Halepçe Katliamı’nda hayatını kaybedenler anılıyor

[ A+ ] /[ A- ]

Irak’ta Saddam Hüseyin rejimi tarafından 1988 yılında ülkedeki Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen katliamda binlerce insan ölmüştü.

Katliam bugün çeşitli kurumların açıklamaları ile anılıyor. İnsan Hakları Derneği konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Bugün 16 Mart. Halepçe Katliamı olarak adlandırılan ancak Saddam Hüseyin rejiminin Irak Kürdistanı’nda Enfal Operasyonu kapsamında başta Halepçe olmak üzere Kürt şehirlerinde gerçekleştirdiği soykırımı anma günüdür.

Enfal Operasyonu, 29 Mart 1987 tarihinde başlatılmış ve 23 Nisan 1989’a kadar sürdürülmüştür. Bu operasyon kapsamında Saddam Hüseyin’in yeğeni olan Kimyasal Ali lakaplı Ali Hassan Majit Irak Devrim Komite Konseyi tarafından yetkilendirilerek, Irak’ın Kürtlerden arındırılması hedeflenmişti. Esasında Saddam rejiminin 1983’ten 1991’e kadar geçen sürede Kürtlere karşı sürdürdüğü arındırma politikası sonucunda yüz binlerce Kürt katledilmiştir. Sadece Enfal Operasyonu’nda öldürülen Kürt sayısının 180 bin ile 210 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir.

16 Mart 1988 günü başlatılan ve 3 gün süren hava saldırılarında ise özellikle Irak Federe Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Halepçe Kasabası ve civarı kimyasal silahlarla bombalanmış ve bu saldırılarda 12 bin kişi yaşamını yitirmiştir.

(…)

İHD, Türkiye’de Halepçe Katliamı’nın anma günü olarak bilinen 16 Mart gününü “Kürt Soykırımı Günü” olarak tanıma kararı almış ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu soykırımı tanımasını talep etmektedir. Soykırım suçu, BM Roma Statüsü’nde ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacı ile işlenen öldürme, bedensel veya zihinsel zarar verme, fiziksel varlığı ortadan kaldıracağı hesaplanarak yaşam şartlarını kasten değiştirme, yani göç ettirme, grup içinde doğumları engellemek amacı ile tedbirler alma ve gruba mensup çocukları zorla bir başka gruba nakletme olarak tanımlanmaktadır. Saddam Hüseyin rejiminin özellikle Enfal Operasyonu kapsamında amaçladığı ve gerçekleştirdiği suçlar soykırım suçudur. Bu nedenle de yapılanların soykırım olarak adlandırılması gerekmektedir. Soykırım gibi en ağır suçun işlendiğini kabul etmek gelecekte oluşabilecek benzeri suçları önlemekte caydırıcı bir rol oynayacaktır. Ayrıca soykırımda yaşamlarını yitirenlerin yakınlarına ve soykırıma maruz kalmış bir halkın acılarına ortak olmak, onların yas süreçlerini yaşamasına katkı sunacaktır.

Enfal Operasyonu kapsamında işlenen suçların soykırım olduğunu bugüne değin Irak ve Irak Federe Kürdistan Bölge Yönetimi, Norveç, İsveç ve İngiltere kabul etmiştir. Ortadoğu’da en çok Kürdün yaşadığı Türkiye’nin de Enfal Operasyonu kapsamında işlenen suçları soykırım olarak tanıması anlamlı ve önemli olacaktır. Ancak ve ne yazık ki Türkiye’de 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan silahlı çatışmalarda gelinen aşamada Türkiye içindeki çatışmalı durum Türkiye dışında özellikle Suriye sahasında sıcak savaşa dönüşmüş, Irak’ın kuzeyini kapsayacak şekilde giderek yaygınlaşmıştır. Türkiye siyasi iktidarını bıkmadan ve usanmadan bir kez daha Kürt sorununu siyasi yollarla barışçıl yöntemler kullanarak çözmeye davet ediyoruz. BM ve Avrupa Konseyi’ne de devam eden silahlı çatışmaları ve savaşı sona erdirecek tutarlı politikalar uygulamaya çağırıyoruz.”

HDP’den açıklama

HDP eş Genel Başkanı Mithat Sancar da bugün partisinin grup toplantısında konuya değindi ve şunları söyledi:

“Bundan 33 yıl önce Halepçe’de insanlar havada hoş bir koku, tatlı bir elma kokusu aldılar ve nefesleri kesildi. Çoğunluğu kadın ve çocuk 5 bin insan acımasızca katledildi. Halepçe’de özürlü doğum oranı Hiroşima’nın 4-5 katına ulaştı. İnsanlığa karşı işlenen bir suçtur bu. Bu bir soykırımdır. Uluslararası güçlerin bu tanımlamayı kabul etmeyişini ibretle izliyoruz. Uluslararası camiaya tekrar çağrı yapıyoruz, Halepçe soykırım olarak tanınsın. O gün yaşanan acı bugün tazeliğini koruyor. Bugün bu acı kendini Kobane’den, Cizre’den Afrin’e uzanan saldırı dalgalarıyla gösteriyor. Bu katliamlar aynı zamanda Kürt halkının birlik olmasının tarihsel bir sorumluk ve zorunluluk olduğunu bütün yakıcılığıyla bizlere hatırlatmaktadır.”

Kaynak: Agos