Adaların renkleri HDP’nin renkleriyle buluştu

[ A+ ] /[ A- ]

Adaların renkleri HDP’nin renkleriyle buluştu

Özgür Gündem

Bir Ermeni, bir Rum, bir Kürt ve Selanik göçmeni bir Türk yan yana, aynı dili konuşuyor, aynı dünyayı düşlüyorlar. Burası Büyükada. Prens Adalarının en büyüğü; onu Heybeli, Burgaz ve Kınalıada izliyor. HDP’nin seçim standında toplanan bu ayrı etnik gruplardan dört kişi ise milletvekili adayı Murad Mıhçı, HDP Adalar Eşbaşkanı Serap Borucu, adanın Kürt sakinlerinden Emine Akgün ve Rum Janet Herman. Dördü de birbirinin yaralarından haberdar, daha doğrusu aynı yerden yaralılar: Dil. Gelin dördünü ayrı ayrı dinleyelim:

Murad Mıhçı: Murad, Ermenilerin de kullandığı bir isim, ama bana verilmesinin nedenlerinden biri olası saldırı ve tacizlerden korumak. Ben de bunun aşılması için oğlumun adını Lukas koydum. Siyasi hayatım 1999’da ÖDP’yle başladı, sonra HDP’nin ilk bileşenlerinden olan Nor Zartonk’a katıldım. Aday olma nedenimse HDP yüzleşmenin rahat yaşanabildiği bir parti kimliğini taşıması. Demokratik Bölgeler Partisi’nin aldığı belediyeler geçmişte Ermenilerin yaşadığı yerlerin Ermenice isimlerini kullanıyor. Ben de seçim çalışmalarımda karşılaştığım insanlara “Sizin sokaktaki Terzi Agop nereye gitti?” ya da “Kiliseniz var, ama cemaatiniz nerede?” gibi sorular yöneltiyorum. İnsanlar bu sorulardan, Türkiye’nin nüfusu 12 milyonken bunun 2.5 milyonunu gayri Müslimlerin oluşturduğunu, bu rakamın bugün 60-70 bine indiğinin hatırlatılmasından etkileniyorlar. Ben de, diğer aday Garo Paylan da Kınalıadalı’yız. Adamızda 2300 seçmen var, bunun 1200’ü Ermeni, 200’ü de Süryani. Seçimlerde Ermenilerin yüzde 75’i HDP’ye oy vereceğini söylüyor. Adalar, çok kültürlülüğüyle HDP’nin hayalini kurduğu yerlerden biri, gelecekte belediye başkanlığını da alacağımıza inanıyorum.

Emine Akgün: Diyarbakırlıyım. Savaş başlayınca eşim eğitim fakültesini son sınıfta bırakmak zorunda kaldı ve kayınbiraderimin izinde Büyükada’ya geldik. Eşimle birlikte seyyar satıcılık yaptık, Adalar’ın pazarlarına çıktı, yazları da manav açtık. İlk geldiğimizde Adalılar bizi kabul etmedi, ev vermedi. Tam anlaşma yapılacakken Diyarbakırlı olduğumu duyunca vazgeçtiler. En sonunda birine Ankaralı olduğumu söyledim, evini verdi, ama bu kez ben kabul etmedim. Daha iki sene öncesine kadar Gündem gazetesi okuyan arkadaşlar gazetelerini ceketlerinin iç ceplerinde saklarlardı. HDP’den sonra biz de kabul gördük, şimdi daha rahatız. Ben doğuştan beri politikanın içindeyim, ezildikçe, zulüm gördükçe politikleştik.

Serap Borucu: HDP Adalar Eşbaşkanı’yım. Annemin ailesi Selanik göçmeni. Annem de Rumca biliyordu, ama biz öğrenemedik. Yıllar sonra ailemizin izini sürdük, dedemin doğduğu evi bulduk. HDP’li olma nedenim özgürlüğe, eşitliğe ve emeğe olan bağlılığım. Adaların seçmen sayısı 12 bin civarında, bunun on bini oy kullanıyor. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi burada da HDP’ye yöneliş var, bunun nedeni bütün ırklara, dinlere eşit mesafede olması, kimseyi ötekileştirmemesi. Her adanın kendine ait bir yapısı var, mesela Heybeliada daha muhafazakar, Burgaz’da ise Alevi nüfus çok. Alevilerin gençleri HDP’li, orta yaşlıları ve yaşlıları ise CHP’ye oy veriyor. Bu seçimlerde aileler kendi aralarında karar almışlar, o hanede ne kadar seçmen varsa, yarısı CHP’ye diğer yarısı da HDP’ye oy verecek.

Janet Herman: Ben 1957 doğumluyum. Evimizde annemle hep Rumca konuşurduk, ama sokağa çıkarken sıkı sıkı Türkçe konuşmamı tembihlerdi. Eğer unutup da Rumca konuşacak olsam, elimi sıkar beni uyarırdı. Varlık Vergisi’ni, 6-7 Eylül olaylarını annem anlattı, 1964 sürgünü ve 70’li yıllarda Kıbrıs sorunu nedeniyle gitmek zorunda kalanlara ise bizzat tanıklık ettim. Biz apolitik yetiştirildik, 1990’lara kadar da azınlık psikolojisiyle hep merkez sağ partilere oy verdik. Bilinçlenince düşüncelerim de oyumu verdiğim parti de değişti, ama her zaman Kürtlerin neler yaşadığını, hissettiğini anladım. Elbette, bizim yaşadıklarımız onların yaşadıkları kadar ağır değildir. Bu seçimlerde oyumu bizleri kucaklayan tek parti olduğu için, sosyalist olduğu için HDP’ye vereceğim.

Dörtlü sohbetimize yeni yüzler ekleniyor; onlardan biri beş yıldır adada yaşayan Siirtli Mehmet Efözdemir. Bir derneğin güvenlik sorumlusu olarak çalışıyor. Adaya geldiği ilk günler çektiği yalnızlığı Yeşiller ve Kürtler doldurmuş. Örgütlendikçe kendine güveni gelmiş, HDP’yle birlikte adımları daha da büyümüş. Bir başka yüz, bir anne. 45 yıldır adada yaşıyor, ailesi Bulgaristan göçmeni. Uzun yıllar DSP yönetiminde çalışmış, sonra rotasını değiştirmiş. Nedeni ise oğlu; politik görüşleri nedeniyle tutuklanan oğlu salıverildikten bir süre sonra “Ben gidiyorum,” demiş. O sadece “Ben yalnızım, gitme,” diyebilmiş. Oğlu şimdi Kobanê’de. Kendini geçen haftaya kadar sakin tutabilmiş, oğlunun arkadaşı, kendisinin de tanıdığı bir genç Cizîrê Kantonu’nda öldürülünce kaygısı artmış. Şimdi gözü de kulağı da Kobanê’de…

Gördüğünüz gibi, Adaların renkli dünyasının altında derin yaralar var ve o yaralılar HDP’nin çatısı altında birleşiyor. Başkalarının, bizlerin canı yanmasın diye…