ANF
HDK 2. Genel Kurulu’nda halklar ve inançların temsilcileri açlık grevlerine duyarlılık yaratılması gerektiğini vurguladı. Sanatçı Ferhat Tunç ise cezaevlerindeki tutsaklar ve BDP’li vekillerin açlık grevine destek için HDK’nin de açlık grevi eylemi yapması çağrısında bulundu.
HDK’nin 2. Genel Kurulu, konukların konuşmaları, 3. oturumla devam etti. KESK Genel Başkanı Lami Özgen, kendileri için de temel gündemin cezaevlerindeki açlık grevleri olduğunu ifade ederek, “60 gündür bedenini ölüme yatıran arkadaşlarımız ve yoldaşlarımızın talepleri karşılanmayacak talepler değil. Ama şunu gayet iyi biliyoruz ki, AKP hükümeti üç maymun münafıklığıyla talepleri göz önünde bulundurmak istemiyor. Bu talepler bir halkın talepleridir. Bu halkın çocukları bedenlerini ölüme yatırırken, halkların ve ezilenlerin ortak bir yaşam adına bir gelecek örmek için yatırmışlardır. AKP de adım atmak zorundadır. Tecride ilişkin yaklaşımınızı da biliyoruz. Kendiniz için yürüttüğünüz zaman diliminde İmralı’da görüşme ve müzakereler yapmak için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ı bu sürece kattığınızı biliyoruz” diye belirtti.
AKP savaş hükümeti
Halkların birlikteliğini zedeleyecek bir tecridin uyguladığını kaydeden Özgen, “Bu minvalde tecrit bir an önce kaldırılmalıdır. Atılacak adımlar bu sürece hizmet edecek ve çözüm seyrine girmiş olacaktır. Bu ülkenin emekçileri ve ezilenleri olarak tekçi zihniyeti bize dayatan AKP’ye bu politikalardan vazgeçin. Talepleri gözetin ve adım atın, cezaevlerinde ölümler olmasını istemiyoruz. Biz de bu sürece karşı durduk, durmaya devam edeceğiz. Taleplerimizi eylemlerle bir kez daha yineleyeceğiz. Bedenini açlık grevine yatırmış bütün arkadaşlarımızı ve yoldaşlarımızı selamlayarak, eşit, özgür ve demokratik Türkiye için mücadele edeceğimizi ifade ediyorum” diye konuştu.
Konuşmasına açlık grevlerine dikkat çekerek başlayan Halkevleri Genel Sekreteri Nuri Günay, AKP savaş hükümeti gibi çalıştığını ancak bunda da evrensel hukuku göz ardı ettiğini söyledi. “Bedenlerini açlığa yatırmış binlerce tutsağı selamlıyorum. Taleplerini yaygınlaştırmak ve toplumsal duyarlılığı artırmak için çalışan annelerimiz önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum” diyen Günay, “Birinci gündemimiz açlık grevidir. 60. günü yaşıyoruz ve insanlarımız yaşamsal olarak tehlikeli bir sürece girmiş bulunuyorlar. Derhal taleplerinin kabul edilerek bitirilmesi ülkemizin geleceği açısından önemli. İnsani ve politik olan bu talepleri savunmak için ancak bu tür zor yöntemleri arkadaşlarımıza dayattılar. Bugün açlık grevleri, yıllardır şovenizm tarafından zehirlenmiş insanlarımızın bile bu talepleri anlaması için olanak sağladı” ifadelerinde bulundu.
Kürtlerin eşitlik ve özgürlük taleplerinin başka hiçbir halkın çıkarını zedelemeyeceğini dile getiren Günay, aksine halkların bir arada yaşamasını, barışı garanti altına alacağını anlatmaya çalıştıklarını söyledi.
‘An azadi an azadi’
Yeni Kıbrıs Partisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Kanatlı, kritik bir süreçten geçildiğini, gündemin açlık grevleri olduğunu vurguladı. Kıbrıs’ta tutsakların talepleri için Türkiye elçiliği önünde eylem yaptıklarını kaydeden Kanatlı, “Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kalkması ve anadilde eğitim için biz de mücadele ediyoruz” dedi. AKP’nin kendilerine müjde olarak cezaevlerinin yapılmasını müjde olarak verdiğine dikkat çeken Kanatlı, Kıbrıs’ta da Türkiye’deki baskıları yaşadıklarını söyledi. Kanatlı, “An azadi an azadi” sloganını sahiplendiklerini belirtti.
BDP’li Dora’dan dışarıdakilere eleştiri
BDP Mardin Milletvekili Erol Dora, açlık grevlerinden ötürü mağdur ve üzgün olduklarını ancak sözlerini söyleyeceklerini belirterek, şöyle konuştu: “HDK benim için çok önemli. Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez böylesine farklı inançları ve kimlikleri bir araya getirmesinden ötürü önemsediğim bir konsepttir. Farklı inanç ve farklı halk, kendisini yalnız hissetmesin. Türkiye’deki tüm halkların isimleri zikredilmediğinde dışlanmışlık oluşuyor insanlarda. Hükümet yetkilileri Kürdüyle Türküyle bir bütünüz diyor ama Ermenilerle Süryanilerle Ezidilerle birlikte olduklarını vurgulamamıştır. Hükümet vatandaşlarına aynı gözle bakmalı. İki kesim vatandaş var. Müslüman ve gayri Müslimler diye. Gayri Müslimler ötekileştirildiği için zikredilmiyor. HDK ve BDP olarak biz bunu kabul etmiyoruz. Dışlanmış halkların ve inançların partisiyiz ve kongresiyiz. Yeni bir anayasa istiyoruz. Burada da hiçbir etnik yapıya vurgu yapmayan, tüm vatandaşları kapsayan bir tanım istiyoruz. Yeni anayasa da anadilin özgürce eğitilebileceği ve öğrenilip, her yerde kullanılacağı özgürlükler istiyoruz. Zorunlu din derslerini kabul etmiyoruz. İnançlar bağlamında da özgürlükler konusunda hepimize sorumluluk düşmektedir.”
Devletin laik ve hukuki olduğunu iddia ediyorsa herkese eşit yaklaşması gerektiğini vurgulayan Dora, “Ancak bugün öyle değil. Cemevi meşru bir ibadet yeri olarak kabul edilmiyor. Ezidiler yok sayılıyor. Biz işte bunun için varız. Bana göre HDK’nin herhangi bir inanca ve etnik gruba yapılanları kendisine yapılmış sayarak halklar ve inançların buna karşı direnmesi gerektiğine inanıyorum. Tarih boyunca insanlarımız asimile edildi” diye belirtti.
‘Açlık grevi dışarıdakilerin ayıbıdır’
“En önemli sorun Kürt sorunudur. Bu hepimizin sorunudur” diyen Dora, şunları söyledi: “Ölen insanlar var. Anadolu ve Mezopotamya çocukları ölmesin diyoruz. Askerler de Kürt gençleri de bu toprakların çocuklarıdır. Kimsenin ölmemesinden yana politika üretmeliyiz. Bu savaş bu çatışmalar dursun istiyoruz. Yaklaşık 70 arkadaşımız başladı. Bugün 60. gün ve 5 Kasım’dan bu yana 10 bin kişi başladı. Aydınların, sivil toplum örgütlerinin ayıbıdır. Demek ki biz dışarıda olanlar gerekeni yapmıyoruz. Esir ve tutsak arkadaşlarımız bedenlerini demokratik bir ülkede yaşamamız için, ölümlerin olmaması için yaşamlarını ortaya koymuşlardır. Tek seçenekleri yaşamları. Bizim gibi kürsüye çıkamıyorlar. Açlık grevi de pasif bir direniştir. Talepleri hukuki, vicdani, insani ve meşrudur. Bir an önce kabul edilmesi gerekiyor. Sayın Başbakana sesleniyorum; Kürtlerle bin senedir bu coğrafyada yaşıyoruz diyorlar. Gerçekten kardeşseniz onurlu ve eşit bir kardeşlik istiyoruz. O zaman neden bu arkadaşlarımızın taleplerine sessiz kalıyorsunuz?”
Ermeniler HDK’de daha güçlü yer alacak
Ermenilerin Türkiye’deki örgütlenmesi olan Nor Zartonk adına konuşan Sayat Tekir, şunları söyledi: “Türkiyeli Ermeniler olarak sizlerin karşısında olmaktan gurur duyuyoruz. Türkiye’deki bu faşizme karşı bedenleriyle direnen tutsaklara, dışarıda duyarlılığı artırmak için uğraşan bizim de annelerimiz olan barış annelerine selam gönderiyorum. Birkaç gün öce Hrant’ın öldürüldüğü yerde basın açıklaması yaptık. Açlık grevindekilerin taleplerinin bizim de talebimiz olduğunu belirttik. AKP’nin ırkçı politikaları hayatımızda. Hrant travmasıyla yetiştik. Bir Hrant Dink de olamaz dedik. Ama askerde Şahin Balıkçı adlı Ermeni öldürüldü. Dayanışma konusunda söz bekliyoruz ve aynı anlamda sözümüz mücadeleyi birlikte yürütmektir. HDK’de daha fazla Ermenilerin yer almasını sağlayacağız.”
Tunç: Bizler de bedenimizi açlığa yatırmalıyız
HDK Yürütme Kurulu Üyesi sanatçı Ferhat Tunç da yapılanların yetersizliklerine dikkat çekerek, “Cezaevlerindeki arkadaşlarımız bizim de yetersizliklerimizi kapatma adına çaba sahibi. Bu ayıp hepimizindir. Bu mücadeleyi büyütemiyorsak, içerdeki insanlar hayatlarını ortaya koyarak bunu yapıyorsa biz bunu ayıp olarak ele alarak yaklaşmalıyız. Bu en onurlu tarihtir. Ama 1996 ve2000 yıllarını da unutmayalım. O acıları ve kayıpları yaşayanların bugün Kürt siyasi tutsakların zindanlardaki direnişini yalnız bırakıyorlarsa kendi tarihlerine ve kendilerine ayıp ettiklerini de söylemeliyim. Önerim şu olacak, sorun Kürtlerin sorunu olmanın ötesindedir ve herkesin sorunudur. Bin yıllık kardeşlikten söz edenler, gereğini yapmalı. Öncelikle bizim yapmamız lazım. Ayaklanmalıyız. Demokratik tepkimizi en üst boyutta dile getirmektir. BDP’li ve zindanlardaki açlık grevlerine karşı sessiz kalmayıp biz de bedenlerimizi açlığa yatıralım. Cezaevindeki arkadaşlarımızın sesine ses olmalıyız” diye konuştu. Tunç, konuşmasının ardından katılımcılarla birlikte “Özgürlük Mahkumları” marşını seslendirdi.
Ezidi Çelik: Açlık grevindedkiler için insanlığa sahip çıkmalıyız
Ezidi topluluğundan Hacı Çelik, Kürtçe selamlayarak başladığı konuşmasında, şunları söyledi: “52 gün önce açlık grevindeki arkadaşın yanından ayrılıp geldim. İnsanın dili varmıyor ne söyleneceğine. Onlara sıcak bir selam göndermek ve sahip çıkmaktır bize düşen. Bize atfettikleri bir sorumluluk var: insanlığa sahip çıkmak. Zaten mücadelenin bir yöntemi de budur. Anadolu ve Mezopotamya’daki renklerin yan yana gelip, burada bir araya gelmesi bizim en büyük kazanımımız. Bizler de bu topluluk içinde bir çiçeğiz. Sayıları 300’e düşen toplulukların üyesi olarak memleketime gittim, gezdim. Tek bulduğum hüzün ve talan. Bıraktığım evin taşlarını bile çalmışlar. Komşularım vardı Süryaniler, Keldaniler, Ermeniler. Hiçbirini göremedim orada. En büyük hüznüm bu. Hepimiz el ele vererek o toplumları tekrar buralara getirmeliyiz.”