İnsan Hakları ve Kadının İnsan Hakları

[ A+ ] /[ A- ]

Leyla PERVİZAT
Radikal

Demokrat olmak, gerçeği söylemek, sistemi sorgulamak, insan hakları savunuculuğu yapmak çok ama çok önemlidir. Ancak, nasıl olunması gerektiğinin sadece bir parçasıdır. Ama asıl test, eğer ciğeriniz elveriyorsa, evde ve aile içinde başlar

Sevan Nişanyan 17 yıllık eşi Müjde Nişanyan’ın üzerine dışkı dolu kavanozu boşalttı. Müjde Nişanyan Jandarma’ya başvurdu. Erkek egemen medyanın sessiz kaldığına dair Bianet’te Çiğdem Mater yazı yazdı. Feministler birleşip imza topladılar. AGOS gazetesinden ve Bilgi Üniversitesi’nden atılmasını talep ettiler. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Etyen Mahçupyan ‘Feminizmin Bulanık Suları’ başlıklı yazısında kadınları aşağıladığını söyleyen aynı gazetenin internet sayfası editörü Nuran Ağan istifa etti. Etyen Mahçupyan ise cevap olarak ‘Cinsel kimliklerimizi fazlasıyla aşan ’insani’ tutumları ima eden ve iki kişi arasında yaşanmış olan bir olayın siyasi tavırlarımıza araç teşkil etmesinin bir sınırı olması’ gerektiğini belirtti.

Bu arada Taraf gazetesinde 23 Haziran 2008 tarihinde Neşe Düzel’e verdiği röportajında Atatürk ile ilgili söylediği “Mutlak iktidarı terk edebilirdi, etmedi. Orta ve üst kadroların büyük bölümünü şahsi ağırlığı altında ezdi, yok etti” sözleri nedeniyle CHP’liler Sevan Nişanyan’a suç duyurusunda bulundu.

Suç duyurusunu Selçuk CHP İlçe Başkanı Bekir Gündüz, bir grup partiliyle Selçuk Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptı. Tüm bu haberler Hürriyet gazetesinden tutun da kadın hareketinin küçük toplantılarına kadar her yerde herkes tarafından konuşuluyor.

‘Kahraman’ın niteliği

Öncelikle olayımızın baş kahramanı Sevan Nişanyan, Ermeni, insan hakları savunucusu, nasıl becermişse askerlik yaparken Ali Nesin’le birlikte askeri hapishaneye atılmayı becermiş, bir sürü kitabın yazarı, yurtdışında bazılarımızın kenarından bile geçmeyi hayal edemeyeceği en iyi okullarda okumuş birisi. Kısacası erkeğin yaptıkları ve özgeçmişi çok iyi duruyor. Ve bazı çevreler soruyor, böylesine bir insan hakları savunucusu ve entelektüel birinin, üstelik de Türkiye’nin Ermeni olaylarıyla ilgili tarihsel süreci ve içinde bulunduğu siyasi traji-komik görünen durumu da göz önüne alınırsa, Müjde Nişanyan’ın sessiz kalması gerekmez miydi?

Yani söylemek istedikleri özetle şudur: Bu adam pek çok kişinin standardına göre çok düzgün, demokrat, cesaretli ve adalet duygusu güçlü biridir. Hem de Ermeni’dir. Yaygın siyasi anlayışı sorguladığı ‘Yanlış Cumhuriyet’ başlıklı kitabı ortalığı kasıp kavurmaktadır. Alt tarafı ‘başının etini yiyen, onu çok kızdıran’ 17 yıllık karısının başından aşağı pislik boşaltmıştır. Bunda ne vardır?

Çok şey vardır. Demokrat olmak, gerçeği söylemek, sistemi sorgulamak, insan hakları savunuculuğu yapmak çok ama çok önemlidir. Ancak, nasıl olunması gerektiğinin sadece bir parçasıdır. Ama asıl test, eğer ciğeriniz elveriyorsa, evde ve aile içinde başlar. Asıl turnusol testi oradadır. Aile içi şiddet, yani karınıza pislik atıp sonra da ‘jest yaptım’ demek kadının insan haklarından habersiz olmaktır. Kadının insan hakları olmadan insan hakları diye bir şeyden söz edemezsiniz. İster Cumhuriyet’i sorgulayın ister yaygın düzenin adaletsizliğini, eve geldiğinizde karınıza nasıl davrandığınız işin kalbini ve ciğerini oluşturur.

‘Düzgün’ adamlar!

Ancak, böylesine ‘düzgün adamların’ karılarıyla ‘ufak problemleri’ olması yeni bir şey değil, sadece Türkiye’ye de özgü değil. Dünyanın her ne yerinde olursa olsun düzeni ve iktidarı sorgulayan erkeklerin karılarına şiddet uygulaması her yerde var. Yine feministlerin bu kadınların durumlarına dikkat çekerken çok ciddi tepkiye maruz kalması da alışıldık bir durum. Hele konu kahramanları böylesine ‘düzgün erkekler’ olunca. Ancak, kadına yönelik şiddet bir insan hakları ihlalidir.

İster Çorum’un köyündeki çoban tarafından yapılsın, isterse İzmir’in köyündeki herkesin parmak ısırdığı entelektüel tarafından.

Zaten işin zor yanı herkese bunu anlatmak oluyor. Kadına yönelik şiddet ne Ermeni dinliyor ne dilbilimci ne Columbia Üniversitesi mezunu entelektüel… Kadın hakları açısından dünyanın Norveç’ten sonra en gelişmiş ülkesi olan İsveç’e araştırma ziyaretine giden Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddetten Sorumlu Özel Raportörü Profesör Yakın Ertürk, eğitimli ve kariyerli kadınların yaşadıkları şiddet karşısında nasıl utanç duyduklarını ve sessiz kaldıklarını yazdığı raporda belirtiyor (A/HRC/4/34/Add.3). Aynı şeyi Müjde Nişanyan da bir gazeteye verdiği demeçte belirtti.

‘Söylenmeyen sırlar’

Kısaca hem dünyada hem Türkiye’de ülkenin kilometre taşları kabul edilen entelektüel erkeklerin kadınlara yaptıkları ‘söylenmeyen sırlar’ olarak kalıyor. Mardin’deki Kürt bir aşiret ağasının yaptıklarını açıkça eleştirip üstüne doktora tezleri yazmaya çoktan hazırız. Peki ya biz şehirli eğitimli kadınların yaşadıkları?

Bundan uzunca bir süre önce yüksek lisansımı yaparken hocalarımızdan biri Türkiye’nin en ağır entelektüel solcu toplarından biri olarak kabul edilen bir adamdı. Verdiği ödev çerçevesinde eleştirisini yapmam beklenen kitabın hem İngilizce aslını hem de Türkçe tercümesini satın almıştım. Derste hocamıza kitapların pahalılığından dert yandım. O da bana cevap olarak herkesin ortasında yüzünde hiç de hoş olmayan alaylı bir gülümsemeyle yüksek sesle “Ne yani sen bu kitapları para vererek mi aldın?” dedi. Sonra da hayatının en büyük saptamasını yapmış gibi sınıftaki erkek öğrencilere bakarak gülmeye devam etti. Ben de olan biteni kürsüde bulunan ve bu hocamızla aynı siyasi görüşü temsil ettiği bilinen kadın akademisyen hocamıza anlattım. O da bana ‘bu tip şeylerin onların çevresinde çok yaygın olduğunu’ ve sözü geçen erkek akademisyenin yine de bana ‘az söylediğini ve şanslı olduğumu’ ifade etti. Anlatılan hikâyeler ve yaşanlar hepsi kadına yönelik şiddet ve kadının insan hakları ihlali.

Ama nedense bunlar anlatılmıyor… Kimse tarafından duyulmuyor… Sessizlik kadının sorunu. Bağıra bağıra söylemek lazım. Herkese anlatmak lazım. Bu işi durdurmak lazım. Müjde Nişanyan’ın yaptığı da bu.

Sesini çıkardı. Onu suçlamak değil, alkışlamak lazım. Sevan Nişanyan’ı koruyan erkeklere de şunu söylerim. Demokrat olduğunuzu iddia edebilirsiniz. Siz asıl bana kadın/erkek meselelerine gelince nasılsınız onu söyleyin…

Leyla Pervizat: Feminist araştırmacı ve kadının insan hakları savunucusu