Hepimiz P.çiz!

[ A+ ] /[ A- ]

Onur CAYMAZ
Radikal Gazetesi

Mahallemizdeki Garo bakkalı severdim; çocukluk arkadaşım Mardik’i de… Alıp veremediğimiz olmadı hiç. Üstelik aşağı sokağımız Bozkurt Mahallesi, üst mahallemiz Ergenekon, en yakın okulumuz Talat Paşa, semtimiz Kurtuluş’tu. Kurtuluş’un, neyden, kimden kurtuluş olduğunu düşünmezdim. Şimdi benim bütün o komşularıma; Hrant Dink vurulduktan sonra azınlığın yanında durmak adına Hepimiz Ermeniyiz diyen arkadaşlarıma piç demişler!

Piç demişler! Bir Violette Leduc kitabıdır Piç. Lezbiyen literatürün ağır toplarından. Önsözünü Simone De Beauvoir yazmıştır. Orada şöyle bir cümle geçer: Şeytandan korkmam! Tanrı varsa rakibi yoktur…

Bir de ne var bak! Piç, ağacın dibinden bitiveren sürgündür. Yıllarca sürgünlerde çürüyenlerden bahsetmiyorum canım; bu, budandıkça doğanın sunduğu bir varoluş biçimidir. Her baharda yeniden çoğalır. Sizin Nihat Doğan gibi kesildikçe çıkan cinsten değil!

Piç demişler! Bu ülkenin “pek sayın” bir bakanı da o piçli pankartı taşıyan topluluğa büyük sözler etmiş. Başbakanı “afedersin Ermeni, Rum” makamında konuşan yerde bakanının “kanlar yerde kalmaz” tadındaki kanlı konuşması normal değil mi? Eski orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu da 6-7 Eylül’ü muhteşem diye övmemiş miydi? Ah faşizmin muhteşem yüzyılı! Bunlar kahraman Osmanlı torunları! Oysa İsmet Özel Senin Olan Yenilgi adlı şiirinde piçler, yani aşk çocukları diyordu… Aşkın çocukları. Kalbi aşka da, kaybetmeye de yetenler.

Mesele şu: Dün Ermeni Yalanına Sessiz Kalma başlığı altında bir yürüyüş düzenlendi. Her zamanki gibi bir çok gazetede “büyük protesto” denilerek haber eylendi. Büyük protestoydu gerçekten. Devletin bakanının, halen o devlette yaşama cesaretine sahip vatandaşlarına piç yakıştırması yapılan bir pankartın önünde konuşma yaptığı “büyük protesto”.

Öncelikle şimdi hemen “bir Ermeni öldü diye toplanan kalabalık Hocalı için neden bir şey yapmaz” sorusunun cevabını vereyim. Solun doğasından kısaca bahsedeceğim, bir cümleyle: Sol, yenilen takımı tutar. Nasıl, anlatayım.

Bizim aile Arnavut. Çocukluğumda evimizde Arnavutça konuşulurdu. Oradan da sana bir soykırım, katliam çıkarayım: 27 Haziran 1944’te, Napolyon Zervas komutanlığında, Ulusal Cumhuriyetçi Yunan Birliği (ne beterdir bu uluslar!) Müslüman Çamerya Arnavutlarına saldırmıştır. Toplam bilançoyu vermeyeceğim fakat bil: 3 yaşından küçük 32 çocuk kılıçtan geçirilmiştir. İşte o yüzden Yunanistan’a gittiğimde, orada yaşayan Arnavutlar için Hepimiz Arnavutuz diye bağırabilirim! Srebrenitsa’ya gel şimdi! Aynı mantıkla Sırbistan’da da Hepimiz Boşnak’ızdır anlıyor musun? Almanya’da işçiysek Hepimiz Türk, Fransa’da göçmensek Hepimiz Cezayirli, İsrail’de Hepimiz Filistinli, Filistin’de Hepimiz Yahudi, Azerbaycan’da Hepimiz Sumgayıtlı, Ermenistan’da da Hepimiz Hocalılı…

Sumgayıt dedim, bilmezsin belki; bahsedeyim: 27 Şubat 1988. Azeri faşist milisleri devrede bu kez. Ermeni siviller öldürülmüştür. Hocalı’dan tam dört yıl önce. Hani senin soydaşların, hani sen katliam yapmıyordun ya, öyle işte! Gerçi gözünün önünde hamile kadınların karınlarına süngü saplanmış, insanlarının kimisine bok yedirilmiş bir tarih dururken, Uludere dururken, Sivas dururken; Dersim, Çorum, Fatsa dururken… Neyse, geçeyim. “Hepimiz” meselesine geri döneyim.

Anladın mı neye deniyor Hepimiz Şuyuz, Hepimiz Buyuz diye! Ezenin olduğu yerde, ezilene gözdağı vermek; mağdura, mazluma, ırk, din, cüzdan sormadan yanında durmak için. Yoksa faşist her yerde aynı faşisttir! Sen bir uçak düştüğü zaman uçakta kaç Türk öldü haberine dikkat kesilirsin, ben kaç insan helak oldu, yazık oldu diye üzülürüm. Herhangi bir ırktan olmak, basit bir tesadüften başka bir şey değildir zira. Baban Alman olaydı Türk olmayacaktın biliyorsun bu işleri. Sadece vahim bir tesadüf.

Faşizmin dili katliamlardan kendine göre olanı seçer. Her katliam birbirinin eşidir oysa. Aramızdaki fark ne biliyor musun? Ben Ermenistan’da Hepimiz Azeri’yiz diye bağırabilirim ama sen Türkiye’de Hepimiz Ermeni’yiz diyemezsin. Biz şiirdeki gibi aşk çocuğuyuz çünkü. Yenilgimiz vardır fakat ezik değilizdir. Onurluyuzdur, insanlıktan utanmayız, yaratıldığı için falan değil hem de; yaşama hakkı olduğu için insana sevdalıyızdır. Sende kalp yetmezliği var, kalbin yetmez bunlara!

Gel sana Hocalı’dan bir sahne sunayım; katliama bizzat katılmış Zori Balayan’ı hatırlatayım! Ruhumuzun Canlanması kitabında bak ne der faşist: “Biz arkadaşımız Haçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırış çağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. daha sonra bu 13 yaşındaki Türk’e onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım. başından, sinesinden ve karnından derisini soydum. saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü. ilk mesleğim hekimlik olduğuna göre hümanist idim, bunun için de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim. ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı. Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türkle aynı kökten olan köpeklere attı. akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. ertesi gün biz kiliseye giderek 1915’te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. ancak biz Hocalı’yı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.”

Ne acı hikâye değil mi? Ne zaman okusam gözlerim dolar. Ne zaman bir cinayet toplu halde olursa, kan, vatan diye süslenip püslenir…

Gel şimdi oradan Haçatur’u kaldırıp yerine Türkçe isim koy. “Türk” kelimesini kaldır, Alevi yaz. Bak ne çıkıyor! Maraş Katliamı’nı hatırla hadi. Miloşeviç’i hatırla! 12 Eylül’ü hatırla! Diyarbakır Cezaevi’ni hatırla! Faşizm diyorum sana. Nâzım’ın dediği gibi insanlığa, umuda düşmandır faşizm. Bunlardan birine senin gibi lanet edip ötekine “yapılmış, olmuş bir kere ama sanıldığı gibi değil” tarzında cümlelerle karşılayacağıma piç olmaktan onur duyarım! Güç iştir çünkü bir tarihi insan gibi yaşamak / Bir hayatı insan gibi tamamlamak güç iştir!

Piçle başladık, çok sevdiğim şair Çamlıbel’in Piç adlı şiirinin bir bölümüyle bitireyim. Kime istiyorsan ona ithaf et:

“Sana soylu olanlar der ki ‘soysuz kişi bu’
Onların belli çünkü gelmişi geçmişi
Biz neden soyluyuz da, sana soysuz diyorlar?
Aslını hiç arama, tesadüfün işi bu.
Haydi adsız doğmanın derdini duya duya
Yat ölüme benzeyen bir uğursuz uykuya
Yazık ki boğazına bir ip geçirmediler
Yazık ki atmadılar seni bir kör kuyuya.”