Filiz KOÇALİ
Özgür Gündem Gazetesi
Sorunu çözmek için “ellerini birlikte taşın altına sokacaklarını” söyleyen AKP ve CHP şimdi konuşsunlar: Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda “Biz Türklere anayasa yapıyoruz” diye açık açık söyleyen MHP gibi, Türklere anayasa yaptıklarını itiraf etsinler.
Zaten yaptıkları işin başka izahı yok. Bu üç parti, BDP’nin “herkes düşünce ve kanaatlerini tercih ettiği dilde ifade etme ve yayma özgürlüğüne sahiptir” maddesini tartışmaya bile gerek görmeden reddetti. Hem de “taviz vermemiz mümkün değil” diyerek reddettiler.
Durum bu kadar açık ve net. AKP, CHP ve MHP, insanların düşüncelerini istedikleri dilde açıklama haklarını reddediyor. Bu üç parti ortak bir şekilde “Vatandaş Türkçe konuş” diyor. Bunun tartışılmasını bile gereksiz görüyor. Çünkü gerekçeleri ortak, Türklere Anayasa yapmanın peşindeler…
Dikkatinizi çekerim. Konu “Düşünce ve İfade Özgürlüğü” başlıklı maddenin görüşmeleri yapılırken gündeme geldi. Bu üç partinin “özgürlük” diye kastedilenden anladığı Türklere özgürlük.
Tabii Türklerin özgürlüğünün de sınırı var: “Kamu düzeni, milli güvenlik ve genel ahlak’ın yanı sıra, özel veya aile hayatının korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, yargının bağımsızlığının korunması” şartıyla.
Önceki gün Anayasa Uzlaş(ama)ma Komisyonu’nda bunlar olurken, Meclis Başkanı Cemil Çiçek de Alevilerin nasıl ibadet edeceği üzerine fetva veriyordu!
CHP’li Aygün’ün “Meclis’e Cemevi” başvurusuna Meclis Başkanı “Alevilik ayrı bir din değil, İslam içi oluşumdur. İslam dininin ibadet yerleri de camilerdir” diyerek reddetti. Kendisi, Diyanet İşleri’nden de görüş almış. Devletin ve devletin memurunun yaklaşımı böyle: “Senin nerede ibadet edeceğine ben karar veririm! Vatandaş camide ibadet et!” Cemil Çiçek, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun da başkanı. Belli ki onun başkanı olduğu komisyon düşünce özgürlüğünü nasıl ele aldıysa, inanç özgürlüğünü de öyle ele alacak.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda bunlar olurken ve Cemil Çiçek cemevi isteyenlere camileri adres gösterirken Diyarbakır Valiliği, Tertip Komisyonu’nun tamamı milletvekillerinden oluşan Kürt Sorununun Çözümünde Demokratik Direniş Mitingi’ni çoktan yasaklamıştı bile.
Bu, Diyarbakır’da ve başka illerde yasaklanan kaçıncı miting, sayamadım doğrusu. Zaten Demokratik Çözüm Çadırları’nın zorbaca yasaklanmasından beri Newroz dahil BDP’nin neredeyse hiçbir etkinliğine izin verilmiyor. (Dikkatinizi çekerim, çadırlara zorbalık sözüm ona “kırılma noktası” Silvan’dan çok önceydi.)
AKP iktidarı sadece silahsız insanları “silahlı örgüt” suçuyla tutuklamıyor, silahsız eylemlere de izin vermiyor. Newroz’da “bu tutuklamalardan sonra sokağa çıkamazlar” dedikleri milyonların meydanları dolduracağını bildiklerinden zor yoluyla engellemeye kalkıştılar. Sonuç ne oldu? Meydanlar doldu. “Artık sokağa çıkamaz” dedikleri halk meydanları zapt etti.
Önceki gün DYK ve BDP Eşbaşkanları “mitingimizi yapacağız” dediler. Yaparlar da. Çünkü Kürt halkı son otuz yıldır “izin verilmeyeni” yaparak bugünlere geldi. Kürtçe konuşmak yasakken Kürtçe konuştu. Örgütlenmek yasakken örgütlendi. Yürüyüş yasakken yürüyüş yaptı. Newroz yasakken Newroz kutladı. Serhıldan yasakken tarihi serhıldanlara imza attı. Kendisi için konmuş seçim barajlarını aşarak Meclis’e girdi. Bu Cumartesi günü de günlerdir hazırlıklarını sürdürdüğü “tarihi” mitingini gerçekleştirecektir.
4 Eşbaşkanın konuşmacı olacağı bu mitinge esas olarak Sayın Öcalan’ın çözüm ve direnişteki rolüne dikkat çekilecek. Belli ki, bunun dile gelmesinden korkuyorlar. Halkın İmralı’nın rolüne vereceği destek görülmesin isteniyor. Çünkü İmralı’daki bir yıllık insanlık dışı tecrit yetmedi. Siyaseten tecrit edemedikleri, hala milyonlarca insan üzerinde siyasi etkisi çok büyük olan Öcalan’ı siyaseten dışlamaya, tecrit etmeye, etkisizleştirmeye çalışıyorlar. Oysa artık bütün dünya biliyor ki, silahların devre dışı kalmasının ve Kürt sorununun barışçı çözümünün biricik adresi İmralı.
14 Temmuz mitingi bu gerçeklerin ifade edileceği bir miting olacak. (Bu arada Tertip Komitesi ilgili bakanlara da durumu iletti. İlgili bakanlar da konuyla ilgileneceklerini söyledi.)
Gelişmeler itibariyle önceki günün özeti şöyleydi: “Türklere anayasa, Alevilere cami, Kürtlere yasak”.