Diran Bakar: Dava İnsanı Bir Hukukçu

[ A+ ] /[ A- ]

BİA Haber Merkezi
Erol ÖNDEROĞLU

Hayatını cemaat vakıflarının haklarını savunmaya vakfeden hukukçu Diran Bakar aramızdan ayrıldı. Hukukçu Fethiye Çetin, Bakar için “O başvuru kaynağı ve duayendi. Ondan çok şey öğrendim” dedi.

“İnanılmaz işler yapardı. Çok iyi bir hukukçuydu. Aldığı davaları çok disiplinli bir şekilde takip ederdi. Aynı zamanda, mücadeleci bir demokrattı. Vakıf hukuku konusunda Türkiye’de yeri doldurulmayacak bir uzmandı”.

Hukukçu Fethiye Çetin, Türkiye’deki Ermeni vakıflarının mülkiyet haklarıyla ilgili uzun yıllar verdiği mücadeleyle bilinen ve 30 Mart’ta aramızdan ayrılan hukukçu Diran Bakar’ı son yolculuğuna uğurladıktan sonra böyle anlatıyor.

Ermenilerin mülkiyet hakkına yönelik uygulamalarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşımış ilk kişi olarak bilinen Bakar dün Feriköy’deki Surp Vartanant Ermeni Kilisesi’nde düzenlenen cenaze töreninden sonra toprağa verildi.
Diran Bakar, başvuru kaynağı ve duayen…

Törende Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve belediye yetkililerinden Vazken Barın, Adalar Belediye Başkanı Mustafa Farsakoğlu ve meclis üyeleri, Agos gazetesi avukatı Fethiye Çetin, Uluslararası Hrant Dink Vakfı’ndan Deniz Tuna ve Zeynep Taşkın ile Ermeni Patrikliği görevini vekaleten üstlenen Aram Ateşyan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi vardı.

Çetin, Bakar’ı yitirmenin derin üzüntüsüyle konuşuyor: “Çok gelişkin bir entelektüeldi. Ama Diran Bakar tüm bunları yaparken o kadar sessiz sedasız yapıyordu ki, o kadar günlük, sıradan işler yapar gibi yapardı ki, Diran Bakar’ı görmüyordunuz”.

Çetin, İstanbul Barosu’nda bir Azınlık Hakları Çalışma Grubu oluşturmayı düşündüğünde ilk başvurduğu kişi Bakar’dı: “Hemen kabul etti. Biz mülkiyet haklarıyla ilgili ne bilgi edindiysek ondan edindik. Diran Bakar sayesinde biz bu konulara vakıf olduk. Ama yine de onun kadar hiç kimse bilgi sahibi değil. O yüzden kaybımız çok büyük. Şu anda başvurabileceğimiz duayen hemen hemen yok. O işte başvuru kaynağı ve duayendi. Ondan çok şey öğrendim”.

Bakar, Çetin’e göre, yanında çalışmaya başladığı avukatın işi bırakması ve tüm dosyaların üzerine kalmasıyla mesleğe adım atıyor. O zamandan beri, hukuk dışı uygulamalara neden olan 1936 Beyannamesi’ne karşı yoğun mücadele verdi: “Cemaatin tüm davalarında Diran Bakar var”.
Cemaatin davalarına sessiz sedasız baktı…

“Kimi işler vardır ki, getirisi yoktur ekonomik yönden. Ama siz bir dava insanıysanız, ne olursa olsun o davalara sarılır sonuna kadar taşırsınız. Diran Bakar, böyle bir insandı. Cemaatin elinden alınan mülklere ilişkin davaları da sessiz sedasız üstlendi. Azınlık hakları ve 36 beyannamesiyle ilgilenmeye başladığımızda ilk başvuracağımız kişi Diran Bakar’dı. Ve biz dost olduk…

“Çok severdi, anlatmayı, paylaşmayı, öğretmeyi..Bazen onu dinlediğimde, onun nasıl bu kadar haksızlığa hukuksuzluğa tahammül ettiğine şaşardım. ‘Be adam ben olsaydım şu anda bağırıyor çağırıyor olurdum, nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun!’…
“Danıştay kararı üzdü onu..”

Çetin, Diran Bakar’ın aramızdan ayrılmasında, uğruna mücadele ettiği cemaat vakıflarıyla ilgili aynı 30 Mart günü aldığı bir Danıştay kararının saldığı üzüntünün etkisi olduğu kanaatinde..

“Kalbinin durduğu Pazartesi günü, saat 4’te, Danıştay’dan bir davasının bozulduğuna ilişkin bir kararını alıyor ve çok üzülüyor. Yine cemaat vakıflarına ilişkin, yasal düzenleme ve iyileştirmelere rağmen, geriye dönüş sinyalleri taşıyan bir karara çok üzülüyor. Evine gitmek üzere metroya gidiyor. Metroya bindiği sırada yaşamını yitiriyor. Bu yüzden ben sevgili dostumun kalbinin bütün bunlarla yorulduğunu ve son olarak da bu üzüntünün de etkili olduğunu düşünüyorum.”