Hrant Dink Vakfı Medyadaki Nefret Söyleminin Takipçisi

[ A+ ] /[ A- ]

11209

Funda TOSUN
Agos Gazetesi

Avrupa Birliği’nin 2007-2010 dönemi için 3 milyon euro bütçe ayırdığı demokrasi ve insan hakları fonundan yararlanacak olan 13 projeden biri Uluslararası Hrant Dink Vakfı tarafından gerçekleştirilecek.

Uluslararası Hrant Dink Vakfı’nın yürüteceği ‘Medyada Nefret Söyleminin izlenmesi Projesi’, Demokrasi ve insan Hakları Avrupa Aracı (DiHAA) kapsamında destekleniyor. ‘Dördüncü güç’ olarak tanımlanan medyanın, nefret söyleminin üretimi ve yerleşmesindeki rolüne odaklanan proje kapsamında, 30’a yakın ulusal ve 5 yerel gazete düzenli biçimde izlenerek, dini ve etnik azınlıklara yönelik ayrımcılık veya nefret söylemi içeren haber ve köşe yazıları tespit edilecek. Tarafgir ve milliyetçi bir zihniyetle hazırlanan haber manşet ve içeriklerinin analiz edileceği çalışmanın temel amaçlarından biri, bu konuda bir farkındalık yaratmak.

18 ay sürecek olan projenin koordinatörlüğünü yapan Özlem Dalkıran sorularımızı yanıtladı.

• Öncelikle projenin amacı ve kapsamından biraz bahsedelim.

Projenin temel amacı, Türkiye’de nefret söylemi kavramının dilimize girmesi ve tartışılması yoluyla bir bilinç yaratmak olarak özetlenebilir. Özellikle medyada, çoğu zaman örtülü, bazen da açık olarak kullanılan nefret dilini ifşa ederek bir şekilde farkındalık yaratmak ve belli bir yaptırım inisiyatifi oluşturmak…

Yazılı basının taranmasıyla gerçekleştirilecek olan projede amacımız basınla çatışmak ve onlara parmak sallamak değil; içselleşmiş olan bu dili birlikte nasıl düzeltebileceğimizi tartışacağımız bir zemin oluşturmaya çalışacağız. ifade ve haber alma özgürlüğünün sonuçta bağlandığı yer olan medya, öte taraftan bakıldığında nefret söyleminin yaygın olarak kullanıldığı bir mecra. Özellikle Hrant Dink’in öldürülmesine giden süreçte medyanın rolü küçümsenmeyecek denli büyüktür. Dink’in medya tarafından hedef haline dönüştürülmesinin analiz çalışmasını bir kitapta toplayan Kemal Göktaş, nefret söylemine dair önemli ipuçları vermiştir. Dink’in katlinin ardından, Barış Girişimi içerisinde, bir grup olarak bu konuda bir çalışma yapmıştık. Hrant Dink bir milat bu anlamda, ancak daha evveli de var kuşkusuz. Mesala 6-7 Eylül olaylarında, Kardak krizi döneminde ya da Batı’da Kürtlere yönelik öfkenin taarruza geçtiği dönemlerdeki gazete manşetleri, hep aynı zihniyetin ürünü. ‘Sokak faşizmi’ dediğimiz olguyu güçlendiren şey de yine bu nefret söyleminin medyada yer bulması ve rağbet görmesi. Kendisini ‘dördüncü kuvvet’ olarak tanımlayan medyanın kasıtlı ve kasıtsız suç ortaklığını bırakıp, toplumun ve barışın gelişmesi için mücadele etmesi gerekir.

Çalışma sürecinde toplanan veriler, dört ayda bir hazırlanacak ve vakfın internet sitesinde yayımlanacak olan raporlarda analiz edilecek. Ayrıca, hukukçular ve medya çalışanlarıyla yapılacak olan atölye çalışmalarında, bu analizler ışığında, söz konusu söylemi değiştirebilmek için neler yapılabileceği ve medyada ırkçılık ve ayrımcılıkla nasıl mücadele edilebileceği tartışılacak. Yani, birlikte öğreneceğimiz ve mücadele edebileceğimiz bir alan yaratmayı umut ediyoruz.

• Nefret söyleminden nasibini alanlar sadece dini ve etnik azınlık grupları değil. Cinsiyetler üzerinden de inşa edilen bir ayrımcılık söylemleri var. Proje bunları da kapsıyor mu?Nefret söylemi kökünü ayrımcılıktan alır, dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalan her türlü grup da nefret söyleminden nasibini alır. Bizim projemizin kapsamında sadece etnik ve dini kimlikler üzerinden ayrımcılık ve nefret söyleminin taranması yer alıyor ama elbette, gözümüze çarpan bu tür haber ve yazıları da bir kenara ayıracağız. Sadece analiz ve raporlamada dikkate alınmayacak.

Projenin bir başka ayağı ise, bu çalışmada kullandığımız metodolojiyi, yaşanan zorlukları, deneyimlerimizi içeren bir el kitabının hazırlanması. Bunun, benzer çalışmalar yürütmek isteyecek olan diğer sivil inisiyatifler, üniversiteler ve örgütlere bir katkısı olabileceğini umuyoruz. Ayrıca bu konuda yapılmış çalışmalar, makaleleri de içeren bir kaynak kitap olmasını istiyoruz.

Kim bilir, hazırlanmakta olan internet sitemiz belki tüm bu çalışmaların toplanacağı bir çatı haline gelir, elbirliğiyle tüm ayrımcı dil ve nefret söylemi kullanımı ve bu konuda yapılmış çalışmaların derleneceği bir kaynak, bir veri tabanına dönüşebilir.

• Bu konuda ifade özgürlüğü ve nefret söyleminin kritik sınırları da önemli sanırım.

Nefret söylemi dünyada hâlâ çok tartışmalı bir konu. Bu konuda temel iki yaklaşımdan söz edilebilir: Amerika ekolü ve Avrupa ekolü. ifade özgürlüğü ve nefret söylemi arasındaki çizgi nerede başlayıp nerede bitiyor, bu konuda her iki tarafın da çok sağlam argümanları var. Amerika’nın, ifade özgürlüğü üzerinden kendini tarif ettiğini söyleyebiliriz. “Söylenenler, yazılanlar şok edici ve öfke uyandırıcı olsa dahi insanlar düşüncelerini ifade etmekte özgürdür” denirken, tek sınır çizgisi olarak ‘şiddeti açıkça teşvik etmek’ konur.

Avrupa’nın ise, giderek artmakta olan ayrımcılık ve ırkçılıkla mücadelede daha aktif bir pozisyonda olduğunu görüyoruz. Çeşitli AB ülkeleri, nefret söylemini suç olarak tanımlamaya başladı. Biz, hem Türkiye bir Avrupa Konseyi üyesi olduğu için, hem de Türkiye’de nefret söyleminin azınlıklar ve diğer tüm gruplar için ciddi bir tehdit olduğuna inandığımız için, çalışmalarımızda Avrupa’nın eğilimini temel alacağız.

• Projenin pratik plandaki ihtiyaçlarından bahseder misiniz?

Biz bu projeye uzun soluklu bir çalışma olarak bakıyoruz. Dolayısıyla, bu konuda bize sağlanan imkânlarla yetinmemiz pek mümkün değil. Basın taramasının sürekli olabilmesi için gönüllü çalışacak insanlara ihtiyacımız olacak. Bu konuda yurtdışında son derece profesyonel, akademik çalışmalar var.

Bu makalelerin çevrilmesi için de gönüllülere ihtiyacımız olacak. Hazırlayacağımız internet sitesinde bu makaleler ve yaptığımız çalışmalar yer alacak. Mayıs sonunda faaliyete geçmesini planladığımız siteyle, ilk verileri paylaşmayı umut ediyoruz.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1997 tarihli tavsiye kararında ‘nefret söylemi’nin tanımı

“Irkçı nefret, yabancı düşmanlığı, anti-semitizm ve saldırgan milliyetçilik ve etnik merkezcilik, azınlıklara, göçmen ve muhacirlere karşı ayrımcılık ve düşmanlıkla ifade edilen hoşgörüsüzlüğü de kapsayan, hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer her tür nefreti yayan, teşvik eden, meşrulaştıran ve katkıda bulunan her türlü ifade biçimi.

‘nefret söylemi’ olarak nitelenebilecek ifadelerin tespiti bazen zor olabilir, çünkü nefret söylemi ille de kendini nefret ve duygusal ifadelerle göstermez. ilk bakışta rasyonel ya da normal gibi algılanabilecek ifadelerde de gizli olabilir.”