‘Anadillere anayasal güvence’

[ A+ ] /[ A- ]

etha-20120219-anadile-ozgurluk-08_display

ETHA

Agos Gazetesi yazarı Pakrat Estukyan ve Nor Zartonk (Yeni Uyanış) Eş Sözcüsü Sayat Tekir, Başbakan Erdoğan’ın 30 Eylül’de açıkladığı “demokrasi paketi”ni ETHA’ya değerlendirdi. Estukyan, “demokrasi paketi”ndeki anadil düzenlemesi için “Hala hastalıklı zihniyetin devamıdır” dedi

Devletin hala insanların en doğal, en insani ve en temel haklarından birini kullanmalarına müdahale ettiğine dikkat çeken Estukyan, şöyle konuştu: “Dili kullanmak sadece çarşıda, pazarda anadilini kullanmak değil, hayatın içinde anadili ile var olmaktır. ‘Anadilini sadece özel okullarda öğrenebilirsin’ demek, anormal, ölçü dışı, gayri insani yaklaşımın devamıdır. Ama biz daha önceki çok daha ağır inkarları yasakları göz önünde bulundurduğumuzda bunu bir aşama gibi görebiliriz. Ama bu aşama ‘yetmez ama yetmez’ aşamasıdır. Burada ‘Yetmez ama evet’ diyebileceğimiz bir şey yok” dedi.

‘Mücadeleyi daha da sürekli kılacağız’

Estukyan, paketteki kimi olumlu düzenlemelerin de hükümetin veya Başbakan’ın lütfü olmadığı belirtti, “Tam tersine, çok ağır bedel ödenerek elde edilmiş aşamalardır” dedi. Mücadele ile kazanıldığını vurgulayan Estukyan, “Bu aşama mücadelemizle elde edildiyse, bu mücadeleyi, bu talebi daha da sürekli kılacağız, daha da yükselteceğiz” diye konuştu.

Mor Gabriel Vakfı’nın arazilerinin Süryanilere verilmesini Nasrettin Hoca’nın eşeğinin elinden alınıp sonra da bulununca sevinmesine benzeten Estukyan, “Süryaniler haklı olarak seviniyorlar, çünkü çok ağır bir moral kayıptı bu” dedi.

Rumlar’ın, Heybeliada’da Ruhban Okulu’nun açılmasından büyük memnuniyet duyacaklarını söyleyen Estukyan, şöyle konuştu: “Ama Rumların toplam nüfusu 2 bin kişiye inmişken bu sevinç biraz buruk, trajik olacaktır. İnsanların ayağının altından toprak kayıp gitmiştir. Nüfusu 2 bine inmiş ama varlığını sürdürmek için direnmektedir. Ruhban okulunun açılması en çok da bu direnmenin karşılığı olarak bir anlam ifade edecektir. Süryaniler de Mor Gabriel’in arazilerini almaktan ötürü bu yüzden sevindiler.”

Agos Gazetesi yazarı Pakrat Estukyan, paketin, 21 Mart’ta başlayan demokratik çözüm sürecinin ikinci aşamasındaki talepleri karşılamadığının altını çizdi, “Ama sadece bir temayül ifade edilebilir. Bu değişimlerin gerekli olduğu yönünde bir mesaj olarak algılamak gerekir. Yoksa tatmin olmak söz konusu değil” dedi.

‘Anadil devlet tarafından subvanse edilmeli’

Nor Zartonk (Yeni Uyanış) Eş Sözcüsü Sayat Tekir, 2008 yılından bu yana anadillerde eğitimin bir hak olması ve devlet tarafından sübvanse edilmesi gerektiği yönünden açıklamalarda bulunduklarını hatırlattı, “Demokratik kitle örgütleri ve partilerin dikkatini çekmeye çalıştığımız konulardan biri olan anadillerde eğitim, AKP’nin popülist politikalarına terk edilemez” dedi.

Tekir, şöyle konuştu: “Azınlıkların Lozan Antlaşması ile garanti altına alınan anadil özgürlüğü, ‘demokrasi’ paketi ile diğer halklara da verilmiş oldu. Bütün Türkiye halklarının, kendi anadillerini kullanma hakkı ve devlet tarafından bu dillerin varlığının devamlılığını sağlama yükümlülüğü sadece paketler ile değil Anayasa’da güvence altına alınmalıdır. Anayasa, bu dillerin kullanımını teşvik etmeli, tüm özel ve kamu kurumlarında bu dillerin kullanımı için gerekli teknik altyapıyı sağlamalıdır. Tüm anadillerde eğitim hak olarak tanınmalı, yaşam boyu eğitim devlet tarafından her anlamda desteklenmelidir.”

Nefret suçlarına ilişkin bir düzenlemenin olumlu olduğunu söyleyen Tekir, “Ancak, önemli olan, yasal düzenlemelerden ziyade, yasaların uygulamaya ne şekilde yansıyacağıdır” dedi.

Yargı sisteminin hükümete ve cemaate bağlı olduğunu hatırlatan Tekir, şöyle konuştu: “Bu bağlılık nedeniyle Türkiye’de en demokratik yasaların çıkması durumunda bile uygulamalarda skandal kararlar görebiliyoruz. Kadın cinayetleri ve şiddet davaları bunun en iyi örnekleridir. Gazeteci, akademisyen, öğrenci ve muhaliflere açılan davaları da unutmamak gerek. Bir diğer yandan yargıtay üyesiyken Hrant Dink’in ‘Türklüğe hakaret’ davasını onaylayan Nihat Ömeroğlu’nun AKP döneminde ombudsman olduğu da unutulmamalıdır. Tüm bu deneyimler ışığında ‘demokrasi’ paketindeki nefret suçları ve inanç özgürlüğü düzenlemeleri, Türk ve Müslüman olmayan halklar için ikinci bir TCK 301. madde olabilir ve yaşam tarzlarına müdahalede bulunabilir.”

Nor Zartonk (Yeni Uyanış) Eş Sözcüsü Sayat Tekir, kapalı kapılar ardından demokratik bir paket hazırlanmasını beklemenin hayalcilik olduğunu belirtti, “Esas gerekli olan AKP’nin suni paketleri yerine sosyalistlerin, halkların demokratik taleplerini sokaklarda örgütlemeleridir” dedi.

‘Hükümet bu taleplere hazır değil’

Paketin Kürt sorununda sürecin ikinci aşamasına denk gelen talepleri içermediğine dikkat çekerek, “Hükümet kanadından Kürtlerin ve diğer halkların talepleri, ‘Türkiye toplumu buna hazır değil’ denilerek geçiştirilmektedir. Oysa Türkiye haklarından ziyade hükümet kanadı bu taleplere hazır değildir” diye konuştu.

Nor Zartonk (Yeni Uyanış) Eş Sözcüsü Sayat Tekir, paketin Gezi Direnişi sonrasında ortaya çıktığını hatırlattı, “‘Demokrasi’ paketi AKP tarafından her ne kadar şaşalı ve parıltılı bir şekilde servis edildiyse de içinin ne kadar boş olduğu hemen ortaya çıkmıştır. Geçmiş bize göstermiştir ki; gerçek bir demokrasi, paketler ile değil ‘hak verilmez alınır’ şiarıyla sokaklarda örgütlenmektedir.”