ve Makedonya’daki çoğu sosyalistlerce de desteklenmektedir.

Ermenistan’da, hepsi de aydınlar tarafından kurulan ilk siyasal partiler, 1885’te Van’da kurulan Armenakan, 1887’de Cenevre’de kurulan Sosyal Demokrat Hınçakyan, 1890’da Tiflis’te kurulan Taşnaksutyun ya da Ermeni Devrimci Fe­derasyonu’dur (EDF) . Bunların amacı, Doğu Anadolu vilâ­yetleri için, Berlin’de söz verilen reformların yapılmasını sağlamak ve Osmanlı İmparatorluğu Ermenilerini devrimci olarak yetiştirmekti.

Bu partilerden birincisi demokratik ve liberal bir partiydi; üyeleri ve etki alanı Osmanlı coğrafyasında ki Van yöresiyle sı­nırlıydı. Diğer ikisi, Kafkaslar’ın Ermeni aydınlarınca ku­rulmuşlardı ve sosyalistliler. Rusya ve Avrupa üniversitele­rinde eğitim gören bu Ermeni aydınlarının -tıpkı Rus intelligentsiası gibi- Mesihci ve devrimci bir vizyonları vardı. Ermeni halkını Asya karanlığından çekip çıkar­mak, ekonomik gerilik ve siyasal bağımlılıkla savaşmak ve halkı daha Batılı bir uygarlığa yöneltmek istiyorlardı. Plehanov’un dostları olan Hınçaklar, kendilerinin Marxist oldukları savındaydılar, fakat kültürce de zihniyetçe de hep halkçı (popülist) olarak kaldılar. Sosyalistliği önceleri çok belirgin olmayan EDF, Rusya’nın devrimci sosyalizmi ile Jaures’in sosyalizmi arasında tereddüt etti. Er­meni sosyalistlerini Rus İmparatorluğu’nda sınıf savaşı ile Osmanlı İmparatorluğu’nda ulusal savaşım yürütme arasın­da bir tercih yapmaya zorlayan, Rusya’nın 1905’teki dev­rimci bunalımını sağ atlattı. 1907’de İkinci Enternasyonal’e kabul edildi. Bu partilerin her üçü de, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeni çiftçileri siyasal bakımdan eğitmeyi, haydutlara ve Kürt kabilelerinin yağma ve şiddet hareketlerine olduğu gi­bi, Ermeni vurguncuların açgözlülüğüne ve Osmanlı me­murlarının gaddarlıklarına da karşı öz-savunmalarını ör­gütlemeyi kendi görevleri sayıyorlardı. Silâhlı fedai grupla­rına, zorunlu olmadıkça herhangi bir yere saldırmamaları, güç durumdaki köylere yardım etmeleri, Hıristiyan teb’ayı eğitmeleri ve onları her türlü baskıya karşı direnmeye, yü­reklendirmeleri talimatı verilmişti. Ermeni devrimcileri, sosyalizmi (çağdaşlaşma ve adalet gibi) ekonomik ve toplumsal sorunlara, hatta daha önemli­si, etnik çeşitlilikle kültürel uçurumların kural olduğu Doğu’da milliyet sorununa cevap verebilecek almaşık bir ide­oloji sayıyorlardı. Fikrî sosyalizm ve varlığı birçok devlet sınırının çaprazla­masına kesen (transnational) bir halkın gitgide büyüyen sosyalizmi Ermeni Sorunu’nun çözümüne yardım edebilir­di; ama bunu, altında uluslararasıcı (enternasyonalist) öğ­reti ve taktik olmadan yapamazdı. Sosyal Demokrat Hınçak Partisinin azami programı sosyalist bir programdır. (ek.1) Asgari programında, demokrasi ve özgürlük vurgulanır. (ek 2) Ermeni Devrimci Federasyonu’nun (Taşnaksutyun) bildirisi bu bakımdan tüm unsurları kucaklar niteliktedir. (ek 3)

Hınçak, Taşnak ve diğer Sosyal Demokrat Ermeni sosyalistlerinin, Kafkaslar ötesin­den (1905 Devrimi) İran’a (1906-12 anayasacılık hareketi) ve Osmanlı İmparatorluğu’na (1908 Jön Türk Devrimi) ka­dar Doğu’da gelişen devrimler çemberine, katılmalarının da nedeni budur. Şunu da ilave edelim Anadolu’da tabanı olmayan İTC’nin örgütlenebilmesi için Ermeniler örnek bir dayanışma göstermişlerdir. Jön Türk bildirilerinin Anadolu’ya ulaştırma ve dağıtımında rol almalarının yanında İttihat kulüpleri Hınçak ve Taşnak Kulüplerinin bitişiğinde açılırken, Ermeni örgütleri kuruluşunda kurucu üye olarak da desteklemişlerdir. İTC güçlendiğinde Ermenilere ihtiyaç kalmayacak onları kadim topraklarından kazıyacaktır.

Birinci Büyük Savaş, Osmanlı İmparatorluğu halkları için bir felâket oldu. 1915 yılında yapılan tehcir ve Soykırımdan sonra, sağ kalan militanlar eliyle, göçürülenlerin ve sığınmacıların toplan­dığı Yakın Doğu ülkelerinde Hınçaklar ve Taşnaklar parti­lerini yeniden kurdular ve topluluklarının sürgünde nasıl korunacağını tartıştılar. Taşnaklar Sosyalist Enternasyonalle ilişki­lerini yeniledi ve Sovyet rejimini eleştirdi, Hınçaklarsa onu destekledi. İlk Ermeni komünistleri Hınçaklardan çıktı. Bunlar, İran, Suriye-lübnan ve Mısır’da komünist partilerin kuruluşunda tarihsel roller oynadılar.

Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeni sosyalist basınından söz edersek Haraç (İleri), Azadamard (Özgürlük Kavgası) ve Aşhkadank (Emek) gazetelerini de anmak gerekir.

(Vorwaerts’in Ermenicesi olan) Haraç, 31 Mayıs 1909’da Erzurum’da Yegişe Topciyan[8] tarafından kurulmuştu. Önce iki haftada bir çıkıyordu, bir ara günlük oldu, sonra 1914’e kadar üç haftada bir yayımlandı. 1911’de başyazarlığına Şavarş Misakyan[9] getirildi. İlk sayının başyazısı, Haraç’ın programını açıklamaktadır. (Doğu) Anadolu’nun en büyük kenti olan Erzurum, Yerkir’in [vatan] de başlıca şehridir. O yılın Mart-Nisan aylarındaki bunalım sırasında, Erzurum’daki ordu Jön Türklere başkaldırmış ve Ermeniler Adana olayla­rının burada da yineleneceğinden korkmuşlardır. Haraç, Erzurum’da halka Anayasa’nın (Kanunuesasî) ilkelerini ta­nıtmaya ve Türkçe-Kürtçe ekler çıkararak vatan’ın insanları arasında barış ve kardeşliği sağlamaya çalışıyordu. “Rehbe­ri, sosyalizmin yüksek ilkesi olan” Haraç, sadece sömürülen emekçileri -nüfusun ezilen çoğunluğunu oluşturan, okuryazarlığı olmayan çiftçileri, yoksul zanaatçıları, tarım ve inşaat işçilerini- savunmakla kalmak istemiyor, cahil bı­rakılmış ve ailesinin erkeklerinin otoritesine tâbi tutulan Ermeni kadınını özgürleştirmeyi ve yörenin kültürel geliş­mesine, katkıda bulunmayı da amaçlıyordu.Gazete Jön Türklerin siyasal gelişimine gitgide daha eleşti­rici gözlerle bakmış, dikkatini tarımsal sorunlar, kırlık alan­lardan göç ve Batı emperyalizmi üzerinde yoğunlaştırmıştır. Düzenli olarak da sosyalizm hakkında yazılar basmıştır.

Azadamart (Özgürlük Kavgası), 1909 Haziranı’nda İstan­bul’da kurulmuştur. 10.000-15.000 satan bu gazete, EDF’nun Osmanlı İmparatorluğu’ndaki parti organıydı. Yö­netmeni olan Ruben Zartaryan (1874-1914)[10], Harput yakınla­rında doğmuş, genç bir halkçı yazardı. Azadamard, pek çok bakımdan yetkin bir kaynaktır. 1908-14 yılları arasında, Os­manlı İmparatorluğu’nun Ermeni topluluğu, EDF ile Jön Türklerin ilişkileri, demokratik, liberal ve sosyalist fikirlerin, ayrıca da Fransız ve Alman etkilerinin yayılması gibi konula­rı inceleyebilmek için, bu dönem çıkan Azadamart sayıları­nın sıkı bir çözümlemesini yapmak gereklidir; oysa hâlâ böy­le bir çaba gösterilmemişti. Bu gazete, -beklenebileceği üzere-en çok Ermeniler arasında etkili olmuştu. O kısa kültürel çi-çeklenme döneminde, okuyucularına birçok yazar, tarihçi ve toplum bilimciyi tanıtan Azadamart ağır Osmanlı sansürün­den payını almıştır. Birçok değişik başlıklar altında ve. çeşitli başyazarların yönetiminde yayımlanmıştır. Bakin (1911), Bu­tania (1912), Haraçmart (1913),Aztak (1913), Meghu (1913) ve Şant (1913-14). 1914 Ekim’inde yasaklanan gazete 1918 Mütarekesi’nden sonra Atraramard diye çıkmış, bazı değişikliklerden sonra da Cagadamard adını almıştır.

Osmanlı meclis-i mebusanı’ndaki Sosyalist grubunu da Ermeniler oluşturmaktadır. 1908-12 Meclisi’nin bileşiminde 220 Müslüman üyenin yanında 40’ın üstünde gayr-i Müslim mebusun içlindeki birkaç sosyalist millet vekilinin sayılarının çok üzerinde bir etkinlikleri vardır. Meclisteki sosyalist grupta dördü Taşnak: (Erzurum mebusları) Garo Pastırmacıyan[11] ve Varteks Serengülyan[12], (Muş mebusu) Keğam Garabedyan[13] ve (Van mebusu) Vahan Papazyan. İki Ermeni milletvekili de Hınçak Partisi’ndendi: Dr. Nazaret Dagavaryan (Sivas) ve Boyacıyan (Kozan)[14]. Ni­hayet, sosyalistlerin en önemlilerinden biri de Bulgar mebusu Dimitri Vlahov (Selanik) idi. Vlahov, Parvus’ta öylesi­ne etkileyici bir izlenim bırakmıştır ki, Parvus, Kautsky’e mektuplarında ondan söz etmektedir. Kerim Sadi, Vlahov, 1911 yılında Selanik’te verdiği konferanların birinden Söz eder. Bu konferans bir seçim çalışmasıdır: “Selanik’te çıkan, Yeni Asır gazetesi, Osmanlı Mebusan Meclisi’nde sosyalist mebus olarak bulunmuş bir hatibin konferansını kaydediyordu ki, birçok cihetlerden tahlile değer özelliktedir. Sabık Selanik Mebusu Vlahof Efendi tarafından, Grandotel’de verilmiş olan bu konferansta Amele Heyet-i Müttehidesi ile anâsır-ı saireye mensup binden fazla dinleyici hazır bulunmuştu.Hatip, nutkunda, Mebusan Meclisi’nin fesih sebeplerini açıklayan bir girişten sonra, seçim için gerekli vasıflardan bahsetmiş; programını kabul ettiği ve itimadım kazandığı Amele Heyet-i Müttehidesi azasına (İşçi Federasyonu üyelerine) üç buçuk senelik çalışma hayatının bir özetini sunmuştur. Hatip, bu özette, bilhassa sosyalistlerin haklarını muhafaza yolunda sarf edilen gayretlerin ve sonuç olarak meydana çıkan başarının ve başarısızlığın sebeplerini şerh ve izah etmiş; bu hususta, ekonomik ilerlemeleri gerekli sayarak, hazırlanan ve incelenen kanun projelerinin sunuluş biçimi ile bu ilerlemeğe engel sayılan sosyalistlerin ne dereceye kadar ilerlemeye hizmet ettiklerini istatistiklerle beyan ve ispat ey­lemiştir. Vlahof Efendi, Mebusan Meclisi’nin üç buçuk yıllık geçmiş hayatına ait olan çalışmasının özetini bitirdikten sonra, bugünkü halin eski mebuslar için bir imtihan devresi olduğunu zikrederek, iyi çalışanların emniyet ve itimat kazanacağını ve programını benimsediği ‘işçi fe­derasyonu’ ile diğer seçmenler de kendisine emniyet ve itimad ederlerse, yeni Mebusan Meclisi’nde ne suretli çalışacağını anlatmıştır.”[15]

Ermeni devrimcileri, 1915 Soykırım sürecinde bir askeri operasyon çerçevesinde toplanıp katledilerek kadim topraklarından kazındılar. Bu operasyonun bir parçası olarak Sosyal Demokrat Hınçak partisi militanları ve yöneticilerinden 120 ‘si 1-14 Haziran 1915 de evlerinden toplandılar, aynı gün Askeri Mahkemede yargılanıp başta PARAMAZ (Madteos Sarkisyan)[16] olmak üzere içlerinden 20 yönetici 2-15 Haziran 1915tarihinde Beyazıt Meydanı’nda idam edildiler.[17] Paramaz son söz olarak arkadaşları adına: “Siz yalnız bizim vücudumuzu ortadan kaldırabilirsiniz, bizim ideallerimizi asla, bu ideallerimiz yakın gelecekte gercekleşecek ve bütün dünya bunu görecek, ideallerimiz sosyalizmdir…” sözleriyle, idam sehpasında sosyalizm ideallerini tekrar eder.[18]

Ekler:

Ek. 1, S.D. Hınçak Partisinin azami program özeti

Şimdiki toplumsal sistem adaletsizlik, baskı ve kölelik üstüne kuruludur. Ekonomik köleliğe dayanan bu örgüt­lenme, ancak yumruklarının gerçeğine inanan, işçi sınıfını yağmalayan, böylelikle de insan ilişkilerinde eşitizlik ve adaletsizlik yaratan kuvvet sahipleri arasında gelişebilir. Bu eşitsizlik, yaşamın ekonomik, siyasal, toplumsal ve maddî bütün alanlarında ortaya çıkmaktadır. İnsanlığın küçük bir azınlığı, emek gücünün teri ve kanı pahasına iktidarı eline geçirmiş ve pekiştirmiş, toplumsal ve siyasal ayrıcalıklar edinmiştir.

Özel mülkiyet, bütün insanlığın türlü biçimlerdeki köle­liğine dayanmaktadır. Bugün dünyayı yöneten azınlığın te­mel ilkesi ve başlıca niteliği, budur.

Bu acıklı ve haksız duruma, ancak sosyalist örgütlenme, halkın doğrudan iktidarını kurup koruyarak, herkese top­lumsal işlerin düzenlenmesine gerçekten katılma olanağı vererek çare bulabilir. Sosyalist sistem insanların doğal ve yadsınamaz haklarını gerçekten savunur; her bireyin bütün güçlerini, bütün yetenek ve olanaklarını çeşitli biçimler al­tında tam olarak geliştirmesini destekler; her türlü toplum­sal ve ekonomik ilişkiyi barış içinde, örgütler, halkın irade­sinin gerçek ifadesi olur.

Bu temel inançlar doğrultusunda, Hınçak grubu sosya­listtir. Ülküsü ve uzun erimli amacı, Ermeni halkının ve ülkesinin yararına sosyalist örgütlenmeyi gerçekleştirmektir.

Ek 2. S.D. Hınçak Partisinin asgari programı özeti

Türkiye Ermenistanı’ndaki Ermeni halkı, bugün siyasal ve ekonomik kölelik zincirlerine vurulmuş bir cemaat ha­linde yaşamaktadır. İktisaden müflis bir hükümetin yöneli­minde birbirini izleyen her malî bunalımda iki ya da üç ka­tına çıkan çeşitli dolaylı ve dolaysız vergilerle ezilmektedir. Topraklarına hükümet tarafından sürekli olarak saldırıl­makla, emeklerinin ürünleri de gerek devletin gerekse özel kişilerin yağmasına uğramaktadır. Bu koşulların arasına sı­kışmış insanlar, ancak hükümeti ve doymak bilmez sınıfları beslemek için çalışmakta ve üretim yapmaktadırlar.

Siyasal haklardan büsbütün yoksundurlar. Sessizce köle­lik etmeye ve edilgence söz dinlemeye zorlanmışlardır. Mahkemede tanıklık yapamazlar. Canların korumaya kalkı­şırlarsa suçlu düşerler, sefil kaderlerinden yakınırlarsa ka­bahatli olurlar. Dinleri yüzünden kovuşturmalara uğratılır­lar, canları ve malları hep tehlikededir. Sürekli olarak da vahşi aşiretlerin şiddetli saldırılarına maruz kalırlar. İşte maddeten ve siyaseten çöküş halinde olmalarının, sefil ko­şullarda yaşamalarının sebepleri bunlardır. Halkı yoksullu­ğundan kurtarmak, doğru yola çıkarmak ve sonul amaç olan sosyalist örgütlenmeyi gerçekleştirmesine olanak sağ­lamak için, Türkiye Ermenistanı’nda her şeyden önce, kısa erimli amaçlar olarak, geniş tabanlı bir demokrasinin ku­rulması, siyasal özgürlüğün ve ulusal bağımsızlığın olması zorunludur.

Ek 3. Taşnaksutyun bildirisi

Bizim kendimizin kim olduğumuzu, karşıtlarımızın ve düşmanlarımızın kimler olduğunu anlamamızın zamanı geldiğine inanıyoruz- ‘Biz’ derken, ‘Taşnak’ ya da diğer Ermeni devrimci partilerini değil, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan ve müstebit hükümetin yıkıcılığına, yağmacılığına ve bas­kıcılığına uğrayan herkesi, bütün Osmanlıları, yani bütün Türkleri, Ermenileri, Arnavutları, Arapları, Rumları, Süryanileri kastettiğimiz anlaşılmalı. Özgürlük, uygarlık ve temel insan haklarından yoksun olanlar, ızdırap alevleri üstünde ca­yır cayır yanıyor ve dayanılmaz acılar çekiyorlar; ama felâ­ketli kaderlerini kavradıkları için, istibdada ve mevcut rejime karşı ayaklanıyor ve kanları pahasına özgürlük, eşitlik ve in­sanlıklarını kazanmaya savaşıyorlar.

Müstebit hükümetin varlığını sürdürmesini güvencelemek, kendi çıkarları için makam ve mevkilerini korumak isteyenle­ri, yiyicileri (mürteşileri), faizcileri (murabahacıları), yasa­dışı ve zorba soyguncuları hasımlarımız ve düşmanlarımız arasında sayıyoruz.

Mevcut hükümete taraf olanların ve ülkedeki kargaşadan çı­kar sağlayanların, yoksulları soyanların hepsi; özgürlük ve eşitliğe karşı koyanlar, ister Ermeni olsunlar, ister Türk, Arap, Süıyani, Arnavut ya da Rum, bizim hasmımız ve düşmanları­mızdır, öyle de kalacaklardır.

Bizim bayrağımız altına girenlerse, ırk ya da din ayrımı olmadan, özgürlük ve eşitliği isteyenler, müstebid hükümetten nefretle bütün halkları kölelikten, yağmadan ve haydutluktan kurtarmaya çalışanlardır.

Biz özgürlüğüz, bilgiyiz, eşitliğiz, yasayız. Düşmanlarımız ist’ıbdaddır, cahilliktir, köleliktir, yağmadır, adaletsizliktir.

Biz işçileriz, biz ülkemizin lânetlileriyiz, alevleri yükselten­leriz, ülkemizdeki yenilikçileriz biz-

Düşmanlarımız tembeller ve yiyicilerdir. memleketi yabancılara satanlar, bizi kılıçtan geçirenler ve kıtlığa mahkûm edenlerdir.

Biz çalışan, ama ekmeği olmayan halkız; karşımızdakilerse tembeldir, ama her zaman onlar toktur, zengindir ve debdebe içindedir.

Ek 4. Ermenice’ye çevrilmiş sosyalist yayınlar

A. Bebel, Kadın ve Sosyalizm. Tiflis,

A. Bogdanov, Ekonomi Bilimi. Özet. Çeviren Aşot Çilingiryan. Tiflis, 1907. 365 s.

Sanat ve işçi Sınıfı. Çeviren Khoren Lorentz. Önsöz “Eski ve Yeni Sanat,” A. Ka-rinyan. Moskova, 1920.

insanla Makine Arasında. Çeviren S.D. Tiflis, İşçi Basımevi.

V Brague, Kahrolsun Sosyal Demokratlar. Çeviren Dıratsyan. Basan Vartanyan. 1906.

Kahrolsun Sosyal Demokratlar. Çeviren M.D. Şvod. Basan Hermes. Tiflis, 1906.

F. Engels, Fransa’da ve Almanya’da Tarımsal Sorun. Bir Rusça çeviriden çeviren Kar. Papovyan. Basan Hermes. Tiflis, 1906.

J. Jaures, Burjuva Mülkiyeti ve Geleceği. Çeviren S.S. Basan Hermes, Tiflis, 1906.

K. Kautsky, Devrimci Isa, Çeviren S. Hovhannesyan. İstanbul, 1913.

Avusturya’nın Bunalımı (dil ve ulus). Çeviren K. Popoviantz. Akhaltzkha, 1906.

Rusya’da Köylüler ve Devrim. Çeviren S. Banvoryan. Gütenberg Basımevi, 1907.

Sınıf Çıkarları Arasındaki Çelişkiler. Çeviren R. Daşdoyan. Baku, 1907 (işçinin Kütüphanesi, No. 10).

Erfurt Programı. Çeviren H. Azadyan. Gütenberg Basımevi, 1907.

Çağdaş Milliyet. Çeviren K. Papovyan. Basan Hermes. 1905.

Kapitalist Sınıfı. Çeviren Sabah-Kulyan. Paris, 1906. Sömürge Siyaseti. Çeviren R. Hanazad. Tebriz, 1904.

Temsili Hükümet. Çeviren R. Hanazad. Basan Hermes. Tiflis, 1906-7.

Friedrich Engels: Yaşamı ve Yapıtı. Çeviren Sunık. Meşveret Basımevi, 1910.

Devlet Duması. İşçinin Kütüphanesi. Tiflis, 1906. Milliyetçilik. İşçinin Kütüphanesi. Tiflis, 1906.

A. Kollontay, Sosyal Demokratlar Kimlerdir ve Ne İstiyorlar? İşçinin Kütüphanesi.Tiflis, 1906.

Paul Lafargue, Yalın Sosyalist Gerçekler Hakkında. Ermeni SD Örgütü yayım.Cenevre, 1906.

J. Guescle ve P Lafargue, Sosyal Demokrasinin İstemleri. Cenevre, 1905.

F. Lassalle, Anayasanın Niteliği Üstüne. Çeviren K.R 1908.

K. Marx, Komünist Partisinin Manifestosu, Çeviren S. Şahumyan. Cenevre, 1904.

Komünist Partisi’nin Manifestosu. Çeviren M.M. Özel basım, 1906.

Ücretli Emek ve .Sermaye. Çeviren S. Şahumyan. Basan Hermes. Tiflis, 1906.

L Martov, Sosyal Devrimciler ve Proletarya. Tiflis.

Rusya’da Siyasal Partiler. İşçinin Kütüphanesi. Tiflis, 1906.

L. Petrov, iki Program. Çeviren Kar, Papovyan. St. Pelerburg, 1906.

G. Plehanov, 1 Mayıs, Baku, 1907.

I Mayıs. İstanbul, 1912.

Yazarı adsız, 1 Mayıs, Meşveret Basımevi. Trabzon, 1909.

B.. Stern, Hasta Adam. Türkiye’den Kültürel Sahneler. Çeviren L. Babayan. Basan Hermes. Tiflis, 1905.

V Çernov, Ekonomik Kategoriler Olarak Çiftçi ve isçi. Çeviren L.N. Basan Hermes, 1906.

E. Vandervelde, Marxizmdeki İdealizm. Çeviren S. Der Ananyan. Basan Hermes. Tiflis, 1907.

Kaynakça:

1. Teotig, Huşartsan , 1919 İstanbul O. Arzuman Matbaası

2. Mete Tunçay, Erik Jan Zürcher, Osmanlı İmparatorluğunda Sosyalizm ve Milliyetçilik, Çev Mete Tunçay, İletişim,2004

3. Kerim Sadi (A. Cerrahoğlu) Türkiye’de Sosyalizm Tarihine Katkı, İletişim,1994

4. Şerif Mardin, Türk Modernleşmesi, Der. M. Türköne/ t. Önder,İletişim, 1994

5. Mete Tunçay, Türkiye’de Sol Akımlar, bilgi Yayınevi,1967

6. Rasim Başara, Kıymetli Bir Hatıra, 27 Haziran 1335’ten 29 1.Teşrin 1923’e, tasviri Efkar 29 Ekim 1943

7. Emrah Cilasun, Mustafa Suphi’yle Yoldaşlarını Kim Öldürdü? Agora, 2008.

8. Karl Marx-Friedrich Engels, Komünist Manifesto ve hakkında yazılar, Çev. N. Satlıgan, T. Ağaoğlu, O. Göçmen, Ş. Alpagut, Yordam Kitap, 2008.

8. Sait Çetinoğlu, Kırmızı Yanlışlarımı Çok Severim, Mesele Mayıs ‘2008.

9. Karabet Çalyan, Adana Vak’ası Hakkında Rapor, İstanbul 1327.

[1] Şerif Mardin, “Bir siyasi muhalafet, eğer a) mutlak gücü sınırlama, b) gerçek siyasi alternatifleri önerme işlevlerine sahip bir mekanizma olarak belirlenirse, o zaman böyle bir şeyin Osmanlıda var olmadığı söylenebilir”der

[2] Dankwart A. Rustow, Romanof istibdadından ka­çarak, Paris, Cenevre, Zürih, Brüksel ve Londra gibi Avrupa şehirlerine sığınan Rusların Hegel, Feuerbach, Blanqui ve Marx’tan etkilenmelerine karşılık, Osmanlı istibdadından yılarak aynı şehirlere giden Türklerin ise (öteki Orta—Doğulularla birlikte) Mazzini, Comte, Victor Hugo, Renan ve Durkheim’m etkisi altında kalmalarını, başlıca üç nedenle açıklamaya çalışmaktadır: bir kere, Türklerin yalnız Fransızca bilmele­ri, Rusların Almanca da konuşmaları; sonra, Rusların daha önce, daha devrimci bir dönemde (1789-1848) gelmiş olmaları, Türklerin Avrupa’­da geçirdikleri yılların ise, istikrarlı III. Napoleon, Bismarck ve Disraeli yönetimlerine rastlamış olması; üçüncüsü de, Rus toplumu modern­leşmeye daha erken (Büyük Petro zamanında) başlamış olduğu için, Romanof otokrasisinin sağlamlığı, dolayısıyla düzeltmek için yıkma ge­reğinin duyulması; öte yandan, devletle kendilerini özdeşleştirme gele­neğini sürdüren Osmanlı aydınlarının, bu güçsüz yapıyı yıkmak değil, ıslah etmek istemeleri.

Şerif Mardin, Jön Türklerin fikirlerinin şekillendiği 1890’lı yılların Fransa’sında 1880’lerin siyasal skandalları demokrasiye karşı güveni sarsmış, bir müddetten beri Taine ve Rena’ın etkisiyle gelişen seçkinciliğin palazlandığı yıllar olarak tasvir eder. Şerif Mardin ayrıca Osmanlı aydınlarının/bürokratlarının Batı ile tanışmasının batının büyük düşünürlerinin eserleri yoluyla değil, Batıda fizyokratlar olarak bilinen kamu idaresi kuramcılarının uzantısı sayılan kameralizm yoluyla girdiğini ve kameralizmin, batıda aydın despotizmi adı verilen siyasal görüşün siyasal teorisini oluşturduğunu söyler: “Kameralizm, aydın despotizminin kuram haline getirilmiş düşüncesiydi. Kameralistlere göre güçlü devlet, aynı zamanda güçlü ve problemsiz bir orta sınıfa dayanan devletti. Devletin bu açıdan görevi teb’aya eğitim ve ticareti kolaylaştırmak, onları koruyarak birer üretici haline getirmek ve bu yolla elde edilen vergilerden yeni tipte bir orduyu, bürokrasiyi ve genel olarak devlet kurumlarını güçlendirmekti. Avrupa’ya düzenli bir şekilde giden ilk Osmanlı diplomatları (1795) devlet sistemini incelemeye başladıklarında, Kıt’a Avrupası’nda böyle bir sistemle karşılaşmışlardı.”

[3] Şerif Mardin ‘Osmanlılarda iktidar, güç, bastırma ilkelerinin aile hayatlarından başlayan bir zincirle devlet idaresine kadar uzanan halkaları’nın altını çizer

[4] KAREKİN GOZİGYAN (Yesalem), 17 Ağustos 1878’de Palu’da doğdu. Öğrenimini Çarsancak ve Kharpert’te gördü. 1896’da Rusya’ya geçip fabrikada Çalıştı ve işçi sınıfının mâruz kaldığı sıkıntılar, kendisini sosyal demokrat fikre meylettirdi. 1901’de Hınçag fikirleri yayması sebebiyle tutuklandı. İki yıllık hapisten sonra Cenevre’ye geçti; burada Y. Balyan’la birlikte “Panvor” (İşçi) adlı sosyalist mecmuayı yayınladı.. 1905’te Rus devrimci cereyanlar Peterburg işçileri tarafından yayıldığında, adını değiştirerek Tiflis’e geçti; sırasıyla “Gyank” (Hayat), “Tsayn” (Ses) ve “Kordz” (İş) mevmualarını yönetti; bunların hepsi de kapatıldı. Yurt dışında yayımlanan Sosyalist ve din görevlisi Der Zaven’in çıkardığı “Yergri Tsayn” (Ülke’nin Sesi) mecmualarına değişik takma isimlerle yazdı. Meşrutiyet’ten sonra İstanbul’a geldi ve “Manzume” gazetesinde yazmayabaşladı. Az sonra Mürettipler Derneği’ni kurdu ve Nazaryants’la birlikte “NorGyank” (Yeni Hayat) haftalık mecmuasını kurdu; keza “Abaka” (İstikbâl) mecmuasını. “Toğ Fakt’erı Khosin” (Konuşan Eylemler Olsun) başlıklı kitabı yayınladı.Evlendi, öğretmenlik yapmak maksadıyla, ailecek Drabizon’a [Trabzon] geçti; 1915’e dek orada kaldı; sürgünde eşiyle birlikte, birçokları gibi (canilerin eline geçmemek için) dereye atladılar…

[5] John Reed, geçen 19 yüzyılın son ve 2O. Yüzyılın ilk yarısının en önemli tanığı ve ABD’nin en önemli gazeteci ve komünist yazarlarındandır. Söyleminde barışçı bir geleceğe ve barışın boy vermesine elverişli, yeni bir toplumsal düzene duyduğu özlemi dile getirir. Yaşamını bu değerlere adamıştır. Nerede bir toplusal hareket varsa John Reed oradadır. Bu bakımdan bir gün Amerika’da grevci işçilerin olduğu gibi bir diğer gün Gazeteci olarak Meksika’da Pancho Villa ile birliktedir. Viva Meksika o günlerin tanıklığını ifade eder. Devrim sırasında Rusya’dadır. Birinci Dünya Savaşı sıra­sında savaş muhabirliği yapan Reed, birçok Balkan ülkesinden sonra Türkiye’ye de gelmiş anılarında İstanbul’a da yer verirken Ermeni Soykırım sürecine de tanıklık eder. Balkanlarda Savaş o günlerin tanıklığıdır. John Reed Bolşevik Devrimi sırasında da Petrograd’dadır. Dolayısıyla Bolşevik Dev­rimi’nin sınırlı sayıda Batılı tanıklarından birisidir. Dünyayı Sarsan On Gün bu tanıklığın eseridir. John Reed, Komintern üyesi ve Amerikan Ko­münist Partisi’nin kuruluşunda önde gelen isimlerden biridir. Savaştan sonra Sovyetler Birliğine geri dönen John Reed 1920 yılında Moskova’da ölmüş ve Kızıl Meydan’da gömülmüştür.

[6] Abraham Benaroya, 1887’de doğan A.-Benaroya daha onlu yaşlarındayken sosyalizme bağlanmıştır. 1905’te, Bulgaris­tan’daki Nikola Harlakov’un “anarko-liberal”lerinin saflarındaydı. Jön Türk Haereketinin başlangıcında gittiği Selanik’te, Selanik İşçi Federasyonu’nun kökenini oluşturan bir Yahudi sosyalist çevresinin önderi oldu. 1924’e kadar Federas­yon’un sekreterliğini yapan Benaroya o tarihteyse, örgütünün bağlandığı Yunan Komünist Partisi’nden ayrılmıştır.

[7] Federasyon Türkçe Amele Gazetesi, Rumca Efimeris tu Ergatu, Bulgarca Rabotniçeski Vestnik ve Ladino Jornal do Labrador adlarıyla 4 dilde haftalık gazete çıkarmıştır.

[8] YEGISE TOPCIYAN.- (Doğum Tarihi belli değil) yazar, ve siyaset adamı. Taşnak parti üyesi. Shirak yöresinde öğretmenlik yapti.1898 de Petersburg üniversitesinde sosyal bilimler öğrencisi,daha sonra Berlin universitesini bitirir. “Harach” dergisini yayınlar. 1909’da İstanbul’dan Erzurum’a dönerken tuzak kurularak öldürülür.

[9] SAVARS MISAKYAN.- 17/8/1884-de Sivas’ın Zimmar köyünde doğdu, gazeteci, yazar, siyaset adamı ve Taşnak partisi üyesi. 1890’da ailesiyle İstanbul’a yerleşti. 16 yaşında gazeteciliğe yöneldi. 1908 de İstanbul’da “Aztak” isimli bir gazete yayınladı “Artziv” isimli kitapçı dükkanını açtı. 1911 de Erzurum’da “Haratc” isimli gazetede başyazarlık yaptı. 1912-de İstanbula döndü. “Azadamart” gazetesinde görev aldı, aynı zamanda bu gazetenin eki olan dergide edebi yazılar yazdı. 1915, 24 Nisanda fikir adamlarının Anadoluya sevkinden sonra bir ihbar neticesi, (Bulgaristandaki Hayastan” gazetesine gizli bilgiler sızdirdiğı suclamasıyla) gözaltına alındı ve uzun süre sorgulandı. 1918 kasımında serbest kaldıktan sonra İstanbul’daki kapatilmis olan ”Azadamart” gazetesinin yerine “Cagadamart” gazetesini yayına soktu ve basyazarlığını üstlendi. Aynı zamanda 1919 da Tasnak partisinin Erivan kongresine İstanbul delegesi seçildi. 1922 de, Önce Sofya’ya, 1924’de Parise yerlesti. Parti yüksek kuruluna seçildi. 1925’ten bugüne kadar yayınlanan “Haratc” gazetesini yayınladı ve 26/1/1957 de öldü. Kızı Arpik Misakyan babasının gazetesi Haratc’ı bu güne kadar devam ettirmektedir.

[10] Rupen Zartaryan, Azadamar’dın başyazarı, 1915’te tutuklanıp öldürülen Ermeni entelektüelleri arasındadır. 1874’te Harput’ta doğdu. İlköğrenimini burada okudu. Sonra öğretmenliğe başladı ve devrimci eğilimleri nedeniyle tutuklandı. 1904’te İzmir’e geçti. Manisa’da öğretmenlik yaptı ve hakkında adlî tâkibat başladığında, Bulgaristan’ın Filibe şehrine kaçtı ; orada “Razmig” (Savaşçı) gazetesini Meşrutiyet ilânına kadar yayınladı. Takma adları Hraçya ve (Türkçe) Ejderha oldu. Tabir-i caizse “koyu” bir E.D.F. (Taşnak) üyesiydi. Edebi üslubu gergin ve canlıydı.

Konularını Anadolu’nun manzaralarından, masallarından ve dövüşken, isyankâr yaşantılardan aldı; böylece göze çarpan, usta bir düz yazarı ününü kazandı. Değişik gazete ve dergilerde yayınlanmış düz yazılarını 1910’da “Tzaykaluys” (Şafağa kadar) yapıtında toplamıştır. Yazılarından dikkati çeken “Sareru dığan” (Dağların Çocuğu) (Masis 1902), “Vakh yes merneyi” (Ah, ben ölseydim !), “A. Mamul” (1. Baskı ), “Sev havı gançets” (Kara Tavuk Çağırdı), “Panper kıraganutyan yev arvesdi” (Edebiyat ve Sanat Sözcüsü) ve “Bahagnerı artun yen” (Bekçiler Uyanıktır) v.s. İstanbul’a gelişinde bir süre “Jamanag” gazetesinde çalıştıktan sonra 1909’da “Azadamard” gazetesini yayınladı ve tehcire gitme gününe kadar, bu görevini başarıyla yerine getirdi. Kendi etrafında başarılı yazarları toplamayı başarmıştı ve gündelik konularda coşkulu ama imzasız makaleler yazıyordu. Taşnak’ların düzenlediği mitinglerde söylevlerle katıldı ve Ermeni Ulusal Meclisi’nde delege seçildi. “Meğrakeder” (Balbilenler) başlığıyla, çocuklar için ders kitapları serisi yayınladı. 1911 – 14’te “Azadamard Ek”i ve “Pakin” dergilerini yayınladı. Filibe’de yayınladığı “Arüdzin Janikı” (Aslanın Pençesi) kitabında hapishane anıları bulunuyor.

[11] Armen Garo kod adlı Dr. Karekin Pastırmacıyan, Ermeni siyasal yaşamının en seçkin insanlarından biridir.yirmi üç yaşında ateşli ve ieadilt bir üniversite öğrencisi olarak 1896’da İstanbul’daki Osmanlı Bankası işgalinde yer almış. 1908’de Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Ermeni milletvekili olan Armen Garo’yu 1915’te Kafkasya Ermeni gönüllülerine komutan olarak Osmanlı ordularına karşı savaş alanında görürüz. 1920’de bağımsız Ermenistan’ın ABD’de ilk ve tek büyükelçisi olacaktır. Ermeni Soykırımı sürecinde bütün ailesini kaybeden Armen Garo fırtınalı hayatı 1923’te ABD’de noktalanır. Armen Garo aradaki yıllarında kendisini Ermeni davasına adamış, ailesini, servetini ve sağlığını halkının mutluluğuna feda etmiştir.

[12] Vartkes, VARTGES (Hovhannes Serengülyan) : 1871’de Garin’de (Erzurum) doğdu. İlköğrenimini yaptıktan sonra, bir müddet öğretmenlik yaptı. 1890’da Erzurum’da 1 Mayıs nümayişlerine iştirak ettiğinden tevkif edildi ama sonra affedildi. Aynı yılın sonunda, İstanbul’a geldi ve öğretmenliğe başladı. Gedikpaşa Ermeni Okulu’nda yaptığı müdürlüğü kayda değerdi. Bu mayanda, H. Zarmayr takma adını kullanarak, yazılara imza atmaya başlamıştı bile. 1892’de E.D.F. (Taşnak) Partisine girdi ve oradaki faaliyetlerinden dolayı hapsedildi. Osmanlı Bankası’na karşı Ağustos ayında yapılan 19 kişilik gösteri grubunun içindeydi. Nelidof’un aracılığıyla Jirond gemisiyle Marsilya’ya gönderildi. İsviçre,Bulgaristan ve Kafkasya’da bir süre yaşadı. 1899’da Van’a geçti ; burada mümkün olduğu kadar polisin gözünden uzak kalmaya çalışarak ama ve lâkin yine de kendisi için mukaddes olan misyonuna zaman ayırtabildi; 5 Ocak 1903’te, bir gammazlık sonucu çıkan bir silahlı çatışmada, bacağından vuruldu, tevkif edilerek idama mahkûm edildi. 1907’de, Fransız dostlarının aracılığıyla, cezası ömür boyu hapse çevrildi. Önce Arğın’ın Maden beldesinin, sonra da Dikranagert (Diyarbakır) vilâyetinin bir hapishanesinden diğerine, durmadan sürülerek ağır yıllar yaşadı ve… derken, nihayet Meşrutiyet ilân edildi. Birçokları gibi hürriyetine kavuştu ve soluğu İstanbul’da aldı.

Ermeni Milli – Yerel – Meclisi’ne Üsküdar’dan delege ve biçokları gibi, akabinde Garin’den Osmanlı Parlamentosu’na mebus seçildi. Osmanlı Parlamentosu’nda sesi gümbür gümbür gürlemiş, bütün milliyetçi görüşe sahip mebus arkadaşlarının, açık ve sarih mantığı, samimi, etkileyici ve akıcı konuşma yeteneğiyle, korkulu rüyası olmuş ve tabii bunun neticesinde de hayatına hunharca son verilmişlerden oldu. Yaptığı konuşmalar yüzünden, yerli ve yabancı gazetelerde, günlerce sütunlar işgâl edildi ve kamuoyunda birçok konu tartışılmaya açıldı. Nisan 11’de, tabi 1915’in, Büyük Kervan’ın en son kafilesi’ne, ünlü hukukçu, edebiyatçı ve kendisi gibi Osmanlı Parlamentosu’nda ilk Kadın Hakları, Çocuk Hakları v.s. gibi konularda reform yapılabilmesi için konuşan, kanunlar teklif eden) Mebus Krikor Zohrab ile, Büyük Felâketi yaşar.

[13] KEGAM DER GARABETYAN- (DADRAG).- 1865 Mus’un, Khaybyan köyunde dogdu. Milli ve bagimsizlik hareketinin onculerinden. Tasnak partisi uyesi. Mus’daki Surp Garabet manastir ruhban okulunda, Getronagan ve Etcmiazin ruhban okulunda tahsilini devam ettirdi.1888-1894, 1896-1908 Mus dini merkezinde sekreterlik yapti. Bu arada bagimsizlik hareketi onculeriyle iyibir iliski kurdu. Mutasarrif Musa Beg’in bazi duruslarina karsi cephe acti ve 1890-da Istanbulda mahkemeye verebildi. Daha sonra Diyarbakir’da bulundu. 1908 ihtilalinden sonra 1915-e kadar, Osmanli parlamentosunda Mus milletvekili olarak bulundu. Mus’da bircok okullarin acilisini temin etti ve 1918-de Istanbulda oldu. 1931 de hatralari yayinlandi. Kitaplarinda ermenilere yapilanlar icin, Talat ve Enveri vicdaninda mahkum etmistir.

[14] MURAD (HAMPARTSUM BOYACIYAN) (Büyük Murat) 1867 Hacin (Saimbeyli) Ermeni milli istiklal mücadelesinin ünlü ismi. Hinçak partisi üyesi ve yöneticisi. ilk öğretimini Hacin’da daha sonra İstanbul tıp fakültesinden 1885de mezun oldu. 1890- da Kumkapı gösterisinde başı çekti, ve Sultana bazı taleplerini ortaya koydu. Kumkapı olaylarından sonra Yunanistan’a kaçtı. 1892 de Sasun’a gitti.1894 de Sasun ayaklanmasını yönetenlerden biridir. Ayaklanma sonrasında yakalanarak Bitlis hapisanesine kondu. Daha sonra tripoliye surgun edildi. 1905 hapishaneden kacarak Paris’e yerlesti.1908 de Türkiye’ye geri döndü. ve milletvekili secildi.1915’de yakalanarak sürgün edildiği Kayseri’de 30 Temmuz 1915 de idam edildi.

[15] Hayatı sürgünlerde geçip sürgünde hayatını yitiren Özgürlük tutkunu Kürt aydını Mevlânzade Rifat, sahibi bulunduğu Cihad gazetesinde, Vlahof Efendi’nin konferansı hakkında şunları yazmaktadır: “Sabık Selanik Mebusu Vlahof Efendi Sosyalisttir. İntihabat miinasebetile, Selanik’te Grandotel’de ameleye verdiği bir konferansta, mebusluğa intihabı için propaganda suretile berveçh-i âti mevaitte bulunmuştur: 1- Her Osmanlının hakk-ı intihaba malik olmasını 2- Içtimaların, cemiyetlerin, grevlerin serbest olmasını 3-14 yaşına kadar erkek ve kız çocukların fabrika ve tezgâhlar yerine mekteblere gönderilmesini 4- Amelenin hayat-ı yevmiye-i mesaîsinin kanunen tahdidi ile hukukunun Hükümet-i Osmaniyenin taht-ı vesayetinde bulundurulmasını 5- Reji usûlünün lağvile yerine ehali ve amelenin mucim-i menfaati olacak diğer bir usul ikamesini 6- İdam cezasının Divanıharplerin yalnız umûr-u keriye ile meşgul bulunmasını İşte bu mevadın temini için lâzımgelen vesait ve tekâlifin cümlesini icra edeceğini vaıt ediyor. Biz, bu mevaide muvaffakiyetlerini temenni ederiz. (Birinci sene, No:l1,10 Şubat 1327)

[16] Kod adı Paramaz olan Matteos Sarkisyan, bir Ermeni fedaisi, özgürlük savaşçısı ve siyasal aktivist. 1863 yılında Meğri kentinde doğdu. Eçmiadzin’de eğitim gördü. Nahçevan’da öğretmenlik yaparken, Stefan Sabah-Gülyan ile tanıştı [1915 yılında o da Divan-ı Harp tarafından gıyabında idama mahkum edilecekti] ve Ermeni Sosyal Demokrat Partisine [Hınçak] girdi. 1903 yılında Rus Çarlığının Kafkasya Genel Valisi Golitsin’e karşı bir suikast örgütledi. 1905-06 yılları arasında Azeri-Ermeni kıyımları sırasında iki halkın bir arada yaşaması için çaba harcadı. Köstence’deki tarihi toplantıdan sonra İstanbul’a geldi ve divan-i harbte mahkeme edildikten sonra 19 arkadaşları ile birlikte ölüme mahkum edildi.

[17] Teotik idamlar ile ilgili şunları söyler: 07 / 20 Nisan 1915’te Almanak’ı yayımlayan Hovagimyan ile birlikte Divan-ı Harp önünde muhakeme edildiğimde, bir sene hapse mahkûm oldum. Aynı gece, Büyük Koğuş’ta, yukarıda zikrettiğim insanlarla kaldım; onlar kara hükümden habersizdiler. Merkez Hapishanesi’ne naklolduktan bir ay sonra, feci akıbetlerinin farkına varmış ve benden Patrikhane’ye haber aktarmamı istedilerdi. Hapishanedeki papaz vasıtasıyla gerekeni yaptım ise de, Patrik Zaven Hazretleri pek fazla bir şey yapamadı. Talât Paşa, Patrik Hazretleri’nin ziyaretini kabul etmek istememişti. Ve hepsi 2/15Haziran’ında, şafakta, hepsi Divan-ı Harp binası önünde asıldılar; birçoğu gibi onlar da, (başka şans kalmadığı için doğmuş olan) Bağımsız Ermenistan hülyası yolunda kurban düştüler. Kaderin garip bir tecellisi olarak, bu yirmi kişinin katlinden, son tahlilde, mesul olmuş kişi de, yedi ay sonra asılacaktı.

[18] İdam edilen iğer Ermeni sosyalistler şunlardır:

Dr. BENNE TOROSYAN (Bedros Manukyan): Kharpert’in (Harput) Hüseynig kasabasında doğdu. Yeprad Koleji’nden (Fırat) 1903’te mezun oldu. Biraz öğretmenlikten sonra, Beyrut Amerikan Tıbbiye’sinde okudu, ihtisasını ilerletmek amacıyla Amerika’ya gitti. Meşrutiyet’ten sonra İstanbul’a gelerek sanatını icra etti; aynı zamanda kamu yararının yöneticilik rolüne devam etti.

ARAM AÇIKBAŞYAN: Arapgir’de doğdu; öğrenimini orada gördükten sonra 55 yaşında İstanbul’a geldi. Hukuk Okulu’na devam etti. Öğrencilik süresince Murat, Arpiyar , Cangül ve diğerleriyle temas kurdu; o sıralarda, tanınmış militan Şımavon İstanbul’a gelip Hınçak Fırkası’nın tohumlarını atmıştı, ve Hınçag Fırkası saflarına girdi; 1897’de Kumkapı nümayişinin tertipçileri arasındaydı. Hukuk diplomasını almadan Avrupa’ya geçti; oradan Pokr Hayk’a (Küçük Hayk) gitti; gayesi Ermeni gençliğini şekil ve şemaile sokmaktı. Yıllarca maceralı bir hayat yaşadı; Şabinkarahisar ve Sepastiya’da (Sivas) özverili çalışmasıyla tanındı. Yakın arkadaşı Taniyel Çavuş ile tanınmış fedai Aram’ın yardımcısı oldu. 1905’te Delege Meclisi kendisini Merkezi Yönetim’e üye seçti. Benzeri milli vazifeleri hayatının sonuna kadar ifa etti. Hayatını kazanmak için İstanbul’da emlak tellallığı da yaptı.

KEĞAM VANİGYAN:Van’da doğdu. Yeramyan Okulu’nu bitirdi, İstanbul’da Hukuk Mektebi’nden 1913’te mezun oldu. Talebe Cemiyeti’ni kuranlardan oldu; “Gaydz” (Kıvılcım) gazetesinde yazarlık ve “Hınçag” gazetesine muhabirlik yaptı.

YERVANT TOPUZYAN: Bahçecik’te doğdu, burada öğrenim gördükten sonra doğum yerinde ve Geyve bölgesi köylerinde öğretmenlik yaptı. Değişik gazetelere Panvor (İşçi) nam-ı müstearıyla yazılar yazdı.

RUPEN GARABETYAN (Vahan Boyacıyan): Çemişkezek’te doğdu. Kafkasya, Romanya, Bulgaristan ve Amerika’da siyasi faaliyetlerde bulundu ve Meşrutiyet’ten sonra da İstanbul’a geldi ve ticarete başladı ve Çemişkezek’ten Mahalli İdare Meclisi’ne mümessil seçildi.

HOVHANNES DER ĞAZARYAN: 1878’de Gesariya’da (Kayseri) doğdu Öğrenimini orada gördükten sonra, öğretmenliğe başladı. Çocuk yaşından inkılâpçı Çello ve Jirayr’ın nutuklarından etkilendi; onların mensup olduğu Hınçag Fırkası’na girdi. Fırka’nın değişik delege kurullarına katıldı. Azad- Vartanik ile, Gesariya’ki çatışmalara katıldı.

TOVMAS TOVMASYAN: Kilis’te doğdu; öğrenimini orada gördüktensonra, öğretmenliğe başladı; Halep’e geçti ve buranın Muallim Mektebi’nden mezun olduktan sonra, yine Kilis’te öğretmenlik mesleğine devam etti. Hınçag

Partisinin’nın buradaki şubesinde aktif rol oynadı ve1914’te İstanbul’a gönderildi.

HAGOP BASMACIYAN: Kilis’te doğdu, erken yaşlarda Hınçag Fırkası’na girdi; eğitimciliğe başladı; 1902’de Lusasirats İlkokulu’nu (Işıksever) kurdu. Hapsedildi, Kilikya (Başpatriği) Gatoğigos’unun ziyareti vesilesiyle affedildi. 1895’teki Adana ve çevresindeki Kilikya Ermenilerinin mâruz kaldıkları Kıyımı sırasında, savunma amacıyla silah yapımında önemli roller oynadı. Singer firmasında çalıştı.

MURAT ZAKARYAN (Hagop Ğazaryan): Muş’un Tzıronk köyünde doğdu. Memleketi insanlarının mâruz kaldığı acı ve ıstıraplar, kendisini protesto eylemlerine itti. Paramaz’ın ayrılmaz arkadaşı ve Galitsini fedailerinden oldu Ermeni – Tatar çarpışmalarına katıldı. 1914’te İstanbul’a özel görevle yâni Talât Rejimini devirmek için gitti.

MIGIRDİÇ YERETSYAN: 1873’te Abuçeh’de doğdu. Öğrenimini Harput’ta gördükten sonra ticaretle uğraştı. Meşrutiyet’ten sonra Harput’un Hınçak Partisi şubesine üye oldu. Tâlât’ın Ermeni düşmanı siyasetinin başında, hiç duyulmamış işkencelere mâruz bırakılarak, İstanbul’a getirildi.

KAREKİN BOĞOSYAN: Şabinkarahisar’da doğdu. Açıkbaşyan’ın sevdiği arkadaşıydı. Abdülhamit rejiminde Kafkasya’ya geçti ve Meşrutiyet’ten sonra İstanbul’a geldi. Saraçhane’de çadırcılık yaptı. Arşavir Sahakyan suikastının baş sorumlusu olarak tutuklanıp, hapsedildi.

ARMENAK HAMPARTSUMYAN: Denizli’de doğdu. 27 yaşında silah ve patlayıcı madde konusunda, ihtisas sahibi olmuştu; ünlü bir nişancıydı, 1914’te İstanbul’a geldiğinde bir ihbar sonucu tevkif edildi. İttihad’a hainlikle suçlandı.

YEREMYA MANUKYAN: Gesariya’nın (Kayseri) Tomarza kasabasında doğdu. Küçük yaştan İstanbul’a göç ederek Hınçagyan Gusagtsutyun saflarına girdi. Mahalli devrim nümayişlerine katıldı. Kunduracılık yapmıştır.

APRAHAM MURADYAN: Kunduracı, Hınçagyan Fırkası üyesiydi.

MİNAS KEŞİŞYAN: Diğer müstear adları, Samsunlu Khaçig ve Sarı Minas’tı. Kayseri’de doğdu. Çocuk yaşta Hınçagyan Gusagtsutyun bayrağının altına girdi. Ermeni – Tatar silahlı çatışmalarında, Erivan ve Şuşi’de mesuliyetli roller aldı. İri yarı gövdesiyle, görünüşte hemen terörist tipini andırdığı muhakkaktı.

SIMPAD KILIÇYAN (‘Angudi’ yâni ‘parasız’ Bedros): Pağeş’te doğdu.30 yaşında terzi olmakla beraber, silah kullanmakta ustalaşmıştı. Tecrübeli bir Hınçag Fırkası üyesi olarak, Muş’ta ve Pağeş’te siyasi faaliyet gösterdi.

KARNİK BOYACIYAN: Şabinkarahisar’da doğdu. Erken yaşta İstanbul’a geldi ve kahvecilik yaptı. Hınçagyan Fırkası saflarına katıldı. 1914’te Tâlât’a karşı tertiplenen bir suikasta iştirak etmiş olması suçlamasıyla tevkif edildi. Onbeş gün içerisinde otuz Lira ceza ödeme şartıyla serbest bırakıldı ve kendisi de bu meblağı zamanında temin edemediği için, tekrar tevkif edilip, hapsedildi. Asılmadan önce, günah çıkartmak için gönderilen papaza şunları söylemiştir : ‘Papaz Efendi, git dışarıdakilere söyle, söyle ki 30 Liram olmadığı için beni astılar’.

HIRANT YEGAVYAN: Arapgir’li Tıbbiye öğrencisi.

BOĞOS BOĞOSYAN: (Eğin) Agın’lı kuyumcu, hayli ilerlemiş yaşında asıldı

HIRANT AĞACANYAN: 28 yaşındayken Erzurumlu Patırmacıyan’ın sahte bir mektubu adresine, mahsus yollanarak suçlu olarak suçlanmıştır. Marzıvan Koleji’nden (Merzifon) mezun olduktan üç yıl Amerika’da ticaretle uğraştı, sonra bu işe kardeşiyle birlikte İstanbul’da devam etti. İstanbul’dan sürgüne gönderildi, şehit Arşag Hazhazyan’ın kayınbabasının oğluydu. 1915 ilkbaharında, İstanbul Hapishanesi Müdürü ve Tâlât’ın sağ kolu İbrahim Hayri, Bursa’ya gidip, İzmit, Adapazarı ve havalisinde dolaşınca; en haşin şekilde aramalara girişmişti. İşte bu vesileyle, İbrahim Hayri, Ermenilerden bir sürü silah toplar ve aşağıdaki dört kişiyi İstanbul’a yollayarak darağacına yollar:

GARABET POTUKYAN: (Bardizak’ta Bahçecik) doğdu. İzmit’e yerleşti. Küçük yaştan Hınçag Fırkası saflarına girdi ve İstanbul nümayişlerine katıldı. 1914’te İttihad’a hainlikle suçlanarak tevkif edildi ve rüşvet vererek kurtuldu. Ertesi yıl tekrar tevkif edilerek İstanbul’a getirildi.

KHOREN KHORENYAN: Adapazarı’nda doğdu. Demirci ve Hınçag mensubu. Silah ve bomba yapımında uzman, Adapazarı’nda seçim mücadelesinde koyu bir İttihad’çı muhalifiydi.

AMASYA’LI KRİKOR KAYYAN: Adapazar’da otel sahibiydi. Önce Hınçag sonra Taşnag Fırka’sına girdi. Otuz yıl devrim çalışmalarına katıldı. Kendi çevresinde müdafaa işlerinin vazgeçilmez adamı olarak tanınmıştı. Bomba imâlinde ustaydı. Adapazarı’nda Amasyalı lâkabı ile tanınmıştır.