Kitabını Kapağına Göre Yargılama !

[ A+ ] /[ A- ]

Bu sene beşincisi düzenlenen Barışarock Festivalinde ilginç bir proje gerçekleştirildi.
Türkiye’de ilk olma özelliği taşıyan, Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Gençlik Çalışma Biriminin ortaklaşa düzenledikleri; amacı, birbirleriyle konuşma fırsatı bulamayan insanlar arasında yapıcı ve kişisel bir söyleşi ortamı sunmak ve bu yolla toplumsal barışa katkı sunmak olan ‘Yaşayan Kütüphane’ projesinin kitaplarından biri de bendim. Yaşayan Kütüpane’yi ilginç kılan alışık olduğumuz kütüphanelerden farklı olarak kitapların insan olmasıydı.

Yaşayan Kütüphane kataloğundaki kitap başlıkları, çoğunlukla genellemelere ve önyargılı davranışlara maruz kalan ve zaman zaman da ayrımcılığa uğrayan grupları temsil ediyordu. Bu gruplar 3 temel başlıkta toplandı: Etnisitesi farklı olanlar, Cinsel tercihi farklı olanlar ve uğraştığı meslek itibari ile toplum tarafından önyargı ile bakılan insanlar. Okuyucular, katologdaki önyargılar ve kendi önyargılarıyla kitapları seçip yaklaşık 45 dakika kitabı ‘okuduktan’ sonra kütüphaneye iade ediyorlardı.

Ermeni kitap olma önerisi bana geldiğinde hiç düşünmeden kabul ettim. Açıkçası o kadar düşünmedim ki işin ciddiyetinin ilk okuyucunun ilk sorusu sonrası farkettim. İlk sorular ‘’ABD’de Yahudi lobisi Soykırım konusunda tavrının değiştirdi. Neden böyle oldu ve siz neden böyle yapıyorsunuz? System of a Down grubunun yaptığı ırkçılıklar hakkında ne düşünyorsunuz?’’ Katalogdaki önyargı konularının belirlerken Ermeni kitabının altına, Düşman, Hain, Gavur, Zengin, Göçmen (Ermenistan dan göçmüş) yazdırmıştım. Tüm kitaplara bunun gibi önyargıların yazılmasının amacı önyargıların hatırlatılıp bunların kırılması yönünde bir ‘okuma’ yapılmasıdır. Soykırım ve Mezalim konusu da aklımıza gelmiş fakat önyargı olarak ne yazacağımıza karar vermemiştik.

Kitap olarak geçirdiğim 3 gün içinde yaklaşık 25 kişi ile görüştüm. Bu görüşmelerdeki en populer soru olan ‘’Soykırım var mıdır?’’ ile buna bağlı Osmanlı soykırım yapmamıştır ve yapmıştır önyargıları ile karşılaştım. Diaspora ve Ermenistan Ermenilerin olumsuz ve uzlaşılmaz tavırları merak edilen ayrı bir konuydu. Daha sonra bilinçaltındaki hainlik önyargısının getirdiği ‘kibarca’ sorulan ‘‘Niye böyle yaptınız? Niye Ruslarla birleştiniz?’’, ‘Birçok konuda niye Türkiye diyalog isterken Ermeniler diyalog istemememktedir soruları ile karşılaştım. Bende bu sorular karşısında gerek Türk gerek Ermeni tezlerinden bahsedip alternative bir tarih anlatımı yapmaya çalışıp insanlara bu konudaki önyargılarının kırılması için daha çok araştırmaları gerektiğini ve sonuca kendi akıl ve vicdanları ile karar vermeleri gerektiğini anlattım.

Bir diğer soru başlığı ise ‘ruh hali’ydi. ‘‘Türkiye de Ermeni olmak nasıl?’, ‘Hiç ayrımcılığa uğradınız mı?’, ‘Türkiye’de kendi kimliğiniz neden saklıyorsunuz?’ ‘Hrant Dink sonrası Türkiye’deki Ermenilerin ruh hali nasıl?’’ soruları ile karşılaştım. Ruh halinin anlatacak cevap esasında birkaç okuyucudan gelen şu iki soruydu; ‘Benim Ermeni arkadaşım çok sonra bana ermeni olduğunun söyledi’ ve ‘Ben Ermeni arkadaşım ile soykırım konusunu konuşamıyorum. Onlar niye konuşuyorlar bu konuyu benimle?’’ Esasen bu iki soru Türkiye’de Ermeni olarak kamufule bir biçimde yaşadığımız göstermekte bize.

Kütüphanede bir kitap olarak geçirdiğim 3 gün içerisinde hem kendi önyargılarım hem de başkalarının önyargılarının kırılabildiğini fark ettim. Bunun için başlıca yapılması gerekenlerin kapalı kalmayıp, insanlar ile dialoga girmek gerktiğinin ve sevmenin tanımayla başlayacağına olan inancım daha da pekişti.