TİB’in Kaçacak Yeri Kalmadı

[ A+ ] /[ A- ]

Funda TOSUN
Agos Gazetesi

Geçen hafta “Tam 160 gün sonra, Hrant Dink suikastıyla ilgili olarak bugüne kadar bulunabilmiş en önemli ipucu ortadan kalkmış olacak” demiştik. Türkiye sathında yapılan tüm telefon görüşmesi kayıtlarının toplandığı ve içinde MİT, Emniyet ve Jandarma’dan da temsilcilerin bulunduğu TİB, suikastın işlendiği saatlerde cinayet mahallinde kaydedilmiş hiçbir cep telefonu kaydı olmadığını iddia ediyordu, hâlâ da ediyor.

TİB’in bu iddiasını savunurken öne sürdüğü gerekçelerden biri de şuydu: “Vodafone’un o bölgede kayıtlı baz istasyonu bulunmamaktadır.” Vodafone ise bu iddiayla ilgili olarak lafı dolandırmadan kısa ve açık bir açıklama yaptı: Şirketimiz şehir merkezi sayılan Şişli’de tam olarak kapsamayı sağlayacak yeterli sayıda baz istasyonuna sahiptir ve bölge, şirketimizin tamamen kapsama alanı içerisindedir.

Vodafone’un açıklaması bize şunu söylüyor: TİB için geriye kalan 153 gün hiç de kolay geçmeyecek. Diğer iki GSM operatöründen şimdilik bir açıklama gelmemiş olsa da bugünden itibaren TİB’in “telefon kaydı ya da baz istasyonu” yoktur iddiasını daha fazla sürdürebilme şansı kalmadı. Vodafone’un açıklamasıyla köşeye sıkışan TİB’in yetkilisi ise “Bir eksiğimiz olup olmadığını 15 gündür araştırıyoruz” diyor.

Dink Ailesinin avukatlarından Fethiye Çetin, “Bu tutumunu sürdürmeye devam ederse TİB hakkında suç duyurusunda bulunacağız” diyor. Biz de soruyoruz; 19 Ocak 2012’ye kadar geçecek süre içinde TİB’i, elindeki kayıtları mahkemeye vermeye ikna edecek bir kurum var mı bu ülkede? Yargı ya da devletin denetleme kurumları TİB’i üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmek zorunda bırakacaklar mı?

Vodafone’dan TİB’e yalanlama geldi

Hrant Dink cinayetinin işlendiği güne ait kamera kayıtlarında cep telefonuyla konuşan şüpheli kişileri tespit etmek için, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi kanalıyla talep edilen iletişim bilgilerine “Baz istasyonu ve kayıt bulunamadı” şeklinde yanıtlar veren TİB’in açıklamalarına VODAFONE şirketinden yalanlama geldi. VODAFONE şirketi Şişli bölgesinde baz istasyonunun olmadığı iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirtti.

‘Tamamen kapsama alanımızda’

Hrant Dink’in katledildiği 19 Ocak günü olay yerinde bulunan 4 esrarengiz kişinin tespit edilmesi maksadıyla istenen iletişim bilgilerine bugüne dek sağlıklı bir yanıt vermeyen TİB’in söz konusu görüşmeler için VODAFONE şirketinden alındığını iddia ettiği bilgide “Baz istasyonu bulunamamıştır” ibaresinin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Şirket yetkilerinin Agos’a gönderdiği açıklamada söz konusu iddiaların doğru olmadığı belirtilerek “Şirketimiz şehir merkezi sayılan Şişli’de tam olarak kapsamayı sağlayacak yeterli sayıda baz istasyonuna sahip olup, söz konusu alan ise şirketimizin tamamen kapsama alanı içerisindedir” ifadelerine yer verildi.

Konuya ilişkin olarak görüştüğümüz TİB yetkilisi çıkan haberler üzerine 15 gündür bir çalışma yürütüldüğünü belirterek bir eksiklerinin olup olmadığını araştırdıklarını ifade etti. Yetkili, “Baz istasyonu bulunamamıştır” açıklamasına VODAFONE’dan gelen yalanlamaya ilişkin olarak ise, GSM operatöründen gelen bilgiyi aynen aktardıklarını söyleyerek kurumun esas olarak aracılık hizmeti yaptığını iddia etti. Bugüne dek mahkemenin istediği hususlara ilişkin tüm talepleri karşıladıklarını söyleyen yetkili “Ceza yargılaması davası devam ediyor bundan dolayı dosya içeriğine dair konuşmalar yargılamayı etkileme olabilir. Mahkemenin taleplerini karşılıyoruz. Yargı makamından yeni talep gelirse karşılarız. Yargılamayı etkileme olabilir. Usul neyse uygulanmış” dedi.

“Karar emsal teşkil etmez”

TİB’in 17 Haziran 2011 tarihli gizli ibareli yazısında, mahkemenin istediği baz istasyo- nu kayıtlarının gönderilmesine “özel hayatın ihlali” gerekçesiyle itiraz ettiği ortaya çıkmıştı. Yargıtay’ın mahkemelerin delil toplama yetkisi kapsamında tanıkların bile telefon kayıtlarının istenebileceğine dair aldığı kararlar olduğunu kendisine hatırlattığımız TİB yetkilisi Yargıtay’ın kararının kendilerini bağlamayacağını ifade ederek “Bu konuda alınmış karar emsal teşkil etmez. Bizim bu konuda hareket edebilmemiz için Yargıtay Genel Kurulu tarafından alınmış karar olması gerekir” ifadelerini kullandı.

“TİB hakkında suç duyurusunda bulunacağız”

Avukat Fethiye Çetin konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada TİB’in hukuka aykırı davrandığının altını çizerek “Kovuşturma aşamasında yani dava açıldıktan sonraki aşamada mahkeme her türlü delili araştırma yetkisine sahiptir. Bu konuda mahkemenin verdiği karara itiraz etme hakkı yoktur. TİB ise yasaya aykırı olarak bu karara itiraz ediyor. Öte yandan TİB’in şu aşamaya dek gönderdiği herhangi bir yazı bizim talebimizi karşılamış değil. Tüm bu sebeplerle biz 9. Ağır Ceza’nın kararının ardından mahkemeye tekrar talep edilmesi ve bu kişiler hakkında suç duyurunda bulunulmasını isteyeceğiz” dedi.

Tartışmalı kurum: TİB

TİB, 2005’de MİT’in Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nden Türkiye’deki tüm telefon ve internet haberleşmesini izleme yetkisi aldığının ortaya çıkmasından bir ay sonra kuruldu. Yasaya göre TİB’de, MİT, Emniyet ve Jandarmanın ilgili birimlerinden birer temsilci yer alıyor. TİB görevlilerinin Başbakan tarafından atanmasının hukuka aykırı olduğuna ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karara rağmen TİB başkanı Fethi Şimşek koltuğunda oturmaya devam ediyor. Anayasa Mahkemesi 2009’da, 5397 sayılı ve MİT, Emniyet ve Jandarmaya telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimi tespit, dinleme ve kaydetme konusunda yetki veren kanunun, “Dinlemelerde faaliyetlerin denetiminin, başbakanın özel olarak yetkilendireceği kişi veya komisyon tarafından yapılması” şeklindeki hükmünü iptal etmişti. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ise, Anayasa Mahkemesi’nin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) kuruluş kanunundaki Telekomünikasyon İletişim Başkanı’nın başbakan tarafından atanması ve TİB’in denetiminin başbakanın belirlediği kişi veya komisyon tarafından denetlemesini düzenleyen kanun maddesinin iptal edilmesini, usule ilişkin değişiklik olarak yorumlamış ve Şimşek’in görevine devam edeceğini açıklamıştı.

‘Çelişkili açıklamalar şüpheleri artırıyor’

İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Yaman Akdeniz, TİB’in özel hayatın gizliliğine yönelik kararı gerekçe göstermesinin hukuki olmadığını ifade ederek özel hayatın korunmasının tasarrufunun TİB’de olmadığını vurguladı. Akdeniz Agos’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Özel hayatı muhafaza edecek olan mahkemedir. Zaten söz konusu bilgiler kamuoyuyla değil mahkeme ile paylaşılacaktır. Dolayısıyla gizlilik tasarrufu mahkemededir ve mahkeme bu konuda oldukça titiz davranacaktır. Öte yandan ‘tele-kulaklar ülkesi’ne dönmüş memleketimizde devlet istediği zaman istediği bilgiye ulaşırken vahim bir cinayetini aydınlatmak için birinci derecede kanıt sayılabilecek bir husus konusunda mahremiyet gerekçe olarak kullanılamaz. Burada nokta atışı ve spesifik olarak istenmiş saat ve tarih aralığı sabit bilgiler var. Bu noktada ‘hangi özel hayat, kimin özel hayatı’ sorularını sormak gerekiyor. Cinayetin şüphelisi olduğu yönünde güçlü kanıtlar olan kişilerin özel hayatı! TİB’in gerekçeli olarak ‘şüpheli’ kişilerin iletişim bilgilerini vermeyi neden özel hayatın ihlali olarak değerlendirdiğini açıklaması gerekir. Öte yandan TİB’in özel hayatın mahremiyeti argümanını doğru olarak kabul edecek olursak o zaman bu bilgilerin hiçbir şekilde, hiç kimseyle paylaşılmaması ve hatta tutulmaması icap eder. O zaman TİB gibi bir kurumun varlığını sorgulamalıyız. Eğer bu bilgiler paylaşılmayacaksa neden bu bilgileri elinde tutan bir kuruma ihtiyacımız var? Diğer bir sorunda “baz istasyonu ve kayıt yoktur” açıklaması teknik olarak mümkün olmamakla birlikte bu açıklamayı doğru kabul ettiğimizde ortaya çıkıyor. TİB bir yandan “kayıt yok” deyip diğer yandan zaman “özel hayatı” gerekçe gösterdiğinde kendi kendisiyle çelişiyor. Bence TİB önce bu kayıtlar kendilerinde var mı yok mu ona karar vermeli sonra neden açıklayıp açıklamayacaklarına dair bilgi vermeli. Tüm bu çelişkili açıklamalar TİB’in gerçeği gizlediği yönündeki şüpheleri arttırıyor.”