Rahat Uyu Baron…

[ A+ ] /[ A- ]

BaronSeropyan

Sayat TEKİR

Bir haber işitirsiniz ve o an boğazınız düğümlenir. Yutkunmaya çalışmanın boğazda bıraktığı acı ile gözlerin dolması arka arkaya tezahür eder. Haberi anlamaya çalışırken içinizde bir boşluk oluşur. O boşluk birinin kaybı ile yaşamınızda oluşan boşluktur.

Baron Sarkis Seropyan, aydınları 100 yıl önce katledilmiş bir toplumun içinden soykırım sonrası çıkan nadir entelektüellerden biriydi. Onunla yapacağınız kısa bir sohbette bile Ermeniler ve komşu halklar ile ilgili dilden edebiyata, sosyal-antropolojiden tarihe, mitolojiden mimariye birçok konuda bilgi edinirdiniz. Soykırım öncesi Ermenilerin sosyal yaşamından, Anadolu’da kalan ve kimliklerini gizleyen Ermenilere kadar bir çok konuda konuşabilirdiniz onunla. Onun kaybı hem Türkiye’de hem de Ermenilerde derin bir boşluk yarattı.

Belki birçok kişinin aksine benim Agos ve Hrant Dink ile tanışmam Baron Seropyan sayesinde olmuştur. 2000 yılında lise birinci sınıfta Ermenice dönem ödevi alınca, ki bu pek tercih edilen bir şey değildi o zaman, Baron Horasanciyan’ın önerisi ile randevu alıp gittim Agos’a.

Sömestr tatilini ve sonraki birkaç haftayı o zamanki Agos’un ofisinde, Baron Seropyan ve Baron Gobelyan ile birlikte geçirdim. Hrant ahparigin odasının yanındaki, resimler ile süslenmiş, tahta döşemeli, tozlu ve yanık pipo tütünü kokan odada pek çok şey öğrendim Ermenilere ve Ermeniceye dair. İlk Ermenice ansiklopediyi orada gördüm, Doğu Ermenicesine ait kelimeleri ilk orada Baron’a sorarak öğrendim. Ermeni yazarları ve Ermeni tarihçilerini ilk orada tanıdım. Sonradan yayımladığı Ermeni mitolojisine dair Ermenice kitapları orada okudum.

Lise ve sonrasında bu ziyaretler rutin halini aldı. Ben, Hrant Dink Vakfı’nda çalışmaya başlayınca Baron’la seneler sonra tekrar aynı odayı paylaştık. Başım sıkıştığında, bir şey merak ettiğimde hemen ona başvururdum.

Ermenice radyo konusunu çok desteklediğini bilirdim. Sürekli Nor Radyo’yu ve çalışmalarımızı sorardı bana. Agos’a gelen misafirleri “Nor Radyo da var.” diye, benimle de tanıştırırdı. Her seferinde frekansa ne zaman geçeceğimizi sorardı. Yeri gelir eleştirirdi, yeri gelir dinleyemediği için şikayet ederdi ama hep desteklerdi. Baron hep desteklerdi gençleri, cesaretlendirirdi. Yol açıcıydı bizim baronumuz ufkumuzu da açardı. Kendine saklamaz paylaşırdı tüm bildiklerini. Agos’ta ve Hrant Dink Vakfı’nda bir sürü genç yetiştirdi. En son Agos’a gittiğimde “Benim öğrenci büyüdü de konferanslarda konuşuyor. Dernekleri de artık görüş alınan bir yer haline geldi.” demişti. “E tabi Baron, senin öğrencinim.” demiştim. Son konuşmamızdan hatırladığım son sözlerdi bunlar.

28 Mart Cumartesi, Agos ve Hrant Dink Vakfı’nın yeni binasının açıldığı gün kaybettik Baronumuzu. Onu da Hrant ahparig gibi en son Sebat Apartmanı’nda bıraktım. “Sebat” belki de onları en iyi anlatan kelime.

Evet Baron, bir şeyler yapabiliyorsak sizin sayenizde, Hrant ahparig sayesinde. 100 yıl önce ve hala direnenlerin sayesinde… Eşit bir ülke için mücadele veren insanların sayesinde…

Rahat uyu Baron emanetin gençlerde. Biz de sebat edeceğiz, vazgeçmeyeceğiz…

(30.03.2015)