Ölü diller diyarı Türkiye

[ A+ ] /[ A- ]

Alin Ozinian

1999’da Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından anadili hakkını, çok dilliliği ve kültürel çeşitliliği desteklemek, anadilinin kullanımı ve geliştirilmesinin önündeki yasal engelleri kaldırmak ve anadili öğrenim hakkına dikkat çekmek amacıyla 21 Şubat Uluslararası Anadili Günü kabul edilmiş, anadili ve anadilinde eğitim hakkı güvence altına alınmıştır.

Aradan 22 yıl geçmesine rağmen, “Anadil Konusu” Türkiye devleti için pek bir şey ifade etmiyor.

Türkiye’de konuşulan ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan veya kırılgan kategoride yer alan 18 dilin korunması ve yok olmalarının önüne geçilmesi için hala gerekli siyasi irade ve anayasal düzenlemeler yapılmadı. Anadili hakkı önünde hala sıra sıra engel.

Bu yıl 22’inci yılı kutlanan Dünya Anadil Günü; Kürtçe, Arapça, Lazca, Ermenice, Hemşince, Çerkezce, Çeçence, Süryanice gibi dillerden olan milyonlarca bireyin kendi anadillerinden koparıldığı, kendi anadilleriyle eğitim göremediği bir ortamda kutlanıyor ama Türkiye’de “Anadil” dendiğinde tek akla gelen dili yabancı özellikle de İngilizce kelimelerden temizlemek.

Anadil’den hala bunu, yani “mutlak anadil” kabul edilen Türkçe’nin arı bir dil olmasını anlıyor bir çok insan.

Türkiye’de büyük bir insan hakkı olan anadilinde eğitim hakkı hem kanun hem de yazılı olmayan kurallar ile kısıtlanmış durumda. Cumhuriyet’in ilk yıllarından başlayan, 1928’de “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyası ile zirveye ulaşmış ve daha sonra baskı ortamında ve Azınlık politikaları ile devam eden süreç, adeta bir dil-kırımına dönüşmüştür.

“Vatandaş Türkçe Konuş” sloganı bir döneme damgasını vurmuş bir deyim. Bu dönemi bizzat yaşamış olanlar, yani 1920’li yıllarda yirmi yaş civarında olanlar artık hayatta değiller. Dolayısıyla bu slogan ile tarihe mal olan kampanyanın nasıl ve hangi şartlar içinde ortaya çıktığı, kimleri hedeflediği, hedeflenen kitlenin tepkisinin ne olduğu konusunda bire bir tanıklık yapacak kimse artık yok. Bu konuda Rıfat Bali’ye kulak kabartmanızı ve dönemi bu makalede ondan dinlemenizi rica edeceğim.

21 Şubat Dünya Anadil Günü, peki Türkiye’de yaşayan insanlar ana dillerini ne kadar kullanabiliyor? Türkiye’de anadili farklı olan hangi halklar var? UNESCO’ya göre, Türkiye’de 15 dil yok olmak üzere.

UNESCO’nun hazırladığı Tehlikedeki Diller Atlası‘na göre Türkiye’de üç dil;Kapadokya Yunancası, Mlahso ve Ubıhça çoktan yok oldu. 15 dil ise tehlike altında.

• Güvensiz (çocukların konuşabildiği ancak aile ortamı gibi kısıtlanmış diller): Abhazca, Adige, Kabar-Çerkes ve Zazaca (Kirmancki)
• Açıkça tehlikede (çocukların söz konusu dili ana dili olarak öğrenemediği diller): Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Çingene dilleri, Süryaniceye benzeyen Suret, Batı Ermenicesi
• Ciddi tehlikede (yaşlı neslin konuştuğu, orta neslin anladığı fakat 3’üncü nesle aktarılmayan diller): Gagavuzca, Ladino, Turoyo
• Kritik boyutta tehlikede (yalnızca büyük anne/büyük baba gibi yaşlı neslin nadir olarak konuştuğu diller.): Hertevin

Dil çalışmaları ve envanterinde bir diğer önemli kaynak olan Ethnologue adlı internet sitesi ise Türkiye’de halihazırda konuşulmakta olan 39 dil olduğunu yazıyor. Listede Osetçe, Uygurca, farklı Arapça lehçeleri, Sırpça ve Arnavutça gibi diller var.

Dünya Anadili Günü kapsamında Türkiye’deki STKlardan açıklamalar geldi, anadiller üzerindeki yasakçı ve baskıcı politikalara son verilmesi çağrıları yapıldı.

Kim duydu acaba?

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) sözcüsü ve Mardin Milletvekili Ebru Günay, anadili hakkının Türkiye’de konuşulan tüm diller için uygulanması için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla TBMM’ye verdiği araştırma önergesi, tam da bu günlerde, AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi.

“Anadili hakkının Türkiye’de konuşulan tüm diller için uygulanması için gerekli tedbirlerin alınması ve kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla Anayasanın 98. ve TBMM İç Tüzüğün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederim.” denen tasarı nerdeyse basına bile yansımadı.

Reddin ardından HDP’den yapılan açıklamada, “Tüm anadiller yasal güvence altına alınıncaya kadar mücadelemiz sürecek” denildi.

HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik ise, Dünya Anadil Günü dolayısıyla Kürtçe üzerindeki baskılara dikkat çekmek amacıyla İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yanıtlaması istemiyle Meclis’e bir soru önergesi vermişti.

Kürtçe ve Türkçe verilen soru önergesinin Kürtçesi, “iç tüzüğe aykırı” olduğu gerekçesiyle, işleme dahi konulmadan iade edildi.

TBMM’ye sunulan soru önergesinde “Milyonlarca insanın anadili olan Kürtçe dili neden suç unsuru olarak görülmektedir? Türkiye’de farklı dillerin tanınması, korunup geliştirilmesi için hükümet politikalarınız nelerdir? Kürtçenin ülkemizde yasal statüye kavuşması için bakanlığınızca yürütülen herhangi bir çalışma var mıdır?” soruları soruldu.

Anlaşılan “Anadil” sadece HDP’nin derdi. Yani sadece Türkçe dışında da anadili olanların.

Anadolu’da yüz yıl öncesine kadar 20 civarında dil konuşulduğu biliniyor. Yaşanılan çoraklık, kaybedilen zenginlik ortada. Yaklaşık yüz yıldır uygulanan tekçi politikalar yüzünden memleket bir “ölü diller” diyarı olmuş neredeyse.

Türkiye’de sadece Kürtçe değil, Türkçenin dışındaki tüm diller ya baskıya uğruyor ya da asimile ediliyor. Ermenice, Rumca, Süryanice, Hemşince ve Lazca bunların başında.

Dilin gündelik kullanımdan çıktığı an ölüme doğru yürümeye başlıyor. Kısaca, “Vatandaş Türkçe Konuş” diyenler, sokakta anadilini konuşmayan bir halkın gelecek nesile bu dili miras bırakamayacağını biliyordu.

Dili unutunca kültürünü ve kimliğini unutuyor insan, kimliğini unutunca tarihini…

İşte bu yüzden önemli anadili yaşatabilmek. Anadil konuşmak aynı zamanda bir direniş çünkü.

Kaynak: Kronos