CNNTürk
Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin davanın 11. duruşmasında, olayda kullanılan tabanca mahkemeye getirildi. Tabanca, sanıklara gösterilerek, bu olayda kullanıp kullanmadıkları soruldu. Sanık Ogün Samast’ın yanıtı, “Düğüne değil, adam öldürmeye gidiyordum. Ne bileyim” oldu.
5’i tutuklu 20 sanığın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasında sanıklar salona tek tek alınarak dinlendi. Cinayette kullanılan tabanca, sanıkların eline jandarma kontrolünde verilerek, “tanıyıp tanımadıkları” soruldu.
İlk olarak dinlenen tutuklu sanık Ogün Samast, müdahil avukatlardan Arzu Becerik’in “Tabanca nasıldı bize anlatır mısın?” sorusunu, “Silahı hatırlamıyorum” diye yanıtladı. “Bu silahı ilk kez ne zaman eline aldın?” şeklindeki soru üzerine Samast, “Silahı olaydan 1-2 ay öncesinde bir kere eline aldığını, sonra Yasin’e geri verdiğini, aradan 3 yıl geçtiğini, ilk kez kullandığı silahı hatırlayamayacağını, silahı ilk kez eline aldığı için heyecanlı olduğunu, Yasin’in silahı beline koymasının ardından bir daha silaha bakmadığını, silahı olayda kullandıktan sonra tekrar beline koyduğunu, Samsun’a giderken de silahın belinde olduğunu, giderken dışarda polis otolarını gördüğü için silahı montunun iç cebine koyduğunu, silaha bakmadığı için rengini hatırlamadığını ve daha sonra da silahı Samsun’da yakalandıktan sonra televizyonda gördüğünü” anlattı.
Mahkeme Başkanı Erkan Canak’ın, “Kullandığın silahı hatırlamıyorsun da televizyonda gördüğünü mü hatırlıyorsun?” sorusuna karşılık Samast, “Ben diyorum ki silahı elime verin, size rengini şeklini o zaman söyleyeyim” diye konuştu.
Tutuklu sanık Ogün Samast, Dink ailesi avukatlarının, “Atış talimi yaptığın silahla, Dink’i öldürmek için beline taktığın silah aynı mıydı?” sorusu üzerine, “Silahı hatırlamıyorum. Onu Yasin’e sorun” dedi.
Samast’ın bir başka soruya, “Ben hatırlamıyorum, ya hatırlamak zorunda mıyım? ” sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Erkan Canak, “Kapris yapma, anlatacaksan anlat” diye konuştu.
Avukat Bahri Belen’in, “Sen o gün silahı eline alıp, kararlı bir şekilde Agos’a gittin” sözleri üzerine Samast, “Hayır kararlı değildim. Daha fazla soru sormayın, silahı gösterin, size söylerim. Ben düğüne gitmiyordum ki silah ne güzelmiş diye bakayım. Adam öldürmeye gidiyordum. Silahın ne bileyim rengini şeklini” diye konuştu.
Cinayette kullanılan tabanca jandarma kontrolünde eline verilen Ogün Samast, Başkan Canak’ın, “O tabanca bu muydu?” sorusuna karşılık, “Bu mu, hatırlamıyorum. Emniyetinden tahmin ettiğim kadarıyla bu olabilir. Paslanmış bu silah, çalışmıyor” yanıtını verdi.
Ogün Samast’ın ardından salona tutuklu sanık Yasin Hayal alındı. Hayal de, “Silahı 9 mermi ile Ogün Samast’a teslim ettim” sözleri üzerine Başkan Erkan Canak “silahı tarif etmesini” istedi.
Yasin Hayal, “silahın siyah renkli ve 8 artı bir mermi kapasiteli el yapımı olduğunu” söyledi.
“Silahı gemi kazasında ölen bir kişiden aldığını, Ogün Samast’ın İstanbul’a gitmesinden iki gün önce Ogün ile gece atış talimine gittiklerini ve bu şekilde silahta aksaklık olup olmadığına baktıklarını” anlatan Hayal, “17 yaşındaki çocuğa nasıl güvenerek silah verdin?” sorusuna karşılık, “Onun yapacağı sadece tetiğe basmaktı. O kadar ince düşünmedik” dedi.
Tabancayı eline alan Yasin Hayal de, mahkeme başkanının sorduğu, “Ogün Samast’ın beline taktığın tabanca bu mu?” sorusuna, “Evet. Şarjör bölümü paslanmış. O zaman paslı değildi bu kadar. Tabanca kesin buydu” diye konuştu.
Tutuklu sanıklar Ahmet İskender ve Ersin Yolcu da, silahın sadece siyah renkli olduğunu uzaktan gördüklerini ifade ettiler.
Tutuklu sanık Erhan Tuncel de, silahı televizyondan gördüğünü belirtti. Avukatların “Sende silah gören kişiler var” sözlerine karışılık, “İstihbarat çalışmalar için kendisinde iki silah bulunduğunu, bunlardan birinin 7,65 çapında küçük, siyah bir silah olduğunu ve onları görevlilere teslim ettiğini” bildirdi.
Tuncel, “Yasin Hayal’in Ogün Samast’a, Dink’i öldürmesi için silah verdiğini biliyor muydun?” sorusu üzerine, “Yasin bana sadece silah ayarlayacağını söyledi.
Ben Yasin’in yaptıklarını sadece düşünce aşamasındayken biliyorum” dedi. Bu sırada Yasin Hayal ile duruşmayı izleyen bazı avukatlar arasında tartışma yaşanırken, mahkeme başkanı Canak, avukatlara “susmazlarsa duruşma salonundan dışarı çıkarılacakları” uyarısında bulundu.
Tuncel’in MSN kayıtları
Görüntülü ve ses kayıtlı yapılan duruşmada, “Microsoft”tan sanık Erhan Tuncel’in 2006’da yaptığı “MSN” görüşme içeriklerinin detayı ve tutuklu sanık Yasin Hayal hakkında verilen “Trabzon’daki McDonalds’ın bombalanması” davasının karar metni okundu.
Tutuklu sanıklardan Ersin Yolcu’nun mahkemeye daha önce gönderdiği ve “kendisine mahkemeden sataşmalar olması nedeniyle rahatsızlık duyduğunu” belirttiği dilekçenin okunduğu duruşmada, İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan gelen bir yazıda, “istihbarat elemanı olduğu ve Erhan Tuncel ile görüştüğü iddia edilen Sinan Raşitoğlu adında herhangi bir personelin kurum bünyesinde bulunmadığı”nın belirtildiği ifade edildi.
Dinlenilmesi istenen bazı tanıklara ulaşılamadığı kaydedilen duruşmada, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden istenen, “Ergenekon” davası sanıklarından Sevgi Erenenol’un, “Türkiye’deki misyonerlik faaliyetleri”ni anlattığı CD’nin çözüm tutanaklarının mahkemeye geldiği de aktarıldı.
Savcı Öz’e gönderilen klasör…
Eski Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz’ün “mal varlığının” araştırılmasına yönelik, Maliye Bakanlığından 3 Şubat’ta “Ergenekon” soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’e gönderilen klasörün, mahkemeye ulaştırıldığı belirtilen duruşmada, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan (TİB) talep edilen bazı sanıklarla ilgili GSM ve baz istasyonu sorgulamalarına ilişkin, “genel araştırmanın mevzuatına uymadığı gerekçesiyle yeniden değerlendirilmesi gerektiği ve mahkemenin ara kararının düzeltmesi istendiği” belirtildi.
Ankara’dan mahkemeye ulaşan, tanıklardan polis memuru Ahmet Kurt’un, talimatla alınan ifadesinin de okunduğu duruşmada, Kurt’un, “2006 Eylül’de Hatay’dan Trabzon’a atandığını, Hrant Dink’in öldürülmesi olayını görmediğini, Trabzon’a tayin olduğu ilk günlerde yanındaki istihbarattan arkadaşları aracılığıyla genç biriyle tanıştırıldığını, daha sonra bu kişinin isminin Erhan Tuncel olduğunu bazı memurlardan öğrendiğini, bu kişiyle bir kere görüştüğünü, genel güncel olaylardan ve bu kişinin üniversite durumuyla ilgili konuşulduğunu, görevde bulunduğu süre içinde Orhan Pamuk’a saldırı yapılacağına dair ihbarlar geldiğini, bu ihbarları çalıştığı birime bildirdiğini, ancak buna yönelik delile rastlamadığını, gerekli bilgileri verdiğini ve Hrant Dink’in öldürüldüğünü ise televizyon ve gazetelerden öğrendiğini” aktardığı dile getirildi.
Duruşmada, tanık olmak isteyen Bayram Çağlar isimli bir kişinin de “Ergenekon” soruşturmasını yürüten Savcı Zekeriya Öz’e tutuklu bulunduğu cezaevinden mektup yazarak, “Dink cinayetiyle ilgili elinde ses ve görüntü CD’sinin bulunduğunu” belirttiği, Çağlar’ın, sadece savcı Zekeriya Öz’e ifade vermek, naklinin İstanbul’a yapılması ve gizli tanık olarak dinlenme talebinde bulunduğu da ifade edildi.
Erhan Tuncel’e: “Yavrum bu şekilde yaslanma”
Mahkeme Başkanı Erkan Canak, tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel’e, oturuş şeklini beğenmediği için “Yavrum, bu şekilde yaslanma” diye uyarıda bulunurken, tanık beyanlarına karşı diyeceklerini sordu.
Erhan Tuncel, tanık beyanlarının kısmen doğru, bazılarının yanlış olduğunu, Ahmet Kurt’un kendisiyle tanıştığını, yanında oturmuşluğunun olduğunu, kendisine “güvenilmez eleman” dediklerini, güvenilmez elemanın kendi gerçek ismini deşifre etmeyeceğini ve “nasılsın, iyi misin” şeklinde sohbetinin olduğunu anlattı.
Söz alan müdahil avukatlarından Fethiye Çetin’in, “Ahmet Kurt ile görüşme tarihini” sorduğu Tuncel, istihbaratla resmi olarak son görüşmesine “Kürşat”, “Memduh” ve “Ahmet”in katıldığını, tarihi bilemediğini, 2006 Kasım ayının sonu diyebileceğini ve daha sonra ilişkisini kestiklerini belirtti.
“Derslerine iyi çalışmışlar…”
“Görüşmede, Ogün Samast’ın adı geçti mi?” sorusuna, “Avukatlar derslerine iyi çalışmışlar” şeklinde yanıt veren Tuncel’e kızan mahkeme Başkanı Canak, “Tahrik edici cümleler kullanma. Avukatlar görevlerini yapıyorlar. Elbette derslerini çalışacaklar” diyerek uyarıda bulundu.
Tuncel de “Ben Başbakanlık Teftiş Kuruluna detaylı bilgi verdim. Tekrar bana sorular soruluyor, açıklama yapmak zorunda kalıyorum ” dedi. “Ogün Samast ile ilgili bir şey söyledin mi?” sorusu üzerine Tuncel, söylenmediğini fakat Yasin Hayal’in yeni birini bulduğunun söylendiğini kaydetti.
Müdahil avukatlarından Hakan Karadağ, tanık Ahmet Kurt’un ifadesinde, “Orhan Pamuk’a saldırı olacağı”na dair bilgileri istihbarat birimlerine ilettiğini söylediğini belirterek, Trabzon Emniyet Müdürlüğü ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığından, “Orhan Pamuk’a saldırı eylemi”ne ilişkin ne tür ihbarlar geldiği ve ne tür çalışmaların yapıldığı, Orhan Pamuk’a yönelik eylem ile Yasin Hayal’in bir irtibatının olup olmadığına dair yapılan çalışmaların gönderilmesini talep etti.
Avukat Bahri Belen de Microsoft’tan mahkemeye gelen yazıda, “Erhan Tuncel’in görüşme içeriklerinin bildirilmeyeceği” ve “bu içeriğin ABD Başkonsolosluğu aracılığıyla FBI ajanlarına sorulması gerektiği”nin ifade edildiğini belirterek, söz konusu içeriklerin mahkemeye sunulması için İstanbul ABD Başkonsolosluğuna yazı yazılmasını talep etti.
Belen ayrıca, TİB’in, mahkemenin istediği bilgileri anlamamış olduğunu düşündüklerini ve gelecek celse mahkemede çalışmasını yaptıkları görüntülü bir sunum yapacaklarını dile getirdi.
“Brifingler organize eylem planı”
Söz alan avukat Fethiye Çetin de 187 sayfalık bir rapor yayımlayan TBMM İnsan Hakları Komisyonunun, dönemin Trabzon İstihbar Şube Müdürü Ramazan Akyürek’i de dinlediği ve ifadelerinin, raporun 61-62’inci sayfalarında yer aldığını anlatarak, Akyürek’in bu ifadelerde, “8 Mayıs 2006’da Trabzon’dan ayrılarak, 9 Mayıs 2006’da Ankara’da İstihbarat Daire Başkanı olarak göreve başladığını, Hrant Dink’in milli hassasiyetler nedeniyle öldürüldüğünü, zaten kendisine de bu konuda istihbarat birimlerinden bilgi geldiğini” söylediğini dile getirdi.
Bütün aşamalarda Hrant Dink cinayetinin, görevlilerce gizlendiğini ileri süren Çetin, mahkemeye “Ergenekon” davası sanıklarından Sevgi Erenerol’un 4 Ekim 2006’da Genelkurmay Başkanlığı Stratejik Araştırmalar ve Etüt Merkezinde verdiği brifing görüntüsünün çözümünün geldiğini, ancak Kasım 2006’daki Kara Kuvvetleri Komutanlığındaki brifinginin görüntülü çözümlerinin gelmediğini belirterek, mahkemenin 2 CD’yi birlikte ele alması gerektiğini söyledi.
Söz konusu brifinglerin içeriğinin incelenmesi durumunda “misyonerlik faaliyetleri” başlığında, misyonerlere, Hristiyan, Musevi, Kürt ve Alevilerin hedef alındığının görüleceğini iddia eden Çetin, “Ergenekon” soruşturmasını yürütene savcılarca yazılan iddianamede, “Erenerol’un verdiği ifadelere göre, Türk Ortadoks Patrikhanesi hariç tüm dini misyonlara aşırı düşmanlıklarının olduğunun tespit edildiğinin” ifade edildiğini söyledi.
Erenerol’un brifinglerinde özellikle, Ermeni meselesi üzerinde durulduğuna dikkat çeken Çetin, yine “Ergenekon” davası sanıklarından Durmuş Ali Özoğlu’ndan elde edilen belgelerde, azınlıklarla ilgili “Ermeni Sorunu” başlıklı ve Karadeniz bölgesine ilişkin faaliyet psikolojik harekat CD’lerinin bulunduğunu ileri sürdü.
Çetin, ele geçirilen belgelere göre, dini kurumları hedef alan psikolojik hareketin olduğunun kuvvetle muhtemel ve bu hareketlerin son derece organize olduğunu savunarak, çeşitli din adamlarına yönelik saldırılar, Hrant Dink cinayeti, Malatya’daki cinayetler, Hrant Dink’in yargılandığı davada tek tip dilekçelerin sunulması ve mahkemede linç edilmeye çalışılmasının birlikte düşünülmesi durumunda, bütün bu eylemlerin psikolojik hareketi kapsayan organize bir eylem planına işaret ettiğini iddia etti.
Müdahil avukatlarından Hakan Karadağ da İstihbarat Daire Başkanlığı, Trabzon Emniyet Müdürlüğü, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ve TİB’in mahkemenin başından beri ısrarla istemelerine rağmen, inatla mahkeme yazılarına cevap vermediklerini belirterek, mahkemenin ihtarda bulunduğu TİB’in özellikle mahkemeye intikal eden cevaplarında yanıltıcı bilgiler bulunduğunu ileri sürdü. “Yazı yazıp göndermek cevap vermek değildir” diyen avukat Karadağ, TİB görevlileri hakkında daha önceki ihtarlar da hatırlatılarak, suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.
“Cinayeti Ogün Samast işlemedi”
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmanın devamında söz alan Dink ailesi avukatı Arzu Becerik, “tutuklu sanıklardan Ersin Yolcu’nun, silahı yanlızca bir gün gördüğünü söylemesine karşın doğru düzgün tarif ettiğini, ancak Ogün Samast’ın tarif edemediğini” söyledi.
Becerik, Samast’ın şarjörü bulmak için uğraşıp çabaladığını belirterek, “O gün bu silah eline verilmiş ya da verilmemiştir” dedi.
Ogün Samast’ın, cinayeti işledikten sonra “silaha bir şey yapmadığını” söylediğini ve silahta Samast’ın parmak izlerinin yok edildiğini savunan Becerik, cinayeti Ogün Samast’ın yapmadığını iddia etti.
“Cinayette kullanılan silahın şarjörünün eksik olması gerekir. Ancak ele geçen silah tam şarjör, sürgülü ve el izleri yok edilmiştir” diyen Becerik, “Bu işi Ogün Samast’ın yapamayacağının ortaya çıktığını ve cinayet günü orada bulunan Ogün Samast’ın sadece görüntüden ibaret olduğunu” ileri sürdü.
Olay yerinde başka birinin olduğunu savunan Becerik, Ogün Samast’ın teşhis sırasında silaha yabancı olduğunu ve silahın Ogün Samast’a, “temizlenip şarjörü dolu olarak, cinayetten sonra verildiğini” öne sürdü.
Duruşmada talepleri sorulan müdahil avukatlarından Bahri Belen, mahkemece daha önce dinlenilmesine karar verilen, ancak duruşmaya gelmeyen, gizli tanığın, bir dahaki bütün sanıkların hazır bulunduğu duruşmaya getirilerek dinlenilmesini ve bununla ilgili fiziki şartların oluşturulmasını talep etti.
Avukat Arzu Becerik de Erhan Tuncel’in görüştüğü polis memurlarının telefon görüşme içeriklerinin mahkemeye gönderilmesini ve cinayetin meydana gelmesinin ardından Ogün Samast’ın kaçtığı söylenen Şafak Sokak’taki bir işletmede araştırma yapılmasını talep etti.
Sanık avukatları
Duruşmada tutuklu sanık Yasin Hayal ve tutuksuz sanık Osman Hayal’in avukatı Eda Salman, olayın çete kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirterek, davaya başka bir mahkemenin bakmasını talep etti. Salman, Yasin Hayal’in “yardım eden” sıfatıyla yargılanması gerektiğini söyledi.
Tutuklu sanık Ahmet İskender’in avukatı ise müvekkili İskender’in cinayete bilerek yardım etmediğini, suç vasfının ortaya çıktığını belirterek, müvekkilinin tahliye edilmesini istedi.
Tutuklu sanıklar Ersin Yolcu ve Ahmet İskender’in avukatı Feyzullah Şama da müvekkillerinin Hrant Dink’in tanımadıklarını ve bu nedenle insanın tanımadığı bir kişiyi öldürmesinin de söz konusu olamayacağını belirtti.
Müvekkillerinin 3 senedir tanımadıkları bir insan yüzünden tutuklu olduklarını ifade eden Şama, Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin Hrant Dink’in yazdığı bir yazıyla ilgili verdiği kararı onayan Yargıtay Genel Ceza Kurulu’nun kararını da örnek göstererek, olayda tahrik unsurunun da aranması gerektiğini ileri sürdü.
Duruşmaya geç katılan Ogün Samast’ın avukatı Mehmet Yıldırım ise duruşmada bulunmadığı ve geç katıldığı için müvekkili Ogün Samast’ın verdiği ifadeleri kabul etmediğini ve müvekkilinin tahliyesini istediğini aktardı.
Duruşmada talepler hakkında görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı Ali Haydar, tutuklu sanıklar Ersin Yolcu ve Ahmet İskender’in tutuklu kaldıkları süre ve suç unsurunun değişmesi göz önüne alınarak tahliye edilmelerini talep etti.
Savcı Ali Haydar, müdahil avukatlarının, Trabzon Emniyet Müdürlüğü’ne, Orhan Pamuk’a suikast iddialarına ilişkin bir çalışma yapılıp yapılmadığı yönünde yazı yazılması talebinin de davayla ilgisi olmadığı gerekçesiyle reddedilmesini istedi.
Duruşmaya, taleplerle ilgili karar vermek için ara verildi.
Tutukluluk hallerine devam
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verilen aranın ardından, ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Erhan Tuncel, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Ahmet İskender’in, “kaçma şüphesinin devam etmesi”, “kuvvetli suç şüphesini gösteren olgu kriterinin mevcut dosyada devam etmesi” ve “koruma tedbirlerinin yeterli olmayacağı” göz önüne alınarak tutukluluk hallerinin devam etmesine karar verdi.
Heyet, gizli tanığın bu celsede hazır edilmesine rağmen, müdahil avukatlarınca “tüm sanıkların hazır olmasının istenmesini” ve “tutuksuz sanıkların duruşmada olmamasını” göz önüne alarak, tutuksuz tüm sanıkların duruşmada hazır edilmeleri için yazı yazılmasını ve gelecek duruşmada gizli sanığın dinlenilmesini kararlaştırdı.
Birinci Ergenekon Davası sanıklarından Sevgi Erenerol’un 2006 yılı Kasım ayında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda verdiği brifingin CD’sinin çözümünün yapılması amacıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yeniden yazı yazılmasına hükmeden heyet, Ümraniye E Tipi Kapalı Cezaevi’nde hükümlü Erhan Özen’in mahkemeye gönderdiği, “cinayetle ilgili tanık olarak bildiğim konuları sizlere anlatmak istiyorum” ifadesi nedeniyle, gelecek duruşmada hazır bulundurulması için Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına karar verdi.
Müdahil avukatlarının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) görevlileri hakkındaki suç duyurusu taleplerini reddeden heyet, Trabzon Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazılarak, “Orhan Pamuk’a yönelik yapılacak saldırı ve saldırılara ilişkin ne tür bilgi ve ihbarlar geldiğinin, bu bilgiler üzerine ne tür çalışmalar yapıldığının, yapılan çalışmalar ile hangi sonuçlara ulaşıldığının, Orhan Pamuk’a yönelik eylem hazırlığıyla Yasin Hayal ve dahil olduğu örgüt arasında bir irtibat kurulup kurulmadığının, Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünün bu ihbarları hangi birimlere aktardığının” sorulmasını kararlaştırdı.
Heyet, Ergenekon Davası sanıklarından Durmuş Ali Özoğlu tarafından yürütüldüğü iddia edilen “psikolojik savaş” ile ilgili tüm bilgi ve belgelerin, varsa bu belgelerin dayandığı eylem planlarının istenilmesi için Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcılarına yazı yazılmasına ve yazıya, müdahil avukatlarının 3 sayfalık dilekçesinin bir suretinin eklenmesine hükmetti.
Heyet, Ankara Emniyet Genel Müdürlüğüne bir yazı yazılarak, İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in TBMM İnsan Hakları Alt Komisyonu’na 27 Şubat 2008’de verdiği raporun 62. sayfasında yer alan anlatımlarına konu bilgilerin mahkemeye gönderilmesi için yazı yazılmasına da karar verdi.
Mahkeme heyeti, Amerikan Konsolosluğu aracılığıyla FBI’dan, Microsoft Corporation şirketinin Erhan Tuncel’in “msn görüşme içeriklerinin açıklaması” için yazı yazılmasının talep edilmesini ve mahkemenin FBI’a göndereceği talep yazısına Microsoft Corporation şirketi avukatının daha önce gönderdiği 7 sayfalık yazının suretinin eklenmesini de karara bağladı.
Sanık Erhan Tuncel’in, hakkında çıkan haberler nedeniyle çeşitli gazeteler ve bazı kitaplar hakkında suç ihbarında bulunması dolayısıyla gereğinin yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına da hükmeden heyet, bazı tanık ve sanıkların zorla getirilmesi için yazı yazılmasını ve bazı kurumlara daha önce gönderilen kimi yazıların da yeniden gönderilerek ihtarda bulunulmasına karar verdi.
Mahkeme heyeti, duruşmayı 8 Şubat 2010 tarihine erteledi. Bu arada, duruşmanın bitmesinin ardından, adliye önünde toplanan “Adalet için Dayanışma Platformu” üyesi bir grup, üzerlerinde “Hrant için adalet nöbeti” yazılı tişörtlerle bir açıklama yaptı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklardan Ogün Samast, Erhan Tuncel, Yasin Hayal, Ahmet İskender ve Ersin Yolcu katıldı.
Hrant Dink’in eşi Rakel Dink ve ailesinin yanı sıra, DTP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, AK Parti Milletvekili ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, AB-Türkiye Parlemento Komisyonu Eş Başkanı Helen Fleutre, AP Yeşiller Grubu Danışmanı Ali Yurttagül, Brüksel ve Paris Barosu başkanlıklarını temsilen avukatlar Vincent Niore ve Alexandre Couyoumdjian da duruşmayı izlemek üzere Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine geldi.
Norveç PEN Yazarlar Birliğini temsilen 2 gözlemcinin de katıldığı duruşma nedeniyle, Adliye ve çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı.
Bu arada, Beşiktaş Barbaros Meydanı’nda toplanan bir grup tarafından, Hrant Dink cinayeti protesto edildi. “Hrant için, adalet için” pankartı açıp, dövizler taşıyarak çeşitli sloganlar atan grup adına tiyatro sanatçısı Mahir Günşiray tarafından yapılan açıklamada, Türkiye’nin akla hayale gelmeyecek değişimler geçirmesine rağmen, Hrant Dink cinayetinin ve ardından yaşanan adalet skandalının unutulmasının istendiği öne sürüldü.
Açıklamada, “Bugün adalet yolunda çok daha büyük adımlar atmış olabilirdik. Bu katiller sürüsünü kimlerin eyleme sürdüğü, kimlerin koruduğu, kolladığı, cinayete bir şekilde karışan ve sonrasında sorumluların gizlenmesine, korunmasına katılan devlet görevlilerinin hangi güdülerle hareket ettiği, hepsi ortaya çıkmış olabilirdi” ifadeleri kullanıldı.