“Yalan Rapor Hazırlamakta Türkiye’den Ustası Yok”

[ A+ ] /[ A- ]

BirGün Gazetesi

Barış Girişimi tarafından Bilgi Üniversitesi’nde organize edilen ‘Barışı Kurmak’ isimli konferansta Rakel Dink etkinliğin ikinci gününde açılış konuşmasını yaptı. Ülkedeki nefret, kin, inkar dolu, ırkçı ve faşist söylem ve eylemlere dikkat çeken Dink, konuşmasını Ermenice, Kürtçe ve Türkçe gerçekleştirdi.

Ülkede yaşanan toplumsal olaylar sonrasında hazırlanan devlet raporlarına atıfta bulunarak, “Yalan rapor hazırlamaktan daha usta bir ülke yok Türkiye’den” dedi.

Ülkede yaşanan hak ihlalleri, inkar ve ırkçı politikalara dikkat çeken Dink, “19 Ocak’ta Agos’un önünde bir not buldum yerde. İsimsiz bir not. Başörtülü bir Kürt kadınıyım ve her şekilde baskıya uğruyorum diye yazmıştı. Ben de Ermeni’yim, hem Ermeni kimliğimle hem de Hırıstiyan kimliğimle baskıya uğruyorum. Babam 40 yıl kendi yaşadığı topraklar yüzünden mahkemelere gidip geldi. Ama davalar hala bitmedi. Milli eğitim Ermenice kitap bastı ama Ali topu Agop’a atamadı. Kürtçe dili bariz siyasi yasaklı. Hıristiyan olmak ayrı bir baskı konusu. Ayrımcılık ve ötekileştirme devam ediyor” diyerek başladı konuşmaya.

Yalanlar Her Gün Bizi Biraz Daha Zehirliyor

Ülkede yaşananların tamamını herkesin bildiğini ancak kimsenin hiç bir şey yapmadığını dile getiren Dink, şöyle devam etti: “Bir sürü sorun yaşandı ama bu ülke ne ders çıkaracak. Kendimize sunduğumuz yalanlarla maalesef günden güne kendimizi de etrafımızı da zehirliyoruz.”

İnkarla Huzur Gelmez

Barışın ve toplumsal huzurun yegane yolunun yüzleşmek olduğunu sözlerine ekleyen Dink konuşmasının Kürtçe kısmında “Ne zamana kadar inkarlarla yaşayacağız. İnkarla huzur gelmez” dedi.

Dink’in konuşmasının bazı başlıkları şu şekilde:

-2005’teki Ermeni konferansında eşim çok güzel bir benzetme kullanmıştı. İkiz ruhlar diye. Türkler ve Ermeniler için. Biri ameliyat masasındayken öteki acı çekiyordu. 6-7 Eylül’ü herkes biliyor. Varlık vergisini herkes biliyor. İnkar da edilmiyor ama kimse kalkıp bir sorumluluk alıp, bunu yaptık özür dileriz demiyor. Bu denmedikçe düzelmez biliyor musunuz. Çünkü her şey tekrarlanıyor. Daha son günlerde gazetelerde, hayata dönüş operasyonu yazıldı.

– Her şey ortada, kanıtlar da var. Ama kimsenin bir şey yaptığı yok. Yalan rapor yazmaktan daha usta bir ülke yoktur bu ülkeden. Kalkıp bu operasyondan dolayı özür dileriz demedi kimse.

– 301. madde hiç bu kadar konuşulmadı. O zamanlar eğer kaldırılsaydı o insanlık dışı madde çok şey yaşanmayacaktı. Tepedekilerin umurunda değil. Herhalde hoşlarına gidiyor ülkenin içinde bulunduğu durum. Maddede bir kelime oyunu yapıldı o kadar. Geçen sene bir ara Dersim’e gittim. Duyduğumuz hikayelerden biliyoruz ki orası bin yılların yaşanmışlığına sahip. Yüzyıllık bir ağaç yoktu ama. Sordum neden yaşlı ağaçlar yok diye. Yakılıyor dağlar dediler. Birkaç senede bir yakılıyormuş. Yine yeşildi, toprak veriyor ama. Toprak insan gibi hain değil. O bereketini esirgemiyor tanrıyı dinliyor. Ama yüz yıllık ağaç göremedim. Bunlar insanın içini acıtıyor.

– Adalet olmadan barış nasıl olur bilmiyorum. Adalet suçluyu cezalandırmak kadar haklıya da hakkını iade etmektir. Geciken cezalar suç işlemeyi cazip hale getirir. Ülkemizde tecavüzcüleri katilleri görüyoruz. Sosyal demokrat hukuk devletiyim diye övünme bari. O yakılan yıkılan yerlerdeki çocukların yıkımlarını ancak sevgi düzeltebilir.

– Cenazeden sonra bana dediler ki, senden öfke, nefret, küfür bekliyorduk. Ben onu yapsam yapanların beklentilerini karşılamış olurdum. Onlardan ne farkım olurdu. Farkı nasıl yaratacağız. Yolu nasıl sevgi yolu yapacağız? Ne mutlu barışı sağlayanlara. Barış için çalışanlara. Sorunu çözmeye çalışırken, ne söylediğimiz kadar nasıl söylediğimiz de önemlidir.