Rober KOPTAŞ
Agos Gazetesi
Ne mutlu bize… Başka hiçbir konuda yan yana gelmeyecek, birbirlerinin kuyusunu kazmak için ellerinden geleni ardına koymayacak Akif Beki’lerle, Yiğit Bulut’lar, patrik Bartholemeos’un, “Kendimi Türkiye’de çarmıha gerilmiş gibi hissediyorum” demesinin ardından aynı yerde buluştular.
Türkiye’nin yaşadığı şu zorlu günlerde iki kanadın gözde temsilcilerinin nihayet bir konuda uzlaşması ne mübarek bir gelişme! Sevinelim, bayram edelim… Birileri, bir yerlerde, bir boğazlaşmada kullanmak üzere savaş baltalarını yerinden çıkarmaya hazırlanırken, Türkiye, toplumsal barışı bir kez daha gayrimüslim düşmanlığı üzerinden sağlıyor. Ne mutlu, bu uğurda kurban olacaklara, ne mutlu Türkiye’ye!
Sevinçten havalara uçmamak mümkün mü? Keyiflerine çok düşkün oldukları için Batı memleketlerine göç ede ede kelaynaklardan bile daha az kalan gayrimüslimlerin, Rumların, Ermenilerin, Süryanilerin, Yahudilerin, Türkiye’ye son nefeslerinde nihayet bir hizmeti dokunacak.
Her birlikte şükür dualarımızı edip çağrımızı yapalım: Gelin, üzerimize şöyle bir güzel çullanın da, nasıl birlik ve beraberlik içinde olduğunuzu cümle âlem görsün. Gelin, bizi şöyle eşek sudan gelinceye kadar bir dövün de, ne kadar yüce bir ulus olduğunuzu bütün kainat anlasın. Gelin, anamızdan emdiğimiz sütü burnumuzdan bir getirin de, nice şanlı bir millet olduğunuzu bir kez daha anımsayın.
Gelin, acele edin, bu fırsatı kaçırmayın! Üzerine çullanacağınız, eşek sudan gelinceye kadar döveceğiniz, anasından emdiği sütü burnundan getireceğiniz, Rum, Ermeni, Süryani, Yahudi, bulamazsanız, hakikaten yazık olur.
Seni gidi papaz efendi!
Gâvurluğu bir kenara bırakıp, inancımızın gereğini yerine getirerek Sezar’ın hakkını Sezar’a verelim: Muhalefette ve azınlıkta olmalarından olacak, Bartholomeos’a haddini bildirmekte Yiğit Bulutgiller Akif Bekigillere göre çok daha gözüpek çıktı.
Habertürk’teki köşesinde televizyondaki halinden bir 20 kilo daha hafif ve suratı yağsız haliyle maviş maviş gözümüzün içine bakan zamane kahramanı Yiğit Bulut, ‘Papaz efendiye cevabımızdır’ başlıklı başyapıtında, zihin okuma konusundaki maharetini, “Aşağıda yazdıklarım benim kalemimden çıkmış bile olsa aslında Türkiye’de milyonların aklından geçenler…” sözleriyle gösterdikten sonra, Yeniçağ ve Vakit gibi seçkin gazetelerden tanıdığımız nazik üslubu zarafetin ta doruklarına taşıyordu: “Papaz efendinin konuşması üzerine her Türk vatandaşının ‘haklarımızı’ ve ‘gerçekleri’ bilmesi adına hukuki detayları ve süreci net olarak yeniden sizlere aktarıyorum… Konu anlattıkları gibi değil, asla da olmadı.”
Evladı vatan Yiğit Bulut’un papaz efendiye, “hepimiz” adına verdiği cevabı okumak isteyen “her Türk vatandaşı” (evet, evet, sen de Agos okuru! Hatta tercihan, papaz efendinin kendisi bile!) Habertürk’ün internet sitesinden bu fevkalade bilgilendirici, yazarının deyimiyle “noktası, virgülüne araştırılan” ve “bazı köşe yazarları gibi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunarak yazılmayan” şahane yazıyı okuyup kendini her türlü etnik bağlılığından arınmış gerçek bir Türk vatandaşı gibi hissetme bahtiyarlığına erişebilir.
Akıl yaşta değil
Elbette ki, Türkiye Türklerindir gazetesi de bütün bu gelişmeler karşısında sessiz kalmayacak, pozitif haberciliğin şahikasını yapacak, Rum kökenli gerçek bir Türk vatandaşının nasıl olması gerektiğini bizlere gösterecekti: “İstiklal Marşı’nı okurken göz yaşlarına boğulan Rum Kızı Marina Sözde, tüm Türkiye’nin kalbinde taht kurdu. Marina İstiklal Marşı’nı okurken gözyaşlarına boğuldu.”
Elbette, öğrenmenin yaşı yoktu. Papaz efendi, gerçek bir Türk vatandaşı olmanın yolunu yordamını kendisi bulamıyorsa, 12 yaşındaki Marina’ya sorup öğrenebilir, o da olmazsa, Hürriyet yazarlarını her gün okuyup onlardan feyz alabilirdi.
Büyük Türk yazarı Fatih Çekirge’yi mesela: “Rum asıllı Marina Sözde… Benim sevgili kızım Marina ÖZDE. Sen bu toprakların, bu halkın öz çocuğusun. İstiklal Marşımızın sözlerini, içimize gözyaşı olarak akıtan o sevgi seninle büyüsün. Serpilip gelişsin… Ve böylece o marşın ruhunu unutmuş olanlara; İstiklal ve istikbal nedir? Hem Türkçe hem Rumca hatırlatırsın…”
*
Sırf şu son bir haftada yaşananlar, yazılıp çizilenler, elin Avrupalısına, Amerikalısına, Türkiye’de yaşayan Rumların ve diğer gayrümüslim cemaatlerin nasıl ferahfeza bir cennette yaşadığını göstermeye yetmiyor mi?
Onlar daima çarmıha gerili halde yaşamıyorlar. Haşa…
Onlar, ezkaza kendilerini çarmıha gerilmiş hissettiklerini söylerlerse, suratlarına tükürülmüyor, hakarete maruz kalmıyorlar. Sümme Haşa…
La la la tralla la la!l
Hazırolda bekleyenler
Şu Keğam Karabetyan ne güzel bir insandır!
Devletimiz ne zaman güvenilir bir Ermeni’ye ihtiyaç duysa, hemen o ortaya çıkar.
Devletimiz ne buyursa yapar. “Oraya röportaj ver” derler koşar; “buraya çelenk bırak” derler bırakır; bilhassa nisan aylarında “Ne demek! Asıl Ermeniler soykırım yapmıştır de!” derler, hemen söyler!
Kendini Ermenilerin bu memlekette ne kadar mutlu mesut yaşadığını (La la la tralla la la!) anlatmaya adamıştır.
İşte, Bartholemos’un açıklaması ortalığı biraz bulandırdı, ufukta da bir patrik seçimi göründü ya, devletimizin biricik haber ajansı Anadolu Ajansı hemen onu hatırladı: “Ermeni asıllı Avukat Keğam Karabetyan, doğup büyüdüğü Kastamonu’daki köyünde Türk ve Ermeni ailelerin kurduğu samimi komşuluk ilişkilerinin güzelliklerini hala yaşadığını belirterek, ‘Ben tahsil hayatımda bir gün bile ‘sen Ermenisin’ lafını duymadım’ dedi.”
2005’te Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen Ermeni Konferansı vesilesiyle de yüce fikirlerini basınımızla paylaşmıştı Karabetyan: “Tehcir, Osmanlı’nın iç ve dış güvenliği için çıkarmak zorunda kaldığı bir yasaydı. Kimse Ermenileri basamak, maşa yapmasın. Bizi sahaya sürüp tribünden seyrediyorlar. Ayyıldızlı bayrak ve bu vatan bizim! Ermeni toplumundan geliyorum, Kastamonuluyum. Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Keğam Karabetyan kadar vatansever birkaç Ermeni daha var. MHP’li gazeteci Levon Panos Dabağyan mesela. Ya da, cemaatsiz Kandilli Kilisesi’nin vakıf başkanlığını yıllardır kimselere bırakmayan Dikran Kevorkyan.
Hepsi vatansever, hepsi gerçek Türk vatandaşı; devletimizin emirlerine yerine getirmek için her daim hazırolda bekliyorlar. Sizden iyi olmasınlar, hepsi çok güzel insanlar…