022 Dünya Öykü Günü Bildirisi’ni Pakrat Estukyan kaleme aldı

[ A+ ] /[ A- ]

Bu yıl 14 Şubat Dünya Öykü Günü bildirisini Pakrat Estukyan yazdı. Türkçe, Ermenice ve İngilizce yayımlanan bildiride göç ve göçmenlik vurgusu öne çıktı. Bildiride “Öykü, düzyazının en yalın, sözünü damıtarak söyleyen, okuru da bu söyleyişe çağıran türüdür. Hayal etmeye, hatırlamaya, ‘öteki’ni anlamaya kapı aralar. Bu tür üzerine eğilmek, türü anımsamak, kutlamak bu nedenlerle de önemli. 14 Şubat Dünya Öykü Günü’nü böyle bir dirençle karşılayalım” denildi.

Unutmamak için, hatırlamak için hikaye etmek

Göç ve hikaye ilişkisine dikkat çekilen bildiride şu ifadelere yer verildi: “Dedesi veya ninesi başka, babası veya annesi başka yerde toprak olmuş, kendisi başka bir yerde ve ihtimal ki evlatları daha da başka yerlerde gömülecek insanlar tanıdım. Sermayenin egemenliği, insanların doğup büyüdükleri, kök saldıkları yerleri yaşanmaz kıldıkça, başka diyarlara göç etmekten öte çareleri kalmazmış, bunu öğrendim. Üstelik bu göç, bireyi türlü zorluklarla dolu yeni ve yabancı bir ortamda yalnız bırakıyor. Dayandığı kültür, bildiği yaşantı göç yollarında eriyip gidiyor. Elinde tek yol kalıyor: Unutmamak için, hatırlamak için hikaye etmek, öyle saklamak. ‘Ağaç dalıyla gürler’ derler. Hikayat hem eski hayatlara, tarihe, analara, atalara doğru kök salıyor, hem de ağızdan ağıza, kalemden kaleme yeniden filiz veriyor.”

Bildiride “Beş asır önce İber Yarımadası’ndan sürülenlerin, yüz elli yıl önce Kafkas Dağlarından kopup Karadeniz’in azgın dalgalarıyla boğuşarak komşumuz olanların, Girit mübadillerinin, Balkan muhacirlerinin, onların torunları, torunlarının torunları, günümüzde Irak’tan, Suriye’den, Afganistan’dan kaçıp kentlerine, köylerine, sokaklarına sığınan çaresiz insanlara nasıl da yadsıyarak, dışlayarak, hatta nefret duyarak, tiksinerek bakıyorlar. Akdeniz sahillerinde bir plajın kumlarında üstü öteberiyle örtülmüş mülteci cesedi, savcı raporu için bekletilirken, tatilciler hemen yanı başında güneşlenmeye, denize girmeye devam ediyor. Bodrum sahilinde kıyıya vurmuş dört yaşındaki bir çocuğun cesedini kucağında taşıyan jandarma erinin gözyaşı donuyor yanağında. Öte yanda bu cinayetin faili olan küresel siyasetin ağaları da timsah gözyaşları dökmekteler” denildi.

‘İnsan insanı anlasın, vicdanlar pas tutmasın’

İyi edebiyatın vicdana ve düşünceye ışık tuttuğu vurgulanan bildiride “Bütün bu karanlıklar içinde sanat, insan aklının insan ruhunu yüceltmek için ürettiği emek olarak, başkasının acısını da görmeye devam etmemize, kötülüğe asla alışmamamıza çabalar. İyi edebiyat, yaşamın can evinden derlenmiştir, doğrudan duygularımıza, vicdanımıza, son kertede ise düşüncemize ışık tutar. Bu şekilde insana, insanı anlatır. Günlük yaşam telaşında görmediğimiz, duymadığımız, son tahlilde kaybettiğimiz empati duygusunu vicdanımıza yerleştirir. Ankara Öykü Günlerinin bu yılki ana temasının mültecilik halleri olması tam da bu gerçekliğin gereğidir ve yerindedir. İnsan insanı anlasın, vicdanlar pas tutmasın, kötülük kendi karanlığında boğulsun, iyilik hüküm sürsün diye…” ifadeleri yer aldı.

Özyalçıner: Öykü yeniden yaratır

Bu yıl Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) tarafından hazırlanan Dünya Öykü Günü bildirisini ise Yazar Adnan Özyalçıner kaleme aldı. Aynı zamanda TYS genel başkanlığı görevini yürüten Özyalçıner’in “Öykü yeniden yaratır” başlıklı bildirisi şöyle:

“Yaşamla iç içedir öykü. Yaşamın bir parçası. İnsandır. Doğayla, toplumla bütünleşen.Tanıktır öykü. Aydınlığın da karanlığın da tanığıdır.İnsanların yarattıkları güzelliklerle zenginlikler eşitçe paylaşılsın der/demiştir.Acı çekilmesine/çektirilmesine, ölüme/öldürülmelere karşıdır. Acıyı sevince, savaşı barışa çevirmektir amacı. Başkaldırıcıdır.Çoğuldur öykü. Tek bir insanı anlatıyor olsa da çoğuldan/çoğulluktan yanadır.Sevgidir öykünün dili. Sevmek, sevilmektir. Sevinçle mutluluğun egemen olduğu/olacağı bir şenliktir öykü.İnsanın insanca, en insanca yaşayacağı/yaşayabileceği bir ülke, bir dünyadır öykü.Duygularını, düşüncelerini özgürce ifade edebileceği, serbestçe yayabileceği bir ülke, bir dünyadır. İnsancıl bir dünya…Öykü belirli bir süreç içinde gelişir/gelişmiştir. Bu süreç içinde bulunulan yeri, zamanı, yaşananları ele alarak -gerekiyorsa geçmişle gelecekle- bağlantılarını kurar. İster topluma ister doğrudan bireye yönelik olsun, uyumlarla uyumsuzlukların, ilişkilerle çelişkilerin yarattığı olaylardaki değişende değişmeyeni yakalar.Böylece yaşam öyküyü, öykü yaşamı var eder/etmiştir. Yaşananlarla/yaşatılanlarla bütünleşerek.Öykü yeniden yaratır. Yeniden! Yeniden!”

Kaynak: Evrensel