Talin SUCİYAN
Agos Gazetesi
Toplumun çeşitli kesimlerinden, farklı görüşlerden 55 kişilik bir grup, bir açıklama yayımlayarak, Şirinoğlu’nun sözlerini eleştirdi. “Biz başka bir Türkiye’de yaşıyoruz” başlığı taşıyan açıklamada, “Ermenilerin kendilerini güvende hissettiği yalandır, Ermeniler bu ülkede ırkçılığa, ayrımcılığa maruz bırakılıyor, uluslararası ilişkilerde pazarlık unsuru olarak kullanılıyor ve toplumun geniş kesiminde keskin bir Ermeni karşıtlığı halen devam ediyor” dendi ve imza toplanmaya başlandı. Haber yayına hazırladığı sırada, http://bizbaskabirturkiyedeyasiyoruz.blogspot.com adresindeki imzacıların sayısı 350’yi geçmişti.
Metne imza atan bazı isimler, Şirinoğlu’nun Ermeni toplumu adına konuşma yetkisine sahip olmadığını, açıklamalarında ifade ettiği görüşlere katılmadıklarını dile getirdiler. Bu rahatsızlığın açıkça ifade bulması, Türkiye’de yaşayan Ermenilerin sivil, doğrudan katılımlı, seçim yoluyla kendilerini temsil edecek bir mekanizma arayışını da yeniden gündeme getirdi.
Osep Tokat: “1915’i bu kadar basite indirgemek yanlış”
“Herkesin doğrusu kendine. Gerçekten kendisi böyle inanıyorsa diyecek bir sözüm yok. Son açıklaması fikrime uymuyor ama kendi doğruları böyle ise, saygı gösteriyorum. Ancak benim düşünceme göre, 1915’te yaşananları iki çocuğun kavgasına benzetip, “kapatalım gitsin” diyerek bu kadar basite indirgemek yanlış. Kaldı ki Bedros Şirinoğlu’nu severim, abim Setrak Tokat da onu çok severdi, o yüzden hastanenin yönetimi için kendi yerine onu göstermişti.
1915’te yapılanlara karşılık “vuralım, kıralım, karşılık verelim” demiyorum ama bana göre de, her Ermeni soykırımı müdafaa etmek zorunda, bu herkesin vicdani sorumluluğu, boynunun borcudur. Unutulsun demekle olmaz, ilerde aynı şey başka bir ırkın başına da gelirse yazık değil mi? Ne yazık ki dünyanın çeşitli bölgelerinde hâlâ soykırımlar gerçekleşiyor. Artık sağduyulu insanlar bir araya gelerek doğruları ortaya çıkarmalı. Ermeni halkı olarak bize düşen görev Türk halkını ikna etmektir. Çünkü tüm yaşananlara rağmen hâlâ birbirine en yakın iki millet Türkler ve Ermenilerdir. Ama üzerine basa basa ifade ediyorum, soykırım meselesi göz ardı edilecek, ‘unutalım gitsin’ denecek bir mesele değildir.”
Hosrof Köletavitoğlu: “Seçilmeden kimse temsilci olamaz”
“Bedros Şiirinoğlu kendiliğinden böyle bir görev almış, kendini başkan ilan etmiş, kendi kendine gelin güvey olmuş. Sivil bir temsilci olması gerektiğine inanıyorum ama standartlarının bu olmasını doğru bulmuyorum. Cemaat temsilcisi diye seçilmediği sürece kimse cemaat temsilcisi olarak konuşamaz. Cemaati temsil yetkisi cemaat tarafından seçilmiş kişilerdedir ki, bölgesel olmayan tek seçilmiş makam Patrikliktir ve o da şu anda ne yazık ki dolu değildir. Bence bu konudan ders alınarak cemaatin her kurumuna doğru düzgün donanımlı, birikimli, kabiliyetli yöneticiler seçilmeli.
Şirinoğlu dedesiyle ilgili her türlü tasarrufa sahiptir. Nasıl ki ben onun dedesi hakkında yorum yapma hakkına sahip değilsem, onun da benim, yüzünün yarısı sabunlu, yarısı traşlı bir halde gece yarısı evinden götürülen ve bir daha kimsenin izine rastlayamadığı dedemle ilgili bağlayıcı bir şey söyleme hakkı yoktur.”
Kaspar İkincidemir: “Kimin lideri?”
“Bedros Şirinoğlu kimin lideri, onu kim seçti? Neye dayanarak Başbakan’dan özür diliyor? Bu millet ne suç işlemiş ki, ‘Soykırım kelimesinden hoşlanmıyorum, bunlar anlamsız’ gibi şeyler söylüyor? Bu soruların yanıtını merak ediyorum.”
Alber Keşiş: “Ermeni toplumunda değişim kaçınılmaz”
“Bedros Şirinoğlu’nun beyanları, cemaat içerisinde onlarca yıldır hâkim olan zihniyete işaret ediyor. Bu zihniyet, hem diaspora Ermenilerini ve hem de Ermenistan’ı tamamiyle yok sayan, devletle olan ilişkileri ise, Ermeni toplumu tarafından seçilmemiş ‘cemaat başkanı’ kişilerin insiyatifiyle keyfi olarak yürüten bir anlayışı temel almakta. Ermeni toplumunun izolasyonu ve dışlanmışlığıyla paralel giden bu süreç boyunca, toplumun bir türlü çözülemeyen sorunları artmış ve kültürel olarak yaşadığı büyük erozyon had safhaya ulaşmış durumda. Şirinoğlu’nun son beyanlarının Ermeni toplumunda uyandırdığı büyük tepki, bu durumun artık böyle devam edemeyeceğinin, her alanda olduğu gibi Ermeni toplumunda da “değişimin” ve “açılımın” kaçınılmaz olduğunun habercisi olduğu kanaatindeyim.