Selanik sadece 1908 Temmuz Devrimi’nin değil işçi hareketlerinin ve sosyalist düşüncenin de merkeziydi. 150 bine yakın nufüsuyla Selanik, Osmanlı İmparatorluğu’nun ikinci büyük sanayi şehriydi. 1870’lerden itibaren hızlı bir dönüşüm geçirmiş, 1897 ve 1905’de liman genişletilmiş, 1887’de Selanik Gaz Şirketi kurulmuş, 1903’de elektrik gelmiş, 1907’de elektrikli tramvay çalışmaya başlamıştı. Skopje, Viyana, Manastır ve İstanbul demiryolları Selanik’i Anadolu ve Avrupa pazarına bağlıyordu. Selanik, Balkanların “kalbi ve beyni” olarak niteleniyordu.
Selanik’te Yahudiler, Türkler, Rumlar ve Bulgarlar birarada yaşıyorlardı. Ancak ekonomik olarak belirleyici güç Allatini ailesi gibi batılı emperyalist ülkelerle işbirliği içindeki İtalyan Yahudileriydi.
Selanik’in etnik parçalılığı kadar dikkat çeken bir özelliği de sınıfsal çelişkilerin derinliğiydi. İşçi sınıfının büyük çoğunluğunu da Yahudiler oluşturuyor ve bunlar son derece olumsuz koşullarda hayatlarını idame etmeye çalışıyorlardı. Çocuklar ve hamile kadınlar bile, boğaz tokluğuna günde 10-12 saat çalışmaya zorlanıyordu. 4-5 aile tek bir evi paylaşmak durumunda kalıyordu.
1908 Devrimi Selanikli işçi kitleleri tarafından iyimserlik ve coşkuyla karşılandı. Avraam Benaroya o günleri şöyle anlatıyor: “Günlerce ve haftalarca Sabri Paşa Caddesi ve Beyaz Kule Bahçeleri bayraklar, kutlamalar ve Türkiye’nin kurtuluşu şarkılarından başka bir şey görmedi, duymadı. Bütün konuşmaların ortak bir temposu, ortak bir motifi vardı: ‘33 yıl boyunca, 30 milyon insan despot bir padişahın ve onun 300 hizmetkarı ve ajanlarının baskısı altında inledi. 30 kahraman, devrimin bayrağını yükseltti ve despot düştü; özgürlük gelmişti. Türkler ve Hıristiyanlar; herkes için özgürlük. Şimdi hepimiz kardeşiz. Müslümanlar, Hıristiyanlar, Museviler, Türkler, Arnavutlar, Araplar, Rumlar ve Bulgarlar, anavatan Osmanlı’nın özgür vatandaşlarıyız.”
Devrimi coşkuyla karşılayan emekçiler, yeni rejimin kendi olumsuz hayat koşullarını da düzelteceğini, Temmuz devrimcilerinin sömürüye karşı mücadelede kendilerin yanında yer alacağını umuyorlardı.
Devrimi izleyen günlerde şehri grevler dalgası sardı. Devrimi izleyen 5 ay içinde İmparatorluk sınırları içinde 111 grev gerçekleşmiş, bunların 31’i Selanik’te yaşanmıştı. Grevlerin temel talebi ücretlerin yükseltilmesi ve çalışma saatlerinin azaltılması yönündeydi.
İlk günlerde işçiler ve patronlar arasında arabuluculuk rolü üstlenmeye çalışan İttihat ve Terakki’nin gerçek rengi çok geçmeden ortaya çıktı. Fransız devriminin sloganlarıyla halkı devrime çağıranlar şimdi Fransız karşı devriminin grevleri yasaklayan yasalarını uygulamaya koymuştu. 8 Ekim 1908’de “Kanun-ı Muvakkatin” ile grevler engellenmeye çalışıldı.
İttihat ve Terakki, 31 Mart olaylarının ardından ilan edilen sıkıyönetim döneminde çıkardığı Tatil-i Eşgal Kanunu’yla grev karşıtı uygulamanın kapsamını genişletti. Emekçi sınıflara karşı bu hareket emek örgütleri ve sol güçler arasındaki dayanışma ve işbirliğini artırdı. Türkiye’nin ilk 1 Mayıs’ı, grev karşıtı yasaya karşı mücadele ve farklı milliyetlerden emekçiler arasındaki dayanışma ve işbirliği çabalarının sonucu olarak doğdu.
1 Mayıs 1909’ı Rum, Türk, Yahudi, Bulgar işçiler birlikte örgütlediler ve kolkola yürüdüler.
1 Mayıs bildirisi dört dilde birden yayınlandı. Herkese seçme ve seçilme hakkı, emeği koruyacak yasaların çıkarılması ve grev mevzuatının düzeltilmesi talepleri yükseltildi.
Tatil-i Eşgal yasaklarına karşı gösteriler 1 Mayıs’tan sonra da devam etti. Bu gösterilere 23 ayrı organizasyondan 6 bini aşkın işçinin katıldığı belirtiliyor.
Temmuz Devrimi’nin birinci yıldönümünde emekçiler İTC’den ayrı bir gösteri yapmaya karar verdiler ve bu gösteri İTC’nin gösterisinden daha kalabalık oldu. Gösteride Selanik Sosyalist Amele Heyet-i Müttehidesi’nin (Selanik Sosyalist İşçi Federasyonu) kuruluşu ilan edildi ve Avraam Benaroya Federasyon’un Genel Sekreteri oldu.
“Öyle bir teşkilat kurmak istedik ki, insanlar kendi dil ve kültürlerini terk etmeden ona girebilsinler. Hatta daha iyisi, aynı bir ülkü uğrunda – sosyalizm ülküsü- çalışırken, herbiri kendi kültürünü ve bireyliğini geliştirme olanağı bulabilsin” diyen Federasyon, kısa sürede imparatorluğun en büyük sosyalist örgütlenmesine dönüştü.
Kaynak: www.1mayis.info