Yergu (İki)

[ A+ ] /[ A- ]

fft16_mf1575569

Agos gazetesinin 2 Ağustos tarihli sayısında manşetten verdiği ‘Nüfus Kayıtlarında Soy Kodu Damgası’ başlıklı haber, aslında çok iyi bildiğimiz bir gerçeğin bir kere daha teyit edilmesini sağladı. Açığa çıkmış olan bu belgeyle, devletin, cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne, ayrımcı ve asimilasyoncu politikaları sistematik bir şekilde uyguladığı ifşa olmuştur. ‘Soy kodu’ sistemi, cumhuriyetin vaat ettiği ‘eşit yurttaşlık’ iddiasının ötekiler için nasıl bir yalan olduğunun tescilidir.

Bu ‘gizli soy kodlarının’, azınlık okullarına kayıtta kolaylık sağlaması için kullanıldığı bahanesi kabul edilemez. Bu duruma gerekçe olarak gösterilen Lozan Antlaşması’nda hiçbir ‘azınlık’ grubunun ismine yer verilmemiş olup, gayrimüslim tebaaya anadilde eğitim hakkı tanınmıştır. Antlaşmanın aksi bir maddesi veya düzenlemesi olmamasına rağmen, ‘4’ ile kodlanan Süryani halkına hâlen anadilde eğitim alma hakkı tanınmamaktadır. Oysa hiçbir halk, anadilde eğitim için devletten izin almak zorunda değildir.

Süre gelen ayrımcı ve asimilasyoncu politikalara derhâl son verilmeli, anadilde eğitim bir hak olarak tanınmalı, tüm halkların anadilde eğitim almasının önündeki engellemeler derhâl kaldırılmalıdır. Ayrıca dileyen herkes, herhangi bir izne tabii olmaksızın, çocuğunun kaydını, istediği dilde eğitim veren okullara yaptırabilmelidir.

Adı ‘gizli soy kodu’ olan fişlemenin, böylesi bir aymazlıkla, üstelik kamu erişimine açık bir belgede ifade edilmiş olması, bizatihi devletin bu fişlemeyi ne kadar içselleştirdiğini, normalleştirdiğini ve kendince haklı gördüğünü gösteriyor. Ulus-devletin, anayasasında vurguladığı ‘Türk’ kavramının vatandaşlık bağına değil, aksine ‘soy’ kavramına vurgu yapan bir tanım olduğu, bu tanıma uymayanların düşman bellendiği ve ötekileştirildiği bir kere daha anlaşılıyor.

Süre giden ‘açılım projeleri’, ‘anayasa yazım süreçleri’, ‘özgürlüklerin genişletilmesi’ temalı politikalar bu kadar sık zikredilirken, uygulamada bir adım dahi ileri gidilmemesi, değişmeyen ve değişmek istemeyen devlet geleneğinin yalanlarındandır.

Resmî makamlar tarafından gönderilen hiçbir yazılı cevabın şüpheleri gidermediği ve yeni soruları, sorgulamaları beraberinde zihinlere taşıdığı açık ve nettir. Bu ülkenin yurttaşları olarak aklımıza takılanlar, buzdağının görünen kısmının ötesinde, cevapları beklenenler aşağıdadır:

  1. Bu, özenle saklı tutulmaya çalışılan ‘soy kodu’ uygulamasıyla fişlenen yurttaş sayısı kaçtır?
  2. Salt gayrimüslim azınlıklar için tutulduğu iddia edilen bu kodların, geçmişte Müslümanlaş(tırıl)mış yurttaşlara uygulanmasının sebebi nedir?
  3. ‘Soy kodu’ uygulamasıyla kayıt altına alınmış olan yurttaşların bilgileri, başka hangi devlet kurumları tarafından kullanılmaktadır? Kullanılıyorsa, kullanımına müsamaha gösterilmekte midir?
  4. Bütün bunlara ilaveten, ‘bu da bir çeşit soykırım bağlantısı, kökünüzü kurutacağız’ bahsinin bir sonraki aşaması mıdır?
  5. Toplumda gözetlenen, her adımı kayıt altında tutulan, kodlanan veya fişlenen yurttaşların olması, günümüzde iddia edilen ‘ileri demokrasi’nin hangi seviyesinde değerlendirilmelidir?

Bu duruma, şüphe ve endişe taşıyan pek çok soru ilave etmek mümkündür. Yadsınamaz gerçek, devletin ırkçı ve ayrımcı politikalarının, dönemler ve hükümetler değişse de bitmediği ve bir gelenek olduğudur. Hâlen böylesi uygulamaların sürmesi ve yurttaşlarının bir kısmını ‘iç mihrak’ olarak bellenmesi, hepimize, bu zihniyetle mücadele etmenin gerekliliğini hatırlatmaktadır. Nor Zartonk, devletin bu faşizan politikalarını sürdürme inadına karşı, tüm halkları, ayrımcılığa ve ötekileştirmeye karşı verilecek mücadelede, birlikte yer almaya çağırıyor. Halkların ortak mücadelesiyle faşizm mağlup olacaktır!

NOR ZARTONK / ՆՈՐ ԶԱՐԹՕՆՔ