Acının Ötesi

[ A+ ] /[ A- ]

Ayşe Düzkan – Özgürlükçü Demokrasi

Aladağ’daki yurtta yangın merdiveninin önünde, birbirlerine sarılıp can veren kız çocukları hepimizin içini dağladı. Bütün yaraların ağrı kesicisi olan zaman acımızı hafifletirken öfkemizi de bir kenara bırakıp bir çare bulmak üzere düşünmenin zamanı.Bu yazıyı bu arayışın bir parçası olsun diye yazdım.

Türkiye’de sosyal devlet yıkılırken verdiği hizmetlerin bir kısmına piyasa talip oldu, diğer bir kısmını ise islamcı tarikatlar hayatımız dinselleştirmenin bir aracı olarak kullandı. devletin yurt hizmeti yetersizleşince çocuklarını özel yurtlara göndermeye gücü yetmeyen çoğunluk, özellikle Anadolu’da, Aladağ’daki gibi islamcı yurtlara mahkum oldu. Çünkü o arada köy okullarının sayısı arttırılmadığı gibi olanlar kapatılıyordu. malum, büyük şehirlerde aileler çocuklarını kendi mahallelerindeki okullara göndermeye teşvik edilir; o sırada bunların önemli bir kısmı imam-hatip lisesi haline getirildi. sadece parası yetenlerin ulaşabildiği iyi okullarda-örneğin Cağaloğlu Anadolu Lisesi- eğitimin geldiği hale verilen haklı tepkileri biliyoruz. Anadolu’da, özellikle kırsal alanda aileler bu tercihlere bile ulaşamıyor. (şehirle köy arasındaki farkın ortadan kalkmasının komünizmin hedefleri arasında yer aldığını ve azalmasının medeniyetin en önemli belirtilerinden biri olduğunu da hatırlatayım.)

Aladağ’daki çocukların anne-babalarının, kızlarını okutmak niyetinde olan insanlar olması bu mahkumiyetin pek de gönüllü almadığını düşündürüyor çünkü ülkemizde islamcı düşünce, kız çocuklarının meslekten yani ücretli çalışma olanaklarından mahrum bırakılıp eve ve aileye, ücretsiz çalışmaya, aile içi şiddete mahkum edilmesinin araçlarından biri. (Oysa örneğin benzemekten çok korktuğumuz iran’da şeriatla birlikte kadınlar arasında eğitim oranları artmış, aynı zamanda sosyal devlet hizmetleri genişlemişti.)

İzninizle küçük bir teorik parantez daha açayım, kapitalizmle patriyarkanın hep birbirlerini besleyerek, destekleyerek varolduğu ileri sürülür, bu doğru değil, bu iki sistem birlikte ve iç içe varolmakla birlikte sık sık çatışırlar. Ama muhafazakârlık ve muhafazakâr politikalar bu ikisinin mutlak uzlaşması olarak başka egemen siyasetlerden ayrılır.

Bu olay üzerine verilen tepkiler sırasında özel ya da “laik” birçok yurtta da yangın merdivenlerinin kapalı olduğu ortaya çıktı. Çünkü bu ülkede ve dünyanın başka pek çok yerinde kadınların hayatını denetim altında tutan mekanizmalar onların 14 yaşındayken oğlanlarla buluşup oynaşacağına bir yangında kavrulmasını tercih edecek düzeyde acımasız. onların 19 yaşında odasına gizlice bir erkeği almasındansa bir yangında dumandan boğulup ölmesini tercih ediyor. Patriyarkanın farklı ideolojik ve pratik tezahürleri var, bunların bu ülkedeki en güçlü biçimleri kadınların evlenmeden bekâretinden kurtulmasını ölmekten, eziyet görmekten, yaralanmaktan, hastalanmaktan daha beter görüyor.

Bu bizim şu anki gerçekliğimiz ve bu iktidardan önce de böyleydi, bu iktidarın elinin ulaşamadığı pek çok alanda da böyle. bugünkü rejim iktidara gelirken ve iktidarını korurken bu zihniyetten güç aldı, bu zihniyete seslenerek güçlendi, kızların ölmesini özgür olmasına tercih edenlerin temsilcisi oldu. O zihniyetle ve temelindeki egemenlik ilişkisiyle hesaplaşmazsak iktidarlar hatta rejimler gelir geçer, kızlar yanmaya devam eder.